İzlemeye devam

Şu emperyal merkezlerin Arap Baharı dedikleri sürecin başladığı Tunus, özenle dikkatimizden kaçırılmaya çalışılıyor. Tunus’ta tüm ilericilerin, laiklerin olumlu bulduğu müthiş gelişmeler var aslında.

Bir kere, emekçi bir üniversite öğrencisinin kendisini yakmasıyla başlayan süreci, (ki Tunus solcu partileri örgütlemiş, yürütmüştür) kendisi için hazırlanmış bir zemin sanan Ennahda adlı İslamcı, gerici örgütün liderinin, sürgünde bulunduğu ülkeden sevinçle geri dönüp de Zeynel Abidin Bin Ali dönemi sonrası kurulan koalisyonda bile yer alamayışını unutmamak gerek.

Sonraki bir takım gelişmeler, Ennahda’yı, Mısır’da Müslüman Kardeşler’e verilen türden, emperyal merkezlerin de desteğiyle iktidara getiriverdi. Bu süreç de anlatılmaya değer ama onu bir başka yazıda ele almalı. Politik İslam’ın sefaletinin Mısır’da ortaya çıkışı gibi Ennahda’nın Tunus macerası da hüsranla sonuçlanmak üzere. İktidar olma umutları yokken cazip gelen, ajitasyona dayalı propagandalarının ne kadar içi boş olduğu iktidara gelince anlaşılıyor bunların. İslamın ne bir projesi, ne planı var. Bizim zaten bildiğimiz bu gerçeği şimdi herkes biliyor.

Tunus’ta şu an, çok sallantılı bir Ennahda iktidarı var. Ama iktidar başka “muktedir” olmak başka. Tunus’un laik devlet mekanizması bildiği yoldan gidiyor. Ensar el Şeria adlı İslamcı gerici terörist örgüte büyük darbe vurdular önceki gün. Önemli iki lider öldürüldü. Tunus güvenlik güçleri bu, İslam dünyasının en laik, en ilerici kesimlerini barındıran Tunus’a sızmaya çalışan sırtlanlara göz açtırmıyor, açtırmayacak da.

Terörden, insan katletmekten başka bir şey bilmeyen bu İslamcı terör örgütü son altı ay içinde ülkenin en çok sevilen, dürüstlükleriyle bilinen iki solcu, laik muhalefet liderinin öldürülmesinden sorumluydu. Tunus’ta artık soluk almasına bile izin verilmeyecek bu çetenin. Çünkü Tunus güvenlik güçlerine bu konuda verilen müthiş bir halk desteği var. Hafta başında yapılan hükümet karşıtı gösterilerde laik sloganlar atılarak İslamcılar lanetlendi. Bu tek örnek değil tabi.

Arap Baharı adı verilen sürecin aslında birçok açıdan İslamcılığa meydan okuma olduğu herhalde yavaş yavaş anlaşılıyordur. Çünkü din, allah, peygamber adına o kadar çok vahşet işlendi ki, bu tür bir sapkınlıkla en çok karşı karşıya olanlar bu ülkelerdeki halk haliyle. Bıkkınlık derecesine gelmiş bir “din” olgusu var bu nedenle. Kimse adını bile anmak istemiyor neredeyse dinin.

İnsanlık yararına hiçbir şey yapmamış, güzele, iyiye düşman ne varsa bünyesinde toplamış bu İslamcı gerici örgütlerin sonunun başlangıcı oldu bu Arap Baharı denen süreç. Hiçbir planı, programı, projesi olmayan, zihinleri öbür dünya temelli ajitasyonla zedelenmiş birileri intihar bombacısı yapmaktan başka bir şey beceremeyen İslamcı terör ile politik İslamın sonu gelecek. Kendisi de aslında bir hayli radikal olan Ennahda’nın bile, düzen içine çekilerek, aşırılara, örneğin Ensar El Şeria’ya yapılan operasyonlara hükümet olarak imza atması, aslında kendisini de “artık farklı” göstermek için bir fırsat.

Çok bıktırdılar. Terör, kan, bir dolu saçmalık din denen kavramdan uzaklaştırıyor İslam ülkelerinindeki halkı. Bunun kendi adıma çok ama çok iyi bir gelişme olduğunu söyleyebilirim. Çünkü insanlık bunları hazmedemez daha fazla.

Mısır’da sadece Hüsnü Mübarek’e, askere değil, İslamcılara karşı da ayaklandığını unutmayalım halkın. Şu emperyal tehlike geçsin, İran’da da din karşıtı büyük bir kalkışma olacağına bahse girerim herkesle.

Bu gericiliğin sonu mutlaka gelecek.

O nedenle Tunus’u izlemeye devam.