70 yıllık yalan

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR - RUSYA ve ESKİ SOVYET CUMHURİYETLERİ yazıları

23 Ağustos 1939'da SSCB ile Almanya arasında saldırmazlık antlaşması imzalandı. O zamandan beri emperyalistler ve uşakları Stalin ve Hitler'in güya bu antlaşmaya eklenen bir “gizli protokol” ile Doğu Avrupa'yı bölüştükleri yalanını uyduruyorlar. Emperyalistlerin yavuz hırsız misali bastırmaya çalıştığı gerçek aslında Hitler'i SSCB'ye karşı saldırtmak için çabalamış oldukları ve Stalin'in diplomatik bir manevra ile onları yenilgiye uğratmış olduğudur.

Stalin'in faşist Almanya ile neden bir saldırmazlık antlaşması imzalamak zorunda kaldığını kısaca söyleyelim. Başta İngiliz ve Fransız emperyalistleri olmak üzere bütün emperyalist devletler 1930'lar boyunca SSCB'nin Avrupa'da kollektif güvenlik antlaşması tekliflerini reddettiler ve Hitler'e karşı yatıştırma politikası güttüler. Hitler Avusturya'yı ilhak ettiğinde, Çekoslovakya'yı işgal ettiğinde ses çıkarmadılar. (1938 Münih Komplosu hakkında bkz. Candan Badem'in bu sitedeki 7 Ekim 2008 tarihli yazısı). Bütün çabaları sonuçsuz kalan Sovyet hükümeti Almanya ile saldırmazlık antlaşması yapmak zorunda kaldı. Nihayet Eylül 1939'da Almanya Polonya'yı işgal ettiğinde İngiliz ve Fransız emperyalistleri Almanya'ya sözde savaş ilan ettiler ama bu tam yedi ay boyunca Almanya'ya karşı tek bir kurşun atmadılar. Buraya kadarını aslında burjuva tarihçileri de kabul ediyorlar ancak onlar her ne olursa olsun Stalin'i Hitler ile eşitlemek için şu sözde “gizli ek protokole” başvuruyorlar.

Nedir bu gizli protokol dedikleri? Güya saldırmazlık antlaşmasının gizli bir ek protokolü varmış ve burada Almanya ile SSCB Polonya'yı bölüşüyorlarmış, Besarabya da SSCB'ye bırakılıyormuş. Fakat bu sahtekarlar güruhu böyle bir belgenin orijinalini gösteremiyor. Güya birilerinin çekmiş olduğu bazı kopyaları gösteriyorlar fakat bu kopyalar da birbirini tutmuyor. İlk kez 1946'da ABD'de bir yerel gazetede yer alan bir habere göre güya Berlin'de çekilen mikrofilmlerde böyle bir protokol bulunmuş. O zamanlar bu iddiayı ciddiye alan olmamış. Ancak 1980'lerde büyük hain Gorbi'nin başa geçmesi ile birlikte Batı'da tekrar bu gizli protokol hikayesi ısıtılmaya başladı. Emperyalistlerin bu işteki adamı Gorbi'nin baş ideolog yaptığı Aleksandr Yakovlev idi. Bu unsur 1970'lerde Kanada'da Sovyet büyükelçisi iken emperyalistlerce keşfedildi ve efendilerinin umutlarını tamamen haklı çıkardı. Kanada'da iken Gorbi ile tanıştı ve iki hain çabuk anlaştılar. Daha sonra Gorbi genel sekreter olunca Yakovlev'i ideolojiden sorumlu Politbüro üyesi yaptı.

1989 yılında Moskova'da toplanan Halk Temsilcileri Kongresi'nde bu hainin başkanlığında 23 Ağustos 1939 saldırmazlık antlaşmasını inceleme komisyonu kuruldu. Komisyonun öteki üyeleri Landbergis (Litvanyalı anti-Sovyet karşı-devrimci, bağımsızlık yanlısı), Korotiç ve Afanesyev gibi hainlerdi. Yakovlev haini SSCB'yi yıkmak için Baltık ülkelerinden başlamanın iyi bir taktik olduğunu anlamıştı. Gizli protokolün varlığı kanıtlanırsa saldırmazlık antlaşması da geçersiz olacak ve Baltık ülkelerinin ayrılmasının yolu açılacaktı. Amaç ne pahasına olursa olsun Stalin'in itibarını sarsmak ve Hitler ile aynı kefeye koymak idi. Ardından Baltık ülkelerinin hukuksuz bir şekilde SSCB'ye katıldığı iddia edilecek ve ayrılmanın yolu açılacaktı. Oysa her şey bir yana Litvanya'nın bugünkü başkenti Vilnius'u da içine alan bölgeyi Polonya işgal etmişti ve Litvanya burayı ancak SSCB'ye katıldıktan sonra geri alabildi. (Tıpkı Ukrayna milliyetçiliğinin merkezi Lvov'un da ancak Stalin sayesinde Ukrayna'ya katılmış olduğu gibi.)

Yakovlev ve hempaları o sırada Sovyet basınına da egemen oldukları için bin bir türlü yalan ve falsifikasyonla halk temsilcileri kongresi üyelerini kandırmayı başardılar. Polonya işgal edildikten sonra yayımlanmış bir bölünmüş Polonya haritasını sanki daha önceden hazırlanmış gibi gösterip temsilcilerin gözlerini boyadılar. Düzmece fotokopileri orijinal belge gibi sundular. Benzer şekilde birçok hileye başvurdular. Sonuçta protokolün varlığını kabul ettirdiler ve Baltık ülkelerinin statüsünü ve sınırlarını tartışmaya açtılar.

Bu sözde gizli protokolün sahte olduğunu eski KGB uzmanı Valentin Sidak ile tarihçi Arsen Martirosyan ve başkaları son derece ayrıntılı bir biçimde göstermiş bulunuyorlar. Sözde protokolün kopyaları diye sunulan sözde belgelerde o kadar çelişki var ki hepsini yazmaya bu köşe yetmez. Bu kopyalar ve bunlara ait sözde arşiv numaraları o zamanki Sovyet belgelerinin tarzına, üslubuna, formatına ve arşivleme, numaralama düzenine uymuyor. Üstelik kendi içinde çelişkiler ve saçmalıklar barındırıyor. Olgulara ters düşmesi bir yana, salt biçimsel olarak bile Molotov gibi titizliği ile tanınan bir bakanın böyle bir belgeyi imzalamış olması mümkün değil. (Bu arada Molotov gazeteci Feliks Çuyev ile söyleşilerinde böyle bir protokolün varlığını kesin olarak reddetmiştir). O dönemde Baltık ülkeleri ile SSCB arasında imzalanmış antlaşmaların gerçekten gizli protokolleri var ve bunlar Sovyet askeri birliklerinin bu ülkelere yerleştirilmesi ile ilgili. Ancak örneğin bu gizli protokollere “konfidentsialnıy protokol” denirken, sahtekarların ürettiği sözde protokolde ise “sekretnıy” terimi geçiyor. Terminoloji farkları bununla bitmiyor. Başka yerlerde nüfuz alanları diye geçen terim burada etki alanları diye geçiyor vb vb. Adı üstünde gizli protokole bir de “bu protokol gizli tutulacaktır” diye bir madde eklemişler. Baltık ülkesi sayılmayan Finlandiya'yı Baltık ülkesi yapmışlar. Narkomat yerine bakanlık ifadesini kullanmışlar. Bir yerde “Molotov” başka yerde “Molotow” yazmışlar. Bir yerde “obeimi” başka yerde “oboimi” yazmışlar, vb vb.

Batılı emperyalistler ve onların Rusyalı işbirlikçileri emperyalistlerin savaş öncesi yürüttükleri alçakça politikanın hatırlanmasını istemiyorlar ve savaşı Stalin'in büyük bir zaferle ve prestijle kazanmış olmasını bir türlü içlerine sindiremiyorlar. Onun için her türlü falsifikasyona başvurarak Stalin ve SSCB'yi suçlu göstermeye çalışıyorlar. Bu sahtekarlardan Volkogonov diye bir tarihçi müsveddesi de 1996 yılında gizli protokolün orijinalini buldum diye bir yalan uydurmuş ancak daha sonra ortaya bir şey koyamamış ve önce mal bulmuş Mağribi gibi sevinen burjuva basını daha sonra konuyu unutturmaya çalışmıştı.

Bizim sözde büyük tarihçilerimizden İlber Ortaylı Milliyet gazetesinde çıkan 23 Ağustos tarihli yazısında SSCB hakkında “gizli protokol” ve benzeri çeşitli yalanları tekrarlıyor, bir de Katın olayından söz ediyor. Bu Katın meselesini başka bir yazımda ele alacağım. İlber Ortaylı'nın anti-Sovyetizminde Kırım Tatarı olmasının da payı vardır. Kırım Tatarlarının büyük çoğunluğu 2. Dünya Savaşı'nda faşistlerle aktif işbirliği yaptıkları için hepsi sürgüne gönderilmiştir. Ortaylı gibiler bunu da içlerine sindiremiyorlar.

Bu arada ne acı ki bizim yerli Troçkist ve anti-Sovyetik solcularımızın çıkardığı 1988 tarihli Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi'nin 3. cildinde de bu gizli protokol yalanı aynen kabul edilmiş (bkz sf. 912).

Rusya'da fuhuş ekonomisi
Putin ve Medvedev ikilisi Rusya'da genelevleri yasallaştırmaya hazırlanıyorlar gibi görünüyor. Rusya'da fuhuş sektörünün yıllık cirosu 1 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Fuhuşa zorlanan kadınların sayısı da 1 milyon civarında. Sadece Moskova'da polisin tahminlerine göre 200 bin fahişe var. Bunların çoğu çeşitli vaatlerle Moskova'da iş bulma umuduyla kandırılıp çetelerin eline düşmüş olan taşralı kızlar. Tabii ki bu çeteler gelirlerini iktidar sahipleri ile bölüşüyorlar.

Esasen Rusya'da fuhuş herkesin gözü önünde ve zaten açıkça icra ediliyor. Peki yasallaştırmak niye gerekti? Herhalde vergi almak için. Rusya'da fuhuş sektörü gazetelere çeşitli adlar altında ilanlar veriyor ve herkesin içeriğini bildiği veya bir telefonla öğrenebildiği bu “hizmet”lerden Putin ve onun valileri haberleri yokmuş gibi yapıyorlar.

Putin ve Medvedev'in kontrolündeki sözde kamuoyu araştırma firmalarının yaptıkları anketlere göre halkın % 43'ü fuhuşun yasallaşmasına karşı iken % 38'i devlet kontolünde olması kaydıyla karşı değilmiş.

Putin iktidara geldiğinde Rusya'da dolar milyarderlerinin sayısı 6 idi. Sözde oligarklarla mücadele ediyormuş gibi yapıp gerçekte dolar milyarderlerinin sayısını 100'ün üzerine çıkardı. Nüfusun en zengin % 10'unun gelirleri en yoksul % 10'un gelirlerinin 17 katına çıktı.

Kapitalizmin Rusya halklarına verdiği “özgürlük” kadınlar için seks köleliği, erkekler için işsizlik veya boğaz tokluğuna çalışmak oldu. Buna bir de her yıl çoğu genç 100 bin kişinin uyuşturucudan ölmesini ekleyin, o zaman kapitalizmin iğrenç yüzü daha net olarak ortaya çıkıyor. Sovyet gençliği fuhuş yapmadığı gibi uyuşturucu bağımlısı da değildi. Bugünkü gençliğe ise Putin'in eski patronu Sobçak'ın bir tür Paris Hilton versiyonu olan kızı Kseniya gibi tipler model olarak sunuluyor.

[email protected]