Başkan Baba

“Erdoğan Diktatör değil” dedi şimdi de. Siyaseti kaydırak yapmak sanan ultratürkçü/milliyetçi Başkan Baba, “çünkü silahlı gücü yok” diyerek açıkladı yeni “dostunun” durumunu. İnanılmaz bir adam bu. Dünyanın en rahat insanı. “Ne derse başkan babamız doğru söyler” diyen küçük bir iman edenler topluluğuna hükmettiği için, o müritler gözünde bu son çıkışları hem de “teorik” zemine oturacak, Başkan Baba’larının, 21. yüzyılın sosyalisti (!) olarak görüşlerindeki isabet yine hayranlık uyandıracak.

Anasının karnından patenle doğmuş bu. Kayması ondan. Saat zembereği gibi bir o yana bir bu yana gider gelir yıllardır. Tam bir “Türk Fouche’si”. Her dönemin haklısı. Her dönem doğru söyler. Son doğrusu önceki doğrusunu kovuncaya kadar vardır. Sonra bir başkası gelir.

İçeriden çıktığından beri, daha çok zırvalıyor. Şimdi de AKP iktidarına onca kurban vermiş muhalefetin muhalifliğini beğenmiyor. Her zamanki kibriyle dersler vermeye kalkıyor. “Muhalifin gerçeklik duygusu erozyona uğramıştır” diye yazdı örneğin. İktidar “allah birdir” dediğinde, biz muhalifler “hemen allah ikidir” diyormuşuz. Bu yanlışmış. Başkan Baba, muhalefetin böyle yaptığına inandırmış kendini. Zaten onun inanması önemli. O inandı mı müritleri çoktan tapınmaya hazırdır. Hala Çin yanlısı ya, bakın ne de güzel örnek vermiş muhalifin ne yaptığına : “İktidar Çin’den füze alsa, hayır Çin’den değil, en ters cenahtan alalım der”.

İktidar Çin’den füze aldığında eleştirmeyeceksin demek istiyor. Yani iktidar iyi işler yaparsa desteklemek lazım. Türk Fouche’si böyle buyurdu çünkü. En muhteşem iktidar güzellemesi de şu: “Muhalif tembel olmaya adamış kendisini, iktidar ne derse tersini söylüyor”. Erdoğan etti bu lafları desem inanırsınız. Utanç yazısını “etik”, “emek” gibi her zaman sos niyetine kullandığı kavramlarla da süslemiş ki, yaptığı hep bu.

Kendisinden kopanların da kendisinin de hep kayıyor olmalarının elbette bu zatın oluşturduğu “zihniyet”le bir ilgisi var. Büyük güçler içinde yer almak, güç savaşında yeni dostu için eski dostunu satmak. Bu iki tutum Başkan Baba’nın en değişmez tutumu olagelmiştir.

İyi de (Metin Çulhaoğlu’nun çok haklı olarak dediği gibi) hala ne diye sol kavramları kullanır bu Türk Fouche’si? Zaten bu yazıya konu olmasının nedeni de budur. Artık şu “sol içinde” sanılmasına yol açan konumundan çıkmalı. Sağcılığın, ultratürkçülüğün/milliyetçiliğin yeni başbuğu olarak, yeni müttefikleriyle beraber olmalı.

Çünkü bu zatın öyle olmadığı bilindiği halde solcuymuş gibi gösterilerek kaypaklığının tüm solcuların tutumu gibi gösterildiğini biliyoruz. Solcu deyince sadece bu zat anlaşılıyor değil elbette ama görülebilecek en kötü örnek bu olduğu için bize bu zat hatırlatılıyor sürekli. Gerici bir gazetede kendisiyle yapılan söyleşide “cumhuriyet, bireyin ne giyeceğine karışmaz” diyebilen Başkan Baba, asırlık müritlerinden birine Kılık Kıyafet Kanunu da kapsayacak şekilde “Devrim Kanunları Uygulansın” adlı kitap yazdıran adamdır. Unuttuğundan değil, dönmeyi alışkanlık haline getirdiğinden çekinmez bunu söylemekten. Karşısına çıkıp “Başkan Baba biraz ayıp olmuyor mu?” diyecek bir taraftarı yok çünkü. Ne derse doğrudur dediği.

Hiç bir ahlaki bariyer yok önünde. Yıllar önce çıkardığı dergisinde “devlet PKK’ya görüşsün” cümlesini kapak yapar, devlet görüşünce de kıyamet koparır. Kendisi yoksa içinde her şey kötü. Recep’in kibir ortağı.

Şimdi, sözünün eri, ilkeli, dimdik bir adam olduğuna inandığı için biz “muhaliflere” nasıl muhalafet edeceğimizi anlatma hakkını buluyor kendinde. Terbiyeden nasibini almadığı için de bize şu cümlelerle hakaret ediyor: “Karşı olmak, muhalif olmak bir kimlik. ‘Ters kimlik’ demek daha doğru. O nedenle kimliksizliği sergiliyor”. Kendisinin bin tane kimliği olduğu için bize kimliksiz demesinde takılacak bir şey yok aslında.

Bakın Recep’in hoşuna gidecek şu cümlesine: “Temelli muhaliflik, körü körüne isyankarlık, gerçeğe sadakatin yitirilmesi, yapıcılığın terk edilmesi,ille de negatiflik, namus bunalımına götürür”. Cemaatle iktidar kapışması sonucu içeriden çıkarılınca, (zindanları kendisinin yıktığını sanmasına bakmayın) “akıllı muhalif” olduğunu gösterme çabasının kanıtıdır bu cümleler.

Erdoğan’ın diktatör olmadığını söyleyip duruyor şimdi. O görmeyince yoktur böyle bir şey. Önemli olan Fouche’nin ne dediğidir.

“Erdoğan diktatör değil” dedi ya bu şimdi, bekleyin Ultratürkçü/milliyetçi Başkan Baba, bakarsınız varakparesinde yarın “Mao da Türktü” der çıkar.

Bekleyin.