Medyada Kore yalanları

Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde çılgın seks partileri yapıldığını iddia etsem ne dersiniz? Nereden mi biliyorum, rüyamda Güney Kore’den Kuzey’e kaçan bir ajan söyledi! Çok güvenilir yani.

Geçen gün bu iki gazete ve diğer bir çok burjuva medyasında aynı yalana yer verildi: “Kuzey Kore diktatörü Kim küçük yaşta devşirilen kızlardan bir “Sefa Bölüğü” oluşturmuş, çılgın seks partileri düzenliyorlarmış.” Nerden biliyorlar, Kuzey Kore’den Güney’e iltica eden biri söylemiş, İngiliz medyasında yer almış. Bu yalanları sorgusuz sualsiz yayınlamak görevlerinden biri olduğu için hemen bütün medyada küçük farklarla yer aldı.

Tıpkı ABD işgalinden önce Irak’ta “kitlesel imha silahlarının” varlığı gibi.

Giderek sıklaşan bu yalanlar ve ABD’nin bölgede artan askeri gücü bize bu konuda uyanık olmak gerektiğini söylüyor. Ve yalanlarla başa çıkmanın, daha doğrusu yalancıyı deşifre etmenin en iyi yolu tarihte ne olduğuna bakmaktır. Çok çok kısaca Kore yarımadasında yaşananları hatırlayalım:

Kore 2. Dünya Savaşı öncesi Japon emperyalizminin işgali altındadır. Bu korkunç işgali kitlesel katliamlar ve Koreli kadınların Japon askerleri için seks kölesi olarak kullanılmasından hatırlayabilirsiniz.

1945’te Kuzey Kore Sovyet Birlikleri tarafından özgürleştirilir, Güney ise ABD işgali altında kalır. Japon işgaline karşı direnen komünistler, sosyal demokratlar, devrimci köylüler Kore İşçi Partisi adı altında birleşirler(Bugün 7. Kongresini toplayan parti). Bir anayasa ve ulusal düzeyde bir seçim planlanır, ancak bunu Güney’de gerçekleştirmek mümkün olmaz. On binlerce ABD askerinin baskısı ile Güney’de bir diktatörlük rejimi inşa edilir.

Birleşme çabaları 1950’de 3 yıl sürecek Kore Savaşına neden olur. ABD savaş sırasında “Halı Bombardımanı” denilen bir tarzla B-52’leri kullanarak Kore’nin kuzeyini santim santim bombalar. 4 milyona yakın insan katledilir.

Şekil: B-52’ler Kore’yi ağır şekilde bombalarken. Şimdi modası geçmiş olan bu uçakları ABD hala psikolojik harbin parçası olarak kullanıyor. Geçen aylarda İŞID’e karşı B-52’leri devreye sokacaklarını açıklamışlardı. Bir seri katilin önceki cinayetlerde kullandığı silahı Suriye halkına göstermesi gibi bir anlam taşıyordu.

Kore Savaşı Cumhuriyet tarihinin, eğer Suriye komplosuna katılmayı saymazsak, en utanç verici olayıdır. Savaşla birlikte Kore halkı zora dayanarak ikiye bölünür, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC)ve Kore Cumhuriyeti olarak.

Ve ABD ile bir barış anlaşmasına varılamaz, bu ABD’nin Kore halkına karşı açtığı savaşın fiili olarak sürmesi anlamına gelmektedir. Gerçekten de savaş sürmektedir. Güney Kore’de komünistlerin örgütlenmesi ve Kuzey hakkında olumlu bir şey söylemek yasaktır. Bu nedenle hapiste olan siyasi tutuklular vardır. Daha çok yeni yüz binlerce askerin katıldığı ABD- Güney Kore işbirliği ile büyük bir askeri manevra yapılmıştır.

KDHC’ye ilan edilmeden yapılacak nükleer silahların da kullanılabileceği bir baskın savaşın senaryoları sızdırılmaktadır. Burjuva medyası ise CİA tarafından üretilen, zaten haritadan silinse bir şeyin kaybedilmeyeceği “manyaklar ülkesi” yalanını iki günde bir insanların beynine pompa etmekle görevli.

1990 öncesi oldukça gelişkin bir sanayiye ve büyüme oranına sahip KDHC, 1990’dan sonra Küba’nın başına gelenleri yaşadı. Ticari, kültürel ve askeri partnerlerini yitirdi ve ABD’nin derin bir ekonomik ambargosu ile kuşatıldı. Küba halkı bu özel duruma uyum sağlayana kadar ne kadar açlık çektiyse Kore halkı da çekti.

Ama sonra izledikleri taktikler ayrıldı. Küba sosyalizmi askeri bir karşılaşmaya oynamaktansa sağlık hizmetlerini dünya yoksullarına götürerek, sağlık teknolojisini geliştirerek bütün dünya halkları ile sempatik kanallar yaratmayı tercih etti. KDHC ise 1990’ların ikinci yarısından itibaren ABD’nin muhtemel saldırısını göğüslemek üzere askerileşti ve buna bağlı bir lider kültü geliştirdi.

Bu fark anlaşılabilir, Küba’nın ABD’nin arka bahçesinde askeri stratejiye dayanabilme şansı ve bunu besleyebilecek bir sanayisi yoktu. Kore ise yaşadığı olağanüstü acıların deneyimi ile davrandı, sempatik bir kanal geliştirmekten çok kendi askeri gücüne dayanan bir yol haritası çizdi.

Şimdi bu koşullarda iki halktan hangisinin “başarılı” olacağını tam olarak bilemiyoruz, bunu zaman gösterecek.

“Başarı” mı nedir?

Bu yüzyılın içinde ve dünyanın bir çok ülkesinde emperyalizmin bütün çürümüşlüğüne karşı işçi sınıfının öncülük edeceği yeni bir sosyalist devrimler çağına kadar sosyalizmlerini korumak.