Ünitemiz: Avrupalı faşistleri tanıyalım!

Dün Trump sonunda başkanlık koltuğuna oturdu. Bugün ise  “Ana Akım Medya”ya göre Avrupa’nın “aşırı sağcıları” Almanya’nın Koblenz kentinde bir konferans için bir araya geliyorlar.

Bunların suratlarına meraklı olmadığınızı biliyorum ama yine de konuya daha fazla aşina olmak için Avrupa’nın önde gelen faşistlerinin bir fotoğrafını aşağıda paylaşıyorum.

Fotoğraf: Avrupalı süzme faşistlerden bir demet; soldan sağa İtalya Kuzey Ligi’nden Matteo Salvini, Avusturya Özgürlük Partisi’nden Harald Vilimsky, Fransa’nın Ulusal Cephesi’nden Marine Le Pen, Hollanda’nın Özgürlük Partisi’nden Geert Wilders.

Bilindik bir konu olmakla birlikte şu “aşırı sağcı” deyimini açarak başlayalım. Şoven ve faşist siyaset sermaye sınıfının siyasi yelpazesinde her zaman bulunur. İşler yolundayken, iktisadi kriz ılımlıyken, işçi sınıfı merkez siyasetle düzene bağlanabiliyorken, sağın bu türü “aşırı” kalır. Ama günü geldiğinde ve kapitalizmin krizi “normal” burjuva siyasetlerince kontrol altına alınamayınca, işsizlik, kuralsızlık, niteliksizlik ve yoksulluk  dayatılınca ve işçi sınıfının direnişi yükselince “aşırı” olan sermaye için “normal” olmaya başlar.

Avrupa’da yaşanan tam da bu. Yükselişe geçen bu faşizan partiler “sağ popülist” bir politika izliyor, hepsi yabancı ve göçmen düşmanı, hepsi milliyetçi bir tavırla AB’den ülkelerinin ayrılmasını savunuyor ve hepsi Trump’ın zaferinden kıvanç duyuyor.

Avrupa işçi sınıfı faşistlerin sağ popülizmiyle liberal solun sol popülizmi arasında ufuksuz bırakılmaya çalışılıyor, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi.

Sol Portal okuyucusu İngiltere’nin AB’den çıkma kararı, Trump’ın seçilmesi ve Avrupa’da faşist partilerin yükselişi arasındaki izdüşümünü fark ediyor. Ancak bu ortak yükselişin nedenleri henüz muğlaklığını koruyor.

Aşağıdaki haritanın başlığı “Aşırı sağın neden olduğu AB karşıtı deprem” diye çevrilebilir. 2014 yılı seçim verilerine dayalı olarak üretilen tablo AB karşıtı sermaye partilerinin oy oranlarını gösteriyor. Bugün bu yükselişin bütün Avrupa’yı sardığını, İngiltere dışında, İtalya ve Fransa’nın da AB’den çıkmaya doğru yol aldığını, faşist partilerin iktidara yürüdüğünü söyleyebiliriz.

Şekil: Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nden Almanya’da Almanya İçin Alternatif”e kadar AB karşıtı sağ partilerin 2014 seçimlerindeki sandık başarıları gösteriliyor. 2017’ye geldiğimizde listenin en sonundaki İtalya’nın AB’den çıkmaya en fazla yaklaştığını hatırlatalım.

AB; Sovyetler Birliği ve Avrupa’daki sosyalist ülkelerin olduğu dönemde güçlü bir Almanya ve onun etrafında karşı devrimi örgütleyecek bir emperyalist birlik gereksiniminden doğmuştu. Soğuk savaşta ve 1990 sonrasında bu işlevini yerine getirdi. Geride ise bütün hırslarına rağmen emperyalist hegemonya krizinde etkili bir aktör olamayan bir Almanya bıraktı. Şimdi ülke burjuvazileri Almanya’yı terk ediyor ve şoven, işçi sınıfı düşmanı, militarist bir blok oluşturmak üzere emekçi sınıfların hayal kırıklıklarını suistimal ediyorlar.

2017 boyunca bu depremin sarsıcı sonuçlarına tanıklık edeceğiz.

Düzene bağlılık açısından özünde farklı olmayan faşist sermaye partileri ile Avrupa Solu, Siriza gibi sermayenin liberal siyasetlerine karşı işçi sınıfının iktidarı için mücadele eden komünist partileri devrimlerini arayacaklar.

Fark edildiği gibi Türkiye’de burjuva siyasetinin kriziyle Avrupa’nın siyasi krizi arasında benzerlikler var.

Bu koşullarda TKP’nin siyaset sahnesine dönmesini bir kez daha heyecanla selamlıyoruz.