Basketbolun harika sezonu ve yabancılaşma

Türkiye Erkekler Basketbol Ligi'nin 2014-15 sezonunda birkaç basamak birden atlayarak, Avrupanın en zorlu ligi haline geldiğinden söz ediliyor. Birkaç yıldır, Banvit ve Karşıyaka'nın istikrarlı yükselişi, Galatasaray ve Beşiktaş'ın yaptıkları yatırımlarla, Efes ve Fenerbahçe'nin hemen arkasına yerleşip, zaman zaman da bu takımların önüne geçmeleri, hatta Tofaş, Ted Kolejliler gibi basketbolda önemli geçmişi olan kulüplerin yeniden kalıcı yer edinmeye çalışmaları, bu gelişmenin sinyalini veriyordu. Bu sezon, yabancı sınırlamasının kaldırılmasıyla birlikte, Euroleague ve Eurocup takımlarının oluşturduğu 6-7 iddialı takımın dışında kalan diğer 10 kulüp de, kadrolarını güçlendirme şansı buldular. Ayrıca Şahenk grubunun Darüşşafaka'ya yatırım yapması ve Karşıyaka ile Banvit'in istikrarlı yükselişlerini korumaları sonucunda iddialı takımların sayısı artmış ve ligi ilk dört sırada bitirmek dahi, önemli bir başarı haline gelmiş durumda.

Buraya kadar her şey güzel, ancak ülke basketbolunun bu gelişime ayak uydurabildiğini söylemek güç. Milli takımın, İspanya'da geçtiğimiz yazsonu düzenlenen Dünya Kupası'nda çeyrek finale yükselmesinin belli bir şaşkınlık ve sevinçle karşılandığını anımsayalım. Aynı takım bir önceki şampiyonanın ikincisiydi ve güç bela ilk sekize kalabilmiş olmanın, en azından önemli bir başarı olarak algılanmaması gerekiyordu. Bu durumun temel nedeni, 2006 Japonya'da ilk ciddi sınavını başarıyla veren, Ender Arslan, Serkan Erdoğan, Cenk Akyol gibi oyuncuların da bulunduğu kuşaktan sonra, yeni bir oyuncu kuşağının yetişmemiş olması. Yoksa yetişti ama sahada mı göremiyoruz bu oyuncuları?

Lige dönelim ve yerli oyuncuların ligdeki ağırlıklarını tartalım;  tartıda sıfır yazıyor! Tarihindeki en çekişmeli ve zevkli sezonlarından birisini yaşadığı söylenen TBL'de, en çok sayı atan 20 oyuncu arasında "0", ribauntta "1" ve asistte "2" yerli oyuncu bulunuyor. Ligdeki bütün yerli oyuncular, NBA'de olduğu gibi, çoklu takaslarla yer değiştirseler, Sinan Güler gibi bir iki istisna haricinde, parkede alınan sonuçlarda hiçbir değişiklik olmayacak. Bu durumun yalnızca yabancı sınırlamasının kaldırılmasıyla açıklayamak, indirgemeci bir tutum takınmak mıdır?

Önceki sezonla bu sezon arasındaki en belirgin değişikliğin yabancı oyuncu serbestisi olduğundan hareketle, bu soruya olumsuz yanıt veriyorum. Yerli oyuncuların ve özellikle gençlerin bir anda ortadan kaybolmalarını, yabancı kuralından başka bir değişkenle açıklamaya çalışmak, futbol tribünlerindeki tenhalığı, pasolig uygulamasından başka bir şeyle açıklamaya çalışmak kadar abesle iştigal olacaktır. Şunu söylemek istiyorum, hem futbol hem de basketbolda, yabancı oyuncu sınırlamasının kaldırılması, hak eden oyuncuya her koşulda görev verileceği, hiçbir teknik yöneticinin, takıma yararlı olacak bir oyuncuyu bençte ya da kulübede unutmayacağı argümanlarıyla savunuluyor. Bu elbette doğru, öte yandan aynı teknik yöneticiler görevlerini sürdürebilmek için, öncelikle önlerindeki maçı kazanmaya çalışırlar. Örneğin, gençlere şans tanımasıyla bilinen Efes Koçu Ivkoviç dahi, ülkenin en parlak genç oyuncuları arasında bulunan Cedi Osman ve Furkan Korkmaz'a, giderek daha az şans tanıyor. Aynı kuşağın yıldız adaylarından Kenan Sipahi, Fenerbahçe'nin bu sezon oynadığı Avrupa maçlarında hemen hiç süre almıyor. Bir iki sene önce Avrupa Şampiyonluğuna ulaşan gençlerden hiçbirisi, takımlarında önemli roller üstlenemiyorlar.

Türkiye Basketbol Liginin bu halinden seyirci memnun olabilir. Eğer amaçlanan, iyi yemek yemek, iyi film seyretmek gibi, iyi basketbol seyretmekse, bu doğaldır da. Ancak iyi zanaatkarlar olarak direksiyonu tamamen yabancı oyunculara bırakmanın, toplumda belirli bir yabancılaşma hissi yaratacağını da düşünmek gerekir. Çocuklar belli oyunculardan ilham alacaklarsa, bunu birkaç seneliğine işini yapmak üzere ülkeye gelen yabancı oyunculara bakarak yapmayacaklar. Bu tablo, yeni yetişecek olan basketbolculara ancak 2. lig kapılarının açık olduğunu anlatıyor; benzer bir durum, önümüzdeki sezondan itibaren yabancı sınırlamasının fiilen kalkacağı futbolda da yaşanabilir.  

Yabancı sporcu sınırlamalarının kaldırılmasının, toplumda yaratabileceği yabancılaşma açısından da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.