Muhalif

Soner Yalçın’ın tutuklanması sonrası başlayan tartışmalar, gerçekten de, hem de bir hayli şaşkınlık verici. Neden tutuklandığı konusunda birbirinden farklı görüşler çarpışıyor ortalıkta. Yalçın’ın, bence de eleştirilip, mahkum edilmesi gereken kimi görüşleri hatırlatılarak, sözkonusu tutuklanmanın bu görüşlerin dile getirilmesiyle ilgili olduğu inancı yaygınlaştırılmaya çalışıyor ki, içinde iktidarı olumlayan bir övgüyü de barındırıyor bu yaklaşım. Yani, demek istenen, büyük bir pişkinlikle üstelik, Soner Yalçın’ın, etnik köken avcılığı yaptığı, habercilik anlayışının karalamaya dayandığı, tutuklanmasının da bu nedenlerden kaynaklandığı.

Soner Yalçın tarzı gazeteciliğe de, “muhalefet” biçimine de karşı olan birisi olarak, adıgeçenin, hiç mi hiç hoşlanmadığım görüşleri yüzünden hapse atıldığına inanmadığımı söylemek zorundayım peşinen. Şu anda içeride oluşu, o görüşlerinden değil, muhalif bir gazeteci oluşundandır.

Soner Yalçın’ın, -bir kez daha belirtiyorum- asla yanında olmadığım o düşünceleri yüzünden tutuklandığını ileri sürmek, Türkiye’de hukukun da AKP iktidarının da ne kadar demokrat olduklarını kabul etmek demektir. Bu kabul, ülkemizin hukuku ile iktidar partisinin, “köken avcılığı” yaptığı, “ötekileştirme”ye yol açtığı için, Yalçın’ı susturduğu anlamına da gelir.

Oysa biliyoruz ki, güzel ülkemizde, köken avcılığı yapmak da, Yahudi düşmanlığını dile getirmek de bir soruşturma konusu olmamıştır hiçbir zaman. Olmaz da. Muhafazakar sağ yaşam tarzının egemen olduğu bir toplumda, bu, utanılacak da olsa, anlaşılabilir bir durumdur. Benim açımdan kabul edilemez olan, Soner Yalçın’ın yazdığı kitaplarla, ürettiği haberlerle sürekli “ötekileştirme”ler yapmasına sosyalist solun yeterince tavır almamış olmasıdır. Yalçın’ın, birilerinin soyunda sopunda “dönmeler”, “sabetayistler” aramasının, sola bir yararı olmuş mudur gerçekten? (Olsa da lanetlenesi bir çabadır, ayrı mesele).

Yalçın’ın, gözbebeğimiz gibi korumamız gereken “ortak yaşama kültürümüze” korkunç darbeler indirmiş bir ulusalcı olarak görüşleri AKP’nin de, Saadet Partisi’nin de, Büyük Birlik Partisi’nin de, MHP’nin de tabanında itirazla karşılanmamıştır. Siz bu partilerin tabanından gelen, Yalçın ile benzerlerine yönelik, “kimsenin soyunda sopunda Yahudilik arama” türünden bir çıkışa tanık oldunuz mu hiç?

AKP, eğer, ötekileştirmeyi, antisemitizmi karşı olunması gereken anlayışlar olarak görmüş olsaydı, Soner Yalçın’ı çok çok önceden tutuklamış olurdu. Oysa Yalçın yıllardır bu tarzda kitaplar yazıyor. Hiç bir biçimde de dava konusu yapılmış değildir bu yayınlar. Çünkü AKP egemenleri, “ötekileştirme”ye ancak kendileri sözkonusu olduğu için karşı(!) çıkarlar. Çıktılar da. Musa’nın Gülü, Musa’nın Çocukları adlı kitabın yazarı Ergün Poyraz adlı son derece tehlikeli zat, bu kitapları yayınlamasının hemen ardından Ergenekon davasına dahil edilmiştir. Erdoğan ile Gül’de gayritürklük iddiasında bulunduğu için. Yalçın’ın başına ise bu gelmiş değildir.

Soner Yalçın, muhalif yayınlarından ötürü tutuklandığı için, ona olan değerlendirmelerimi dile getirmekten vazgeçecek değilim. Ancak, tutuklanmasını, “etnik köken avcılığı yaptığı için” tutuklandı diye yutturmaya çalışan iktidar yanlısı kalemşörlerin oyununa da gelmeye niyetim yok. İktidar, “ötekişleştirmeye” de, Yahudi karşıtlığına da üzülecek, bundan ülkemiz adına acı duyacak bir iktidar değildir. AKP, Saadet Partisi, BBP, MHP, -tek parti döneminde gayrimüslümlere yönelik Varlık Vergisi’ni canla başla savunmuş bulunan- İP gibi sağcı partiler bu ötekileştirmeden rahatsızlık duymazlar. Dolayısıyla Soner Yalçın ile Yalçın Küçük’ün kitapları kılavuz kitaplarıdır bu parti yanlılarının. Mutlaka gideceğine inandığım AKP iktidarından sonra oluşacak ortam, son derece milliyetçi, başka renklere kapalı, azınlıklara kuşkulu bakan bir dönem olacaktır. Bu kitaplar bunları hazırlıyor maalesef. Oysa dünyanın her yerinde sosyalist sol azınlıkların koruyucusudur. Başkalarının dikkatini, Yahudi ya da bir başka azınlık mensubuna çeken “işaret parmağı” solun parmağı olamaz.

Odatv’deki bir söyleşisinde Yalçın Küçük, bir Yahudi düşmanı olmadığını belirterek (bu cümlelerle değilse de) “AKP iktidarının sadece İbrani kökenlileri kalkındırdığına” dikkat çektiğini iddia ediyordu. İyi de, biz, AKP iktidarının kimi daha fazla öne çıkardığını mı tartışıyoruz? Yani Türk kökenli olsalardı o öne çıkarılanlar, palazlanmış kapitalist olmalarına rağmen, “hiç değilse Türk”türler” diye sevinip milliyetçilik mi yapmalıyız? Yoksul ülkemizin emekçisi üzerinden palazlanan kim varsa ona karşı olmaktır sosyalistin işi, palazlananın Yahudi mi Türk mü olduğunu “incelemek” değil.

Söylemek istediğim şudur bugüne kadar kitaplarıyla, haberleriyle AKP’nin hışmını üzerine çekmeyen Soner Yalçın, tüm o karşı olunası görüşlerinden değil, son dönemdeki muhalif yayınlarından ötürü şimdi hapistedir. Bu yüzden, durumu mutlaka birbirinden ayırarak, “ötekileştiren” değil, muhalif olan Soner Yalçın’ın tutuklanmasına itiraz ediyor, bir an önce de çıkmasını bekliyorum. Onunla hesaplaşmamız o ancak serbest olduğunda mümkün çünkü.

Keşke karşılaşma şansım olsa da sorsam: Halide Edip’in sabetayist olduğunu bilmemizin bize ne yararı olmuştur?”

Aynı soruyu bu yazıma kızacak olanlara da soruyorum.

Cevap verin: Ne yararı olmuştur?