DÜNYA SOLA DÖNÜYOR - RUSYA ve ESKİ SOVYET CUMHURİYETLERİ yazıları
Geçen haftaki yazımda bu hafta Ukrayna'da 1932-33 yıllarında yaşanan açlık ve kıtlık konusunu ele alacağımı yazmıştım. Doğrusu öyle demiş olmasaydım bile bu hafta bu konuyu işlemek farz olacaktı, çünkü bizim Birgün'ün anti-Sovyetik saldırıları bitmek bilmiyor. 22 Kasım 2008 Cumartesi günkü Birgün gazetesinde Doğan Subaşı imzasıyla yayınlanan yazı inanılmaz bir şekilde Hitler'in propaganda bakanı Göbbels'le, emperyalizmle ve onun Ukraynalı uşaklarıyla aynı dili kullanarak Stalin'e ve Sovyet sosyalizmine pervasızca saldırıyor. Subaşı emperyalizmin propagandasını hiçbir eleştiri süzgecine tabi tutmadan aynen kabullenmiş görünüyor. Doğrusu şaşırmamak elde değil, bu ne biçim bir kindir, bu nasıl bir aymazlıktır, bu nasıl bir solculuktur anlamak mümkün değil. Kuşkusuz benim Birgün'le ya da yazarlarıyla hiçbir kişisel sorunum yok, yetersiz bulmama rağmen emekten yana bir gazete olduğu için Birgün gazetesini her gün alıyorum. Ancak sanırım eleştiri hakkım da var. Zaten sorun esas olarak Birgün'de değil, o olmasa da burjuva ideologlarıyla mücadele etmemiz gerekiyor. Ancak tuhaf olan Birgün'deki bazı yazarların SSCB söz konusu olduğunda takındığı ultra-liberal tavır.
1932-33'te bütün SSCB'de bir tahıl kıtlığı ve bazı yörelerde belli ölçülerde açlık yaşandı, ancak bu olayın boyutları ve karakteri hiç de emperyalistlerin iddia ettiği gibi 5-10 milyon kişinin kasten öldürüldüğü bir soykırıma işaret etmiyor. Zaten başta ABD olmak üzere emperyalistler 1988'e gelinceye dek böyle bir iddiayı ortaya atmaya da cüret edemiyorlardı, çünkü ellerinde kanıt yoktu ve SSCB'den gerekli yanıtı alacaklarını biliyorlardı. Ne zamanki Gorbaçov ve Yakovlev hainleri iktidara geldiler, o zaman ABD kongresi böyle bir karar almaya cesaret etti. Çünkü bu hainlerin karşı çıkmayacaklarını anlamışlardı. Şimdi de 1991'den itibaren Ukrayna nüfusunu artırmak bir yana, tam altı milyon azaltmayı başarmış (!) olan yeni burjuvazi Sovyet rejimini soykırımla suçlamaktadır yüzsüzce. Peki bu yalan ilk olarak ne zaman, nerede ve kim tarafından ortaya atılmıştı?
Şubat 1935'te ABD'li tanınmış anti-komünist ve Hitler yanlısı medya tekeli William Randolph Hearst'ün New York'ta yayınlanan gazetesi Journal'da, Şikago'daki Chicago American'da ve öteki gazetelerinde Sovyet rejiminin Ukrayna'da 6 milyon insanı bilinçli olarak açlıktan ölüme sürüklediği yolunda bir dizi haber yayınlanır. Hearst'e bu fikri ve malzemeyi veren Hitler'dir. Muhabir "William Walker" bizzat Ukrayna'ya gittiğini iddia etmekte ve yazısını açlık çeken köylülerin bizzat kendi çektiği fotoğraflarıyla da süslemektedir. Ancak Mart 1935'te The Nation gazetesinden Louis Fischer bu fotoğrafların Ukrayna'ya ve söz konusu zamana ait olduğundan ve muhabir tarafından çekildiğinden kuşku duyduğunu yazar. Örneğin bir fotoğrafta ağaç yaprakları yeşildir ancak sonbaharda bu ağaçlar yeşil kalamaz. Ayrıca başka bazı fotoğraflar da farklı mevsimlere aittir. Buna benzer birçok çelişki vardır. Nitekim Temmuz 1935'de William Walker'in gerçekte Robert Green adlı bir kanun kaçağı olduğu anlaşılır, Green tutuklanır ve fotoğrafları kendi çekmediğini itiraf eder.
Peki Hearst ve daha doğrusu Hitler'in Ukrayna'ya ilişkin böyle bir yalana neden ihtiyacı vardır? O da basittir: Bilindiği gibi Hitler daha 1920'lerde Almanya için bir yaşam alanı (Lebensraum), yani verimli topraklar gerekli olduğunu ifade etmişti. Gözlerini SSCB'ye dikmiş olan faşist katil için en uygun yer verimli topraklara sahip olan Ukrayna idi. Özellikle Ukrayna'da komünist rejimin katliamlar yaptığı yalanlarını yaymak ileride buraları ele geçirmesini şimdiden meşrulaştırmak için gerekliydi. Nitekim çoğunlukla Kanada ve ABD'ye göçmüş olan Ukraynalı karşı devrimciler ve bizzat İngiliz / Amerikan emperyalizminin kaçmalarına göz yumduğu Nazi artıkları ve Nazi işbirlikçisi Ukraynalı faşistler (Banderacılar) İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da bu yalanı yaymaya çalıştılar. Çünkü bu Nazi sürüleri Hitler'in Yahudi soykırımını önemsizleştirmek için komünizmin de aynı ölçüde kötü olduğu yalanını yaymak istiyorlardı. Bunların Ukrayna'nın kaybına ilişkin verdikleri rakamlar da genelde Yahudi kurbanların sayısına (6 milyon civarı) yakın idi. İkincisi, Ukrayna milliyetçileri, faşistler ve emperyalistler SSCB'yi zayıflatabilmek için Ukraynalılara onların bazı Ruslar ve Yahudi komünistler (örneğin Politbüro üyesi Lazar Kaganoviç) tarafından salt Ukraynalı oldukları için katledildiklerini, soykırıma uğradıklarını aşılamak istiyorlardı.
Ukrayna'yı Rusya'dan ayrı tutmak ve mümkünse ona düşman kılmak bugün de öncelikli bir ABD ve NATO politikasıdır. Çünkü Ukrayna Rusya'dan sonraki en büyük eski Sovyet cumhuriyetidir ve onun tavrı öteki cumhuriyetleri de büyük ölçüde etkilemektedir. SSCB'nin nasıl yıkıldığını hatırlayalım. Ayyaş Yeltsin, Ukrayna devlet başkanı Kravçuk ve Belarus başkanı Şuşkeviç 8 Aralık 1991'de bir araya gelip SSCB'yi dağıtmışlardı. Onlar "dağılın" dedikten sonra öteki SSCB cumhuriyetlerine yapacak bir şey kalmamıştı. (Benzer şekilde, bugün Almanya ve Fransa AB'den çıkıyoruz deseler, acaba ortada bir AB kalır mı?).
Şimdi konuya dönelim. Öncelikle 1930'ların başında SSCB'de köylülüğün durumuna kısaca göz atalım. 1929'da başlayan kolektifleştirme 1932'ye gelindiğinde Stalin'in verilerine göre köy işletmelerinin % 61.5'ini kapsıyordu. Köylülüğün bir kısmı, özellikle zengin köylüler kolektifleştirmeye hala inatla direniyorlardı. Peki bu kolektifleştirme neden gerekli olmuştu? SSCB emperyalist abluka ve sürekli savaş tehdidi altındaydı. Dışarıdan kredi alması mümkün değildi. Sanayileşmesini sadece kendi kaynaklarıyla gerçekleştirmek zorunda idi. (Tabii öteki emperyalistler gibi sömürgeler kurması da söz konusu değildi). Sanayi kurmak için de dövize ihtiyacı vardı çünkü başlangıç için birçok maddeyi dışardan alması gerekiyordu. Peki ne satacaktı ve dövizi nereden bulacaktı? SSCB'nin o yıllarda en önemli döviz kaynağı tahıl idi. Ancak tahılı üreten köylülere başlangıçta sunabileceği pek fazla sanayi ürünü de yoktu. Bu durumda köylülük ihtiyacından fazla tahıl üretmek istemiyordu çünkü o tahılı devlete ucuza satmak istemiyordu ve karşılığında alabileceği fazla bir şey de yoktu. Oysa devletin traktör vb üretmesi için önce köylünün fazla tahılını alıp dışarıya satması gerekiyordu. Dolayısıyla bir kısır döngü oluşmuştu. Bu kısır döngüyü kırmak için Sovyet hükümeti köylüleri kolhoz ve sovhozlarda toplamaya başladı. Peki hızlı sanayileşme neden gerekli idi? Birincisi sosyalizmin maddi temelini ve işçi sınıfını genişletmek için. İkincisi ise yaklaşan emperyalist savaşa hazırlık için. Stalin 1931 yılında şöyle demişti: Emperyalist Batı ile aramızda 50-100 yıllık bir fark var. Ya bu farkı 10 yıl içinde kapatırız, ya da batarız. Zaman Stalin'in ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösterdi. Bu sözlerden tam on yıl sonra Hitler SSCB'ye saldırdı. İşte SSCB bu arada hızla sanayileşmiş olmasaydı ne kadar kahramanca savaşsa da yine de bu savaşı kazanması mümkün olmayacaktı.
Yüzyılların birikimi ve gerici ideolojilerin etkisinden dolayı köylülüğün bir kısmı ona soyut görünen sosyalist vaatler karşılığında elindeki somut tahılını ve hayvanlarını devlete ya da kolhoza vermek ve kolhozda çalışmak istemiyordu ve fazla tahıl ekmeye de yanaşmıyordu. Köylülük küçük mülkiyetinden ayrılmak istemediği gibi pratik yararını hemen görmediği bir sisteme kolay inanmaz. Ancak Sovyet sistemi köylüye teknik yardım ve köylü çocuklarına eğitim yoluyla yükselme olanaklarını sunmaya başladıkça köylülüğün tavrı değişti. Fakat tabii bu iş zaman aldı. İşte 1932-33 yılları tam da bu mücadelenin doruk yılları idi. Bu sırada yaşanan kuraklık durumu ağırlaştırdı. Kuraklıklar ve bundan kaynaklanan açlık yılları bütün Rus tarihi boyunca Rus mujiğine periyodik olarak musallat olagelmişti. Benzer kuraklıklar ve açlıklar öteki kapitalist ülkelerde de yaşanmıştır. Burada elbette önemli olan hükümetin böyle bir doğal felaket karşısında ne yaptığıdır.
İşte 1932-33 kıtlığı eski Rusya'da ve SSCB'de yaşanan son kıtlık oldu. Sovyet hükümeti aldığı önlemlerle bu felaketin bir daha yaşanmamasını sağladı. Ancak bu son olayda yine de sayısı tam olarak belirlenemeyen fakat tüm SSCB'de (sadece Ukrayna'da değil!) bir milyonu bulmayan insan kısmen açlıktan ve esas olarak salgın hastalıklardan öldü. Fakat garip olanı en zengin topraklara sahip olan Ukrayna'nın bu olaydan daha fazla etkilenmesi idi. Peki neden? Çünkü anti-Sovyet hareket tarihsel nedenlerden ötürü burada daha güçlü idi. Köylüler kolektifleştirmeyi protesto için kasten yeterince tahıl ekmemişlerdi. Rusya'da atlar çifte koşulurken burada çift sürme hayvanı öküz idi. Fakat Ukrayna'da bazı köylüler öküzlerini kolektif çiftliğe vermemek için kesip yemişlerdi. Başka yerlerde de atlarını salıvermişlerdi. Dolayısıyla çift sürme olanakları da büyük ölçüde yok olmuştu. Stalin'in 26 Ocak 1934'te 18. parti kongresine sunduğu rapora göre, 1931'de bütün SSCB'de 26.2 milyon at ve 47.9 milyon büyükbaş hayvan vardı, 1932'de ise bunların sayısı sırasıyla 19.6 milyon ve 40.7 milyona düşmüştü. İşte köylülüğün bir kısmının (zengin köylüler ve onların kandırdıklarının) gerici direnişi ve sabotajı ile kuraklık birleşince kıtlık ve açlık yaşanmıştır. Ancak Sovyet hükümeti iddia edildiği gibi yine de köylülükten aynı miktarda tahıl toplamaya kalkmamıştır. Tersine plan hedeflerini küçültmüştür.
Emperyalistler Stalin'in köylüleri kasten aç bıraktığını iddia ediyorlar. Ukraynalı milliyetçiler ise onun özellikle Ukrayna halkına soykırım uyguladığını iddia ediyorlar. Peki Stalin böyle bir şeyi niye yapsın? Hangi mantıkla? Daha çok tahıl almak isteyen biri köylülüğü neden yok etmek istesin ki? Hem Ukraynalıları sevmiyor idiyse neden ilk dev Sovyet işletmelerinin birçoğu Ukrayna'da kurulmuştur? Bunlar arasında Ekim 1932'de üretime başlayan SSCB'nin ve o sırada Avrupa'nın en büyük hidroelektrik santrali olan Dnepro-GES, 1934'te üretime başlayan dev metalürji kombinası Krivorojstal, Harkov traktör fabrikası, vb vardır. (Krivojstal, 2004'te o zamanki devlet başkanı ve soykırım iddialarının sahibi Kuçma tarafından özelleştirilerek damadının da içinde olduğu bir gruba satıldı, 2005'te ise yine soykırım iddiasındaki şimdiki devlet başkanı Yuşçenko önce geri alıp sonra Mittal'e sattı, bugün Arcelor Mittal'in elinde. Öte yandan Ukrayna'da üretilen elektrik yine Ukrayna'daki sanayiyi beslemiştir, Moskova'yı değil. Yani Dnepro-GES'i kimse Keban barajına benzetmesin). Stalin Ukraynalıları sevmiyor idiyse özellikle 1920'lerde neden güçlü bir Ukraynalılaştırma kampanyası yürütülmüştür? Neden Rusça değil de Ukraynaca eğitim desteklenmiştir? Bugün Sovyet arşivleri açılmıştır, burjuvazinin maaşa bağladığı onlarca tarihçi arşivlerde çalışmaktadır. Varsa böyle bir politika, buyursunlar göstersinler. Ancak bulgular onları desteklemiyor. Zaten Ukrayna'da tarihçiler de ikiye bölünmüş durumda. İktidara yakın olanlar resmi politikayı destekliyor, bağımsız durabilenler ise desteklemiyor. Örneğin Ukrayna Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitüsü'nün direktörü tarihçi Petro Toloçko, İzvestiya'ya verdiği demeçte soykırım iddialarını reddediyor ve "ortak tarihimizin Yuşçenko'nun elinde tahrif edilmesine izin veremeyiz" diyor.
Şimdi diyelim ki yine de emperyalistlerin dediği doğru olsun ve 1933'te Ukrayna'da açlıktan yaklaşık 5-6 milyon kişi ölmüş olsun. Bu o zamanki Ukrayna nüfusunun yaklaşık beşte biridir. Yani hemen hemen her aileden bir kişi ölmüş demektir. Peki salt bu bile o nüfusun çok büyük bir kısmının Sovyet rejiminden nefret etmesi için yeterli değil midir? Öyleyse bu nüfusun savaş sırasında Stalin'e karşı kitlesel olarak Alman saflarına geçmesi gerekmez miydi? Nitekim Göbbels'in propaganda makinesi 1941'den itibaren Ukrayna'ya 152 çeşit broşür ve bildiriden milyonlarca dağıtmıştır. Göbbels Ukraynalıları ikna edebilmek için her yolu denemiş, hatta Stalin'in sosyalizme ihanet ettiğini, asıl sosyalizmi onların kuracağını bile söylemiştir! Ancak Göbbels'in çok çeşitli anti-Sovyetik propaganda temaları arasında nedense 1932-33 kıtlığı pek az geçmektedir. Geçtiği yerde ise kısaca ve bazı savaş esirlerinin ağzından "neden bizim böyle bir felaketten haberimiz olmadı?" diye verilmektedir. Yani Göbbels Sovyet rejiminin bu büyük felaketi Sovyet halkından gizlediğini iddia etmektedir. Neden acaba? Neden bu temayı fazla işlememiş ve neden güya halkın haberi olmadığından bahsetmek zorunda kalmıştır? SSCB'de posta her zaman işliyordu ve Ukraynalıların savaş öncesinde Urallar ötesine göç ettirilmiş çok sayıda akrabaları da vardı. Bu kadar büyük bir felaket nasıl duyulmamış ki?
Savaş sırasında Ukrayna'dan Alman saflarına geçenler yine de olmuştur ancak bunlar açlığın etkilediği bölgelerden değildir ve motifleri farklıdır. Batıda zaten hep Sovyet düşmanı olmuş Ukrayna milliyetçileri (Bandera takımı), doğudaki Kırım'da ise yine tarihsel sebeplerle anti-Rus duygulara sahip olan Kırım Tatarları. (O sırada Kırım Ukrayna'ya değil, Rusya'ya bağlı idi). Ancak açlığın etkili olduğu esas doğu Ukrayna'da ise kitlesel ihanet görülmemiştir. Bu insanlar gerçekten Sovyet rejiminin soykırımına maruz kalmış olsaydılar fırsat bulunca ona karşı ayaklanmaları gerekmez miydi?
ABD'de Büyük Açlık
Konumuz bir gazete yazısıyla bitirilecek bir konu değil. Daha ayrıntılı okumak isteyenlere Rusça'da Sergey Mironin'in, Yuriy Muhin'in, İngilizce'de ise ABD'li antikomünist ama vicdanlı sovyetologlar Arch Getty ve Mark Tauger'in kitaplarını okumalarını öneririm. Şimdi gelin biraz da ABD'nin gözlerden kaçırmayı pek iyi becerdiği kendi açlık yıllarını görelim. Üstelik tesadüfe bakın ki aynı yıllar. Evet, 1932-33'te ABD'de korkunç bir açlık hüküm sürüyordu. Çünkü 1929 Büyük Bunalım'ının asıl etkileri bu yıllarda görülmeye başlamıştı, işsizlik doruğa ulaşmıştı. 125 milyon nüfus içinde işsizlerin sayısı 12.5 milyon idi. Bu bunalım sırasında yalnızca şehir nüfusu değil, çiftçiler de etkilenmişlerdi. Şehirlerde satılamayan fazla gıdalar piyasa kuralları gereğince imha ediliyor ama yoksulara dağıtılmıyordu. Boris Borisov'un araştırmasına göre yaklaşık bir milyon Amerikan çiftçi ailesi bankalara olan borcunu ödeyemediği için toprağından olmuş ve aç kalmışlardı. New York'ta hiç olmazsa bedava çorba dağıtan ABD hükümeti çiftçiler için bir şey yapmadı. Başkan Roosevelt'in New Deal politikaları altında içişleri bakanı Harold Ickes'in yaptığı şey ise Public Works Administration (PWA), Civil Works Administration (CWA) vb kurumların çatısı altında topladığı işsizlere kanallar, yollar ve köprüler yaptırmak oldu. Ancak ayda 5 (beş) dolara sıtma dolu arazilerde çalışan bu insanlardan kitlesel ölümler oldu. Bu konuda pek az araştırma var. Borisov'un Amerikan nüfus verilerine (Statistical Abstract of the Unites States) dayanarak yaptığı araştırmaya göre Amerika'da o yıllarda yaklaşık yedi milyon kişilik bir nüfus azalması var ve bunun beş milyonu doğrudan açlık ve işsizliğin kurbanları.