Bir Fransa turu rehberi

Belirli bir birikime sahip olan sporseverin, kendisi için yeni olan bir branşı takip etmeye başladığında, o branşın temel özelliklerini kavraması ve bir süre sonra kimi inceliklerine vakıf olması, uzun bir süreç gerektirmeyecektir; basketbola aşinaysanız, hentbola alışmanız için baştan sona bir maç izlemeniz yeterli olabilir. Bazı branşlar ise daha çok çaba gerektirir. Bazıları ise, bireysel çabadan daha fazlasını ister, iyi bir rehbere ihtiyaç duyarsınız.

Bisiklet ya da tam olarak ifade etmek gerekirse, yol yarışçılığı bisikleti böyle bir branş. Branşın en önemli organizasyonu Fransa Bisiklet Turunu idrak etmekte olduğumuz günlerde, Jean François Mignot'un, Şule Ünsaldı çevirisiyle Nota Bene tarafından basılan "Fransa Turu Tarihi", çok iyi zamanlamalı bir kitap olarak raflarda yerini aldı. Kitap, Turun kapsamlı tarihi olarak nitelenebilecek bir çalışma olmamakla birlikte, organizasyonun ekonomi politiği, yarışçıların sınıfsal kökenleri ve profesyonellik seviyelerinin ilk günlerden bugünlere gösterdiği dönüşüm, Turun popülaritesi gibi konularda önemli bilgiler sunuyor.  

Mignot'un çalışmasında en çok vurgulanan iki noktadan bahsedebiliriz. Bunlardan ilki, Turun başlangıcından itibaren, hem organizatörlerin kimliği hem de içerdiği reklamlar ve diğer tanıtım faaliyetleriyle bir medya operasyonu niteliğini taşıması. İkincisi, birincisinin doğal bir sonucu olarak, etapların uzunluğundan takvimin belirlenmesine kadar birçok kararın, yine ilk yıllardan itibaren ticari saiklerle alınmakta oluşu. Kitapta bu vurguları destekleyen yeterince bulguya yer veriliyor. Örneğin, Tur boyunca genel klasman lideri sporcunun etaplarda giydiği sarı mayonun rengini, Turun İkinci Dünya Savaşı'na kadar organizatörü olan L'Auto isimli derginin sayfalarından aldığını öğreniyor okuyucu. Her spor organizasyonunun yaygın tv yayınlarıyla bir metaya döndüğü şu son 30-35 yıl düşünüldüğünde, bu tespit ilgi çekmeyebilir. Buna karşın, 20. Yüzyılın başlangıcı, uluslararası bir spor organizasyonunun düzenlenmesinde temel motivasyonun ticari çıkar ya da tanıtım olması için erken bir tarih. Diğer sporlarda metalaşma aşamalı bir biçimde gelişmiş ve nihayetinde, küreselleşme döneminde tam olarak yerleşmişti.

Kitapta biraz daha az değinilmekle beraber, özellikle Turun son yılları gözden geçirildiğinde ne kadar önem taşıdığı ortada olan bir olgu da doping meselesi. 2000'li yıllarda Turu, sadık ve ilgili izleyicilerinin gündeminden dünya gündemine taşıyan ve ikincisi, ilkinin ortaya çıkardığı imrendirici ve özendirici ruh halinin sönümlenmesine yol açan iki büyük öykü yazıldı. ABD'li Lance Armstrong'un, kanseri yendikten sonra Turu 7 kez kazanmayı başarması, gezegendeki herkesi heyecanlandıran güzel bir spor öyküsüydü. Aynı Armstrong'un bu başarıyı, yasaklı maddeler kullandığı bir dönemde elde etmiş olduğunun anlaşılmasıyla bu ünvanlarının elinden alınmasıysa, büyük bir hayalkırıklığı yaratmıştı.

Profesyonel sporlar arasında, fiziksel açıdan en azap verici branşlardan birisi olan bisikletin bu amiral gemisi organizasyonunun tarihinde, madde kullanımının, performansın arttırılması kadar sporcuların duydukları acıyı hafifletmenin de bir aracı olarak görüldüğünün belirtilmesi, kitabın önemli tespitlerinden bir diğeri. Fransa Turu ve diğer büyük yol yarışlarında bir bisikletçinin yalnızca bir etapta, etabın ve hava koşullarının zorluk derecesine göre değişen seviyelerde ama en iyi ihtimalle 5.000 kcal'inin üstünde kalori kaybettiği biliniyor. Bu durumun, 3 hafta boyunca hemen her gün tekrarlandığı düşünülürse, branşın ne kadar yıpratıcı olabileceği de anlaşılacaktır. Zaten branşa ve özel olarak Fransa Turuna popülaritesini kazandıran unsurlardan birisi de, zorluk derecesinin yüksekliğinden doğan kahramanlık hikayelerinin bolluğu. Yazar, bu nedenlerle sporcular ve bisikletseverler arasında, diğer spor dallarına nazaran dopinge karşı daha anlayışlı bir tutumun olageldiğini söylüyor. 

Yazının başlangıcında Turu hakkını vererek izlemek için iyi bir rehbere gereksinim duyulduğundan söz açmıştım. Kitap, yarışta kullanılan stratejiler, takımların bireysel iddiası olan sporcuların enerjilerini saklamalarına yardımcı olan taktikler gibi teknik konularda da giriş seviyesinde bilgi sağlıyor. İleri düzeydeki teknik bilgileri ise, başta Caner Eler olmak üzere Eurosport Türkiye'nin bilgili ve heyecanlı spikerlerinden, etaplar sırasında sıcağı sıcağına edinmek mümkün. Üstelik kendilerine iletilen sorulara da sıkılmadan yanıt veriyorlar. 

Bu satırları okuduktan sonra, yüzyılı aşkın tarihi boyunca ticari amaçların biçimlendirildiği ve doping kullanımının yaygın olduğu bir organizasyonu neden izleyeyim, diyebilirsiniz. Mantıklı bir yanıtım yok, benim gerekçelerim, ana gruptan kaçışların heyecanına tanıklık etmek ve vizesiz, ücretsiz Fransa manzaralarının tadını çıkarmak.