Dersim Dört Dağ İçinde

Beyaz Türk olmanın taşınması çok ağır bir yük olduğunu, Onur Öymen’e bakarak anlamak mümkün. Bu ağırlığın altında, çoğunlukla tutamadığı çenesinin de katkısıyla, gittikçe ezilenlerden biridir bu Onur Öymen. Meclis’te Kürt açılımıyla ilgili olarak yapılan görüşmelerde, “Dersim’de analar ağlamadı mı? Kimse analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım dedi mi?” sözleriyle, yangına körükle gitme tutumunun Beyaz Türk olmasıyla doğrudan ilgisi var. Sadece bu korkunç ifadelerinden değil, daha önce pek bir “snob”ca dile getirdiği görüşlerinden de bilinen bir özelliğidir bu Öymen’in.

Örneğin, bir zamanlar Başbakan Erdoğan’ı kastederek, “eşiyle bir gün olsun tango yapmış mıdır?” diye de sormuştu. Batı danslarına vakıf olmayı, Cumhuriyet’in yaratmak istediği insan tipinin özelliklerinden biri olarak anlaması ona bu tuhaf soruyu sordurmuş olmalı. Çağdaşlığı elit bir vatandaşlar topluluğu yaratma mücadelesi sanmasından, bunun yolunun da, kendi bildiği “çağdaşlık”tan geçtiğine inanmasındandı bu biraz da. Ülkemizde de var olan zenginleşmiş, ancak burjuvalaşamamış “elit”lerle bile işi yoktur Öymen’in bu yüzden. Kentleşememiş ama zengin mi zengin bir Sakıp ağa bile, Cumhuriyet’in arzuladığı “burjuva”dan uzaktır Öymen gibi düşünenler için.

Modernlik gibi bir derdi olmayanların, olsa bile bundan tango yapmayı anlamayanların çok yerinde bulduğu bir yanıt gelmişti Tayyip Erdoğan’dan: “Tango yapmadım ama iyi horon teperim.”

AKP’ye verilmiş binlerce oy, halk okşamayı çok iyi bilen başbakanın bu tür yanıtlarıyla da gelmiştir. Bu cevabın sonuçları en somut ifadesini, AKP’ye destek vermek için, “benim başbakanım işte budur” diyerek seçim sandığına giden seçmende buldu. Halka uzaklığı ruhuna yedirmiş Öymen gibilerin, bu ülkenin yoksuluyla, dışlanmışıyla, katledilmişiyle bir ortaklığı yoktur. Tüm AB karşıtlığına rağmen, bireysel anlamda batı insan tipinin meftunu olarak, örneğin Dersim’de ölüp gidenler, kerim devletin bekaası için ortadan kaldırılan asilerdi Öymen’e göre. Tango bilmeyişleri de ayrı bir sorundu mutlaka. Halka tepeden bakışın en acıklı figürlerinden biri olarak siyaset sahnesinde çok kötü, vicdansız bir mahalle fitnecisi pozisyonunda oluşu, Öymen’in kendi seçimidir, şüphe yok. Bu konumda olmaktan üzüntü duymadığı, Dersim katliamını haklı bulduğunu ifade eden sözlerinin arkasında durmasından da belli. Yani, halka üstten bakan biri olarak bir hayli dik bir duruşu var Öymen’in. Vicdanını silip süpüren bir dik duruştur bu.

Eğer, sarf ettiği sözler toplumun büyük bir kesimince destekleniyor olmasaydı, vicdanını belki hatırlayabilme olanağını bulurdu bu parti bürokratı. Kişi, hele kendine bir de güç vehmetmişse, destekçilerinin ilgisi karşısında en kolay vicdanını unutur. Var olan toplumsal onaylama, Öymen’in zihniyet yanlışlığını fark etmesine engeldir bu nedenle. En küçük bir haklılıktan güç alan insan tipleri yok mudur? Siyasette de Öymen bunlardan biridir. Gerçi herhangi bir katliam savunuculuğunda ne tür bir haklılığı olabilir bir insanın anlamam ama, işin içine “devlet düşmanları öldürülmelidir” inancı girdiğinde başka “haklılık” aramaya gerek yoktur kimilerine göre. Öymen, Beyaz Türk’lüğünden ötürü küçümsediği bir kesimle şiddet konusunda ortak bir anlayışa sahip demek ki. Öyle görünüyor.

Toplumsal hafızada yer etmiş Dersim katliamı gibi trajik bir olguyu örnek olarak verirken birkaç kez düşünmelidir insan. Kıyımın yarattığı travmayla hâlâ yaşayan binlerce insan var çünkü. Birer yetişkin olarak değil, küçücük çocukken tanık oldukları kanlı bir dönemin görüntüleriyle yaşadılar bugüne kadar. Onların anlattıklarıyla büyümüş başka kuşaklar oluştu zamanla. Az şey değildir bu.

Toplumsal barışın önüne, berbat katliam örneklemeleriyle, bir trajediden acı çıkarmak yerine gözdağı malzemesi çıkarma vicdansızlığıyla dikilenlerin “modern”likleri elbette tangoyla sınırlı kalır.

Etnik bir sorunu çözmek için hiç mi ekonomik, sosyolojik, politik, vicdanlı projesi olmaz bir partinin? “Dersim’de de analar ağlamıştı, bugün de ağlayabilirler” cümlesini bu kadar rahat nasıl dile getirilebilir bir parti bürokratı?

Şeriatla mücadele edeceğim derken, AB’ye direneceğim derken, emperyal kuşatmaya karşı uyanık kalacağım derken, araya katliam hatırlatmaları sıkıştırmanın sadece Onur Öymen’in bildiği bir nedeni olmalı.

Bir Beyaz Türk olarak, anaların ağlamasına da aldırmadığına göre, fırsat bulsa tek tek “devlet düşmanları”nı ortadan kaldıracakmış gibi konuşuyor Onur Öymen. Zihniyeti açık seçik ortada çünkü.

İyi de bunca yılın diplomatı, o kadar dünya görmüş geçirmiş aydını, modern bir insan olarak tangonun iki kişiyle yapıldığını bilmez mi?

Önüne geleni kesip biçerse, tangoyu kimle yapacak?

Hiç düşünmez mi?