Anayasa Mahkemesi'nin kararı ve e-bilet gölgesinde iki derbi

Geçtiğimiz hafta içerisinde Anayasa Mahkemesi, Ankara Tüketici Mahkemesi tarafından, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine dair Yasanın bazı hükümlerinin Anayasa'ya aykırılık içerdiği savıyla huzuruna taşınan dosya üzerine kararını verdi. Ankara Tüketici Mahkemesi, Yasanın çeşitli hükümlerinin Anayasa'ya ve Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'ne aykırı olduğu iddiasıyla iptal edilmesi gerektiğini öne sürmüştü. Anayasa Mahkemesi ise, kişisel verilerin Türkiye Futbol Federasyonu tarafından üçüncü kişilerle ve ticari amaçlarla paylaşılabileceği yönündeki hükmü iptal edip, diğer hükümler hakkında bu karara varmayarak, kısmi iptal ya da kısmi ret olarak anılabilecek bir karar verdi. Tüketici Mahkemesindeki davayı Taraftar Hakları Merkezi adına açan Avukat Cem Cihan, bu kararın e-bilet uygulamasının devamı anlamına geldiğini ancak, Yasada belirtilen üçüncü kişi olan Aktif Bank'ın, bu uygulamayı yürütmesinin Anayasa'ya aykırı olduğunun tespit edildiğini belirtti. Anayasa Mahkemesi'nin bir yasa hükmünü, Anayasa'ya aykırılık gerekçesiyle iptal etmesi kesin karar niteliğini taşıyor ve bu uygulamanın canlandırılması için, bir yasa değişikliği yapılması gerekiyor. Meselenin hukuki boyutunu kısa keserek, 6222 sayılı Yasa hakkında, konuyu yakından takip eden iki hukukçu Burak Gemalmaz ve Doğukan Bora Savaş'ın detaylı incelemesini tavsiye ediyorum.

Anayasa Mahkemesinin kararını açıklamasından bir önceki Pazar Günü, hemen her sezon bir iki defa görmeye alışık hale geldiğimiz üzere, Avrupa Derbi Haftasonuydu. Bu derbilerden ikisi, Roma-Lazio ve Göztepe-Karşıyaka karşılaşmalarının ortak noktası - normal koşullarda tamamen dolu tribünler önünde oynanması gerekirken - kale arkası tribünlerin bomboş olmasıydı. İtalyancanın Avrupa futbol jargonuna hediyesi olan tabirle "Curva"ların boş kalmasının nedenleri de büyük ölçüde benzeşiyor. Türkiye'deki e-bilet uygulamasının bir benzeri, İtalya'da 2009-10 sezonunda başlayıp bir süre sonra zorunlu hale getirilen taraftar kimlik kartı tessora del tifoso , yine başta A.S. Roma taraftarları olmak üzere, 20'den fazla takımın taraftar grubu tarafından protesto edilmiş, ancak İçişleri Bakanlığı'nın idari işlemi niteliğindeki kimlik kartı uygulaması yürürlükte kalmıştı. Derbi Capitale'nin son eşleşmesi ise, iki ezeli rakibin Ultras gruplarının ortak kararla, Roma Olimpiyat Stadyumunun kale arkası tribünlerinin, plastik camla ayrılmasını protesto ederek maça gitmemelerinin gölgesinde kaldı. Taraftar kimlik kartı protestolarının aksine, bu kısmi boykotun başarı oranı oldukça yüksek oldu.

İzmir'de, 1981 yılında Türkiye seyirci rekorunun kırıldığı rekabetin, birkaç yıllık bir aradan sonra gerçekleşen son randevusunda kale arkası tribünlerin boş kalmasının nedeninin e-bilet uygulaması olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Roma derbisinin aksine, İzmirli taraftarlar en azından bu maç özelinde e-bilet uygulamasını herhangi bir deklarasyonla protesto etmeseler de tepkilerini, kentteki son yılların en büyük futbol hadisesinden kendilerini mahrum bırakarak gösterdiler. Bunu söylerken, her iki takımdan önemli sayıda taraftarın tribünde yerlerini almış olmalarını yadsımıyor ya da, seçimlerden sonra yapılan "seçmen şu mesajı verdi, bunu hizaya çekti, berikine kendine gel dedi" minvalindeki, herhangi bir dayanaktan yoksun "sosyolojik" tespitlerde bulunmak istemiyorum. Her iki duruma, yani hem belli belirsiz bir boykota hem de takımı yalnız bırakmama duygusunun baskın çıkmasına ilişkin veriler bulunuyor. Her iki takımın potansiyel destekçi sayısıyla passolig kartı alan taraftar sayıları arasında önemli farklar var. Ayrıca İtalya'dakine benzer bir dayanışmayı geçtiğimiz yıl, İzmir'in stadyumdan ve büyük spor etkinliklerinden mahrum bırakılmasına karşı, aralarında ciddi ve köklü rekabet bulunan farklı kulüplerin taraftarları olarak, Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen bir mitingle protesto etmişlerdi. Buna karşın, taraftarlığın özü itibariyle duygusal bir olgu olduğunu da, maç öncesi bir açıklama yapan Karşıyaka Çarşı grubundan bir taraftar, Passolige en çok tepki veren gruplardan olduklarını ancak derbide kayda değer bir sayıyla tribünde yer almak istediklerini söyleyerek gösterdi. 

Bu noktadan, Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonraki yeni dönem üzerine düşünmeye geçilebilir. Karardan sonra maçlarda neler yaşanacağını önümüzdeki haftalardan itibaren daha net göreceğiz. Görüşleri ciddiye alınmaya değer hukukçuların yorumlarından anlayabildiğim kadarıyla, e-bilet uygulaması TFF tarafından sürdürülebilecek ancak Passolig kartının sahibi Bankanın, bu kartlar aracılığıyla uygulamanın yürütücüsü olması artık mümkün olmayacak. Mecliste Hükümeti oluşturacak çoğunluğun, taraftarları fişlemeye devam etme niyetinden vazgeçtiklerine dair bir emare bulunmadığına ve 6222 sayılı Yasa da yerinde durduğuna göre, e-bilet uygulaması bir biçimde, muhtemelen kulüpler ve TFF eliyle sürdürülecek. Ayrıca, 13 Kasım Cuma Gecesi Paris'te gerçekleştirilen toplu katliamın, Fransa-Almanya maçını da hedef aldığı ortaya çıkmış bulunuyor. Kör terörün bütün dünyanın gündemine girmesiyle birlikte, güvenlik ihtiyacının baskın çıkacağı ve stadyumlar, havaalanları, kültür-sanat mekanları gibi toplu alanlarda, can sıkıcı seviyelerdeki önlemlere bile insanların ses çıkarmayacağı bir dönem ufukta gözüküyor.

Bu koşullarda, İzmir taraftarlarının son dönemde ve hatta bu son derbi karşılaşmasında birbirlerine karşı gösterdikleri saygının sürekli hale gelmesi ve bu saygının kalıcı bir dayanışmaya dönüşmesi önem taşıyor. Elbette daha da önemli olan, bu seviyenin başta İstanbul olmak üzere, diğer kentlere de taşınması.