Geçen yazımda Stalin, Molotov ve Jdanov'un başını çektiği ekibin 1936 ve 1937 yıllarında Sovyet seçimlerini rekabete açık hale getirmek ve parti yerel yöneticilerini denetime almak için parti içinde ciddi bir mücadele yürüttüğünü ancak büyük bir direnişle karşılaştıklarını yazmıştım. Ayrıca içerde birbiri ardına patlak veren komplolar ve dışarıda büyüyen faşizm ve yaklaşan savaştan dolayı parti içindeki sertlik yanlılarının inisiyatifi ele geçirdiğini yazmıştım. Doğuda ve batıda SSCB sınırlarında faşizan askeri diktatörlükler vardı ve bunlar (Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Japonya) faşist Almanya ve İtalya ile gizli veya açık anlaşma içindeydiler. İçeride ise MK üyeleri, Kızıl Ordu komutası ve polis içinde faşistlerle işbirliği yapmaya hazır unsurlar olduğu ortaya çıkmıştı. Stalin ve ekibinin üst düzey parti ve hükümet görevlilerinin açığa çıkan komplolarından dolayı paniğe kapıldığı ve rejimin hayati tehlikede olduğunu düşündükleri anlaşılıyor.
İşte bu ortamda yerel parti yöneticileri (yani MK üyelerinin çoğu) Stalin'e baskı yaptılar ve istedikleri yetkileri elde ettiler. Bu yöneticiler ve onların güdümündeki polis şefi Yejov binlerce kişiyi tutukladılar ve bizdeki İstiklal Mahkemelerine benzeyen üç kişilik (parti sekreteri, savcı, polis şefinden oluşan) mahkemelerin kararlarıyla binlerce kişiye hızla idam ve çeşitli hapis cezaları verilmesini sağladılar. Bu arada Moskova'dan Ukrayna KP'nin başına geçmiş olan Hruşçov en şiddetli baskı taraftarlarının başında geliyordu. Tabii Stalin açısından baskılara izin vermek büyük bir hata idi ancak belki de izin vermeseydi kendisi de tasfiye edilecekti. Ayrıca Arch Getty gibi ABD'li, antikomünist fakat dürüst ve ciddi sovyetologlar bile Stalin'in bir tehdit algısından dolayı bu baskılara izin verdiğini ve baskıların önceden planlanmış olmadığını kabul etmektedir.
Sonuçta iç işleri halk komiserliği içindeki anti-Sovyetik unsurlar ve Hruşçov gibi koltuğunu sağlama almak için başkalarını harcamaktan çekinmeyen bürokratik, oportünist unsurlar yüzünden gerçekten suçlu insanlar yanında suçsuz insanlar da ceza gördüler. Haksız yere suçlanmış insanların sayısını tam olarak bilemiyoruz. Bunlardan hapse atılmış olanların hepsi kısa süre sonra salıverildiler ancak idam edilenler geri gelemezdi. Fakat Stalin yine de istisnalar hariç genelde suçlananlardan yana oldu ve aklanmalarını sağlamaya çalıştı. Nihayet Kasım 1938'da iç işleri komiseri olan Beriya aracılığıyla poliste ve partide yetkilerini aşıp suçsuz insanları ölüme ve hapse göndermiş olanlara karşı büyük bir temizlik başlattı ve bu kez parti ve polis içindeki hainler cezalarını çektiler. Ancak bu arada olan olmuş, parti ciddi bir darbe almıştı. Hruşçov ise nasıl olduysa bu temizlikten kurtuldu.
Ekim 1937'deki MK plenumunda konuşan Kursk birinci sekreteri Peskarov şöyle diyordu: "İnsanlara haksız cezalar verildi. Konuyu MK'ya bildirdik, Stalin ve Molotov yoldaşlar bizi destekledi ve dosyaları incelemek üzere bize yüksek mahkeme ve başsavcılıktan bir ekip gönderdiler. Bu ekip üç haftalık çalışma sonucu 16 rayonda (ilçede) verilen cezaların % 56'sı kanunsuz sayılarak iptal edildi. Ayrıca hükümlerin % 45'inde hiçbir suç unsuru yok idi... Eğer bu insanlara zaman geçirmeden yaklaşmazsak ve sahip oldukları belli eğilimleri kıramazsak onlar bizim peşimizden gitmeyebilirler".
Krasnodar bölgesi birinci sekreteri İ. A. Kravtsov ile Stalin arasında geçen konuşma ise yerel sekreterlerin ve MK sekretaryasının bir kısmının seçimlere hazırlık konusunda bildiklerini okuduklarını gösterdi.
Kravtsov: Yüksek Sovyet'e adaylarımızı belirledik. Kim bu yoldaşlar? Parti üyesi sekiz kişi, partisizler ve Komsomol üyesi iki kişi. Böylece partisizlerin oranını MK karar taslağında gösterilen oranda tuttuk. Çalışma türlerine göre bu yoldaşlar şöyle dağılıyor: parti çalışanları dört kişi, sovyet çalışanları dört kişi, kolhoz başkanı bir, biçerdöğerci bir, traktör sürücüsü bir ve petrol işçisi bir kişi. Bunlardan ikisi kadın, ikisi madalya sahibi ve üçü Kazak...
Stalin: Biçerdöğercilerden başka kim var?
Kravtsov: On kişi arasında Yakovlev, bölge komitesi birinci sekreteri ve bölge sovyet yürütme komitesi başkanı var.
Stalin: Bunu size kim söyledi?
Kravtsov: Yoldaş Stalin size söylemeliyim ki bunu buradan MK apparatından söylediler.
Stalin: Kim?
Kravtsov: Çağrı üzerine sovyet yürütme komitesi başkanımız Yoldaş Simoçkin'i MK'ya gönderdik ve o da bunu MK apparatında onaylattı.
Stalin: Kime?
Kravtsov: Söyleyemem, bilmiyorum.
Stalin: Yazık ki söylemiyorsunuz, size yanlış söylemişler. (Jukov, agy, sf 486-487)
Görüldüğü gibi Stalin üç kez "kim" diye sormasına karşın yanıt alamıyor ve pasif bir direnişle karşılaşıyor. Öte yandan Stalin'e rağmen MK sekreterlerinden birilerinin yerel komitelere seçimleri eski tarzda yürütmeleri için talimat verdikleri belli oluyor.
Sonuçta Aralık 1937'deki sovyet seçimleri Stalin'in istediği gibi olmadı. Partisiz adaylar parti adaylarıyla rekabet etmedi. Bunun yerine parti listelerinde % 20-25 oranında partisiz adaylara da yer verildi. Halbuki Stalin listelere değil, kişilere oy verilmesini ve parti adaylarının partisiz adaylar ile yarışmalarını istemişti. Tarihçi Yuriy Jukov buna ilişkin olarak hazırlanmış bir örnek oy pusulasını arşivde bulmuştur. (Bkz İnoy Stalin, s 256-57 arası fotoğraflar).
Bundan sonra Stalin ve Politbüro'daki yakın arkadaşları yaklaşan ve nihayet başlayan savaş nedeniyle reform konusunu gündeme getirmediler veya getiremediler. Ancak Ocak 1944'te daha savaş devam ederken ilginç bir şey oldu. Savaş başlayalı beri ilk kez MK ile Yüksek Sovyet bir arada toplantıya çağrıldı. Toplantıda Molotov ve Malenkov'un hazırladığı ve bu ikisinden başka Stalin, Hruşçov ve Andreyev'in de imzası olan bir MK karar taslağı bir kez daha partinin ekonominin doğrudan yönetiminden uzaklaştırılmasını öngörüyordu. Kuşkusuz burada Hruşçov'un imzası garip görünüyor ancak bu oportünist unsur o sıradaki güçler dengesinde öyle davranmış olmalıdır. Özellikle geçmişte kendisini korumuş olan Malenkov'un sözünden dışarı çıkamamış olabilir. Ancak sebepler ne olursa olsun MK çoğunluğu bir kez daha bu karar taslağını yenilgiye uğrattı. Demek ki neymiş? Devlet Savunma Komitesi Başkanı, başkomutan, başbakan, savunma bakanı, Politbüro üyesi, MK genel sekreteri ünvanlarının hepsini birden taşıyan Stalin en güçlü göründüğü zamanda bile her istediği kararı geçiremiyormuş. Hruşçov denen unsur ise 1956'daki 20. kongredeki konuşmasında bu ortak plenumun varlığını bile inkar etti. Açıkçası Hruşçov kendisini desteklemiş olan delegelere onların iktidarına karşı her türlü tehdidin ortadan kalktığını anlatmak istemiş olmalıdır.
Savaş boyunca parti kongre, MK plenumları ve hatta Politbüro toplantıları bile ya yapılmadı ya da çok seyrek yapıldı. Parti kongresi 1939'dan sonra 1952'de yapıldı. Stalin bütün önemli kararları başbakan sıfatıyla imzalıyor, parti adına Malenkov ya da Jdanov imza atıyordu. Ancak Stalin parti genel sekreteri olarak kaldığı sürece partinin otoritesi de yüksek idi.
Grover Furr'ün antikomünist bir tarihçi olan Aleksandr Pıjikov'dan alıntıladığına göre 1947 yılından kalma bir parti programı taslağı sosyalist demokrasiyi genişletmeyi planlıyordu. (Pıjikov'un yazısının Rusça aslını bulamadım. Pıjikov'un başkalarına açık olmayan bir arşiv belgesini kullanmış olması muhtemel). Yine Pıjikov'a göre Jdanov Şubat 1947'deki MK plenumundaki konuşmasında 19. parti kongresinin 1947 sonunda veya 1948'de toplanacağını söyledi. Ayrıca yılda bir yapılacak olan parti konferansları ile MK üyelerinin altıda birinin zorunlu olarak değiştirilmesi planından söz etti. Ancak bu planın da akıbetini bilmiyoruz. Muhtemelen MK çoğunluğu onu da reddetti. 19. kongre bilinmeyen nedenlerle 1952'ye dek ertelendi.
1952 kongresinde Stalin ve ekibi son bir kez daha parti ve devleti birbirinden ayırmak ve seçimleri alternatifli hale getirmek istedi. Bunu başaramadı ise de yine de bazı ilk bakışta biçimsel gibi görünen değişiklikleri kabul ettirdi. (Bu kongre daha sonra hem Hruşçov hem de Brejnev döneminde unutturulmak istendi. Stalin'in bu kongrenin hemen ardından toplanan MK plenumunda yaptığı konuşmanın tamamı hiçbir zaman yayımlanmadı).
Kongrede partinin adı Tüm-Birlik Komünist Partisi (Bolşevik) yerine Sovyetler Birliği Komünist Partisi oldu. Böylece öteki ülkelerde olduğu gibi parti adı devletten sonra gelip, ona bağlı hale geldi. Politbüro'ya da MK Prezidyumu adı verildi. Eski Politbüro yürütmenin başı olan başbakanı ve yasama organı Yüksek Sovyet'in başını otomatik olarak içeriyordu. Yeni Prezidyum ise sadece partinin üst organı idi, başbakan ve yüksek sovyet başkanı otomatik üye olmaktan çıktı. Eski Politbüro'ya göre Prezidyum'un siyasi ağırlığı da azaldı. MK genel sekreterliği makamı kaldırıldı. Şimdi Stalin Prezidyum'daki 10 sekreterden sadece biri idi. 9-11 üyeli eski Politbüro'nun yerini şimdi 25 üyeli ve 11 aday üyeli Prezidyum alıyordu. Böylece Prezidyum yine operatif kararlar alınan bir organ olmaktan çıkıyordu.
Fakat Stalin bir hamle daha yaptı ki gerçekten radikal idi. Genel sekreterlikten istifasından sonra MK plenumunda MK sekreterliğinden de istifa edip sadece başbakan olarak kalmak istedi. Ancak burada başta Hruşçov ve Malenkov olmak üzere parti yöneticileri panik içinde Stalin'e karşı çıktılar ve istifasını kabul etmediler. Muhtemelen Stalin'in parti yönetiminden ayrılmasının partinin ve dolayısıyla kendilerinin devlet organları üzerindeki otoritesini zedeleyeceğini düşünüyorlardı. Bu arada Stalin halen açıklanamayan nedenlerle Molotov'u da sertçe eleştirdi.
1952 kongresinden sonra Stalin'in iktidardan fiilen tamamen uzaklaştırılmış olması mümkün görünüyor. Stalin'i iktidardan iyice uzaklaştıran parti yönetimi bir yandan da halka hala Stalin'in iş başında olduğu duygusunu yaşatmak için bir Stalin kültü yayıyordu. Kişi kültüne karşı olduğunu defalarca açıklamış olan Stalin'i "halkların babası" gibi sıfatlarla göklere çıkarıyorlardı.
Eski Politbüro ilk fırsatta eskiye döndü. 2 Mart 1953'te Stalin daha ölmemiş ancak komada iken toplanan Prezidyum üyelerinin bir kısmı, yani eski Politbüro, Prezidyum'un üye sayısını 25'ten yine 10'a düşürdü. Parti MK sekreterlerinin sayısı da yine 5'e düşürüldü. Stalin'in ölümünden sonra ilk başta Malenkov birinci adam gibi görünüyordu. Ancak Malenkov parti çalışanlarının maaşlarını kısıp memurlarınkini artırmaya kalkınca Hruşçov parti yöneticilerinin tepkisini çabucak örgütleyip bu kararı geri aldırdı. Sonra da Eylül 1953'te aynı yöneticilere kendini MK birinci sekreteri seçtirdi. Nihayet Hruşçov'dan sonra Brejnev zamanında 1966'da Prezidyum adı da kaldırıldı ve Politbüro adına dönüldü.
Bugünkü Rusya'da Stalin'e olan sempatinin arttığını sağır sultan bile duydu. Ayrıca Stalin'in ölüme terkedildiği veya doğrudan zehirlendiğine inananların sayısı da az değil. Başta Yuriy Muhin olmak üzere bazı araştırmacılar Stalin'in öldürüldüğünü iddia ediyorlar. Argümanları kesin değilse de tamamen mantıksız da görünmüyor. Ancak bu bahis çok uzun olduğu için burada özetlemek bile mümkün değil.
Gelecek yazımda Beriya'ya ve bazı genel teorik sorunlara değineceğim.