Vatansever

Bir fenomen haline geldiği/getirildiği için kayıtsız kalmamız tabii ki düşünülemez. Popüler kültürün en cıvık figürü durumundaki Nihat Doğan adlı şu oğlan hakkında bir iki söz etmek elbette gerekiyor.

Çocuğun kendisinin bir önem arzettiği yok tabii ki. Genellikle, kahkahalar eşliğinde anılan bir adı var. Bu açıdan bir toplum eğlencesi olduğu kesin. Türkücülüğü becerememiş oluşunun yarattığı açığı, yaptığı şaklabanlıklarla kapatma konusunda olağanüstü başarılı olduğunu da belirtmek lazım. İçinde bulunduğu magazin dünyasının kuralları gereği adından sürekli söz ettirmek gerektiğine inandığı ortada. Zaten inandığı tek şey de bu gibi görünüyor. Bir iki farklı inancı daha olsa, belki daha düzgün bir halde çıkardı kamuoyunun karşısına.

Memlekette, sanatçı olmanın ne kadar kolay olduğu konusunda oluşan yanlış inancın mimarlarından biri de bu oğlandır. Ki bu başlı başına bir inceleme konusudur. Herkes yapamaz yaptıklarını. Çünkü rezil olmaktan korkmamak herkesin harcı değil. Bu oğlan bu konuda müthiş cesur biri. Rezil olmaktan zerre kadar korktuğu yok. Cesaret, hiç kimsede bu zatta olduğu kadar sefilleşmemiştir herhalde.

Gül, geç işte, değil mi? Değil işte. Gülüp geçemiyor insan. Çünkü, ciddi anlamda olumsuz bir işlevi var adıgeçenin. Survivor adlı yarışma programına katıldığı için, yarışmanın yapılacağı adaya (her neredeyse) giderken, birkaç ay ayrı kalacağı Türkiye’ye olan “sevgisini” dile getirdiği görüntüleri izledim. Gözyaşları içinde “vatanıma iyi bakın, onu üzmeyin” türü laflar ediyordu. Hayatımda ilk kez bu tür bir vatan sevgisi görüyorum. Hani biraz daha konuşsa, “vatanımı sıkı sıkı giydirin, üşütmesin” de diyecekti.

Ne var bunda? Şu var doğru ya da yanlış, yüklenen bir dolu kutsallık içeren anlamından ötürü, toplumun “ortak iyi”leri arasında sayılan “vatanseverlik” gibi bir olguyla, düpedüz dalga geçiyor oğlan. Daha ne olsun? Sadece onunla değil, bir çok nedenden ötürü memleketinden uzak yaşayanların içinde bulundukları “sürgün” olma haliyle de kafa buluyor bir anlamda. Belki böyle değildir, belki ben alınganlık yapıyorumdur ama ortada gerçekten tuhaf bir durum var.

Dinlerken, bunun vatan adını taşıyan bir sevgilisi var, herhalde ondan söz ediyor sandım bir an. Ama değil tabii, ciddi ciddi, bildiğimiz anlamda vatan’dan söz ediyormuş meğer. Vatan’la arasında o kadar “kişisel” bir bağ kurmuş ki, onun için gözyaşı döküyor. Ona “özel” bir vatan var ortada. Bakın, bu “kişisel bağı” abartıp, vatan’ı hepimizden saklamaya da kalkar bu yarın. Mümkündür. Çünkü oğlan kaptırmış kendini bir hayli.

“Benim koyunumun bakışı bile avrupanın koyunundan daha farklı” dediğini de duydum. Daha merhametli bakıyormuş bizim koyunlar. Şimdi ona, sana hangi koyun baksa acıma duygusuyla bakar diyeceğim, ayıp kaçacak. Ciddiye alsak, aslında, hastalıklı bir aşk demek pek mümkün bu oğlanın vatan sevgisi için. Bizim toplum da bu tür hastalıklı aşkları pek bir sever. Edebiyattaki, en hastalıklı aşk, şu Leyla ile Mecnun hikayesindeki Mecnun’un aşkıdır, malum. Mecnun düpedüz deli biri. (Kelime anlamı da deli demek zaten). Deliliği fedakarlık sandığımız için iyi bir aşık muamelesi çekeriz Mecnun’a. İddia ediyorum, bir süre sonra “en vatanseverimiz” Nihat Doğan kabul edilecek, görün. Toplum sever bu tür tipleri.

Şaka değil. Önemsiyorum bu durumu ben. Vatanı için hayatını veren gençlerden çok, vatan için sahte gözyaşı dökenlerin itibar gördüğü bir toplumuz biz çünkü. Vatansever Deniz Gezmiş sadece 24, vatansever Erdal Eren sadece 18 yaşındaydı asıldıklarında.

Gücüme gidiyor.

Kimse ciddiye almıyor oğlanı demeyin. İnceden inceye, yurtseverliğin hafifsendiği, “magazine” edildiği ortada. Nihat Doğan’ın, birilerinin aklıya sürdürdüğü şu sahte vatan sevgisini, Ahmet Altan’ın, “vatanı bir kadının memesine satarım” cümlesiyle birlikte düşünün. Toplumun “ortak iyi”siyle nasıl dalga geçildiği anlaşılabilir kolayca. Kimse vatanı sevmek zorunda değil elbette. Ama sevenlerin bu sevgisini dikkate almalı o kimse.

Şimdi, varsayalım ki vatan, genç bir kızdır. Bu oğlanın bir “şarkısı” vardı. İçinde, “benim olmazsan taciz ederim” cümlesi de geçiyor sık sık. Korkum şu beklediği yakınlığı görmediğinde, ya taciz ederse vatanı?

Tacizle başlar, gerisi kötü gelir. Oğlanın niyeti iyi değil.

Vatan tehlikede.

Haberiniz olsun.