Emperyalizmin taktikleri ve Kırşehir’de eğitim, öğrenim

Emperyalizm 20. yüzyıla açgözlü, mağrur, güçlü ve özgüvenli girmişti. Sorun emperyalist ülkeler arasındaki rekabetti, yoksa gözlerinde dünya halklarının en küçük bir değeri yoktu. İşgal, cinayet, yağma, doğal bir haktı kendileri için.

Ekim Devrimi, ama özellikle İkinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran sosyalizmin zaferi uluslararası hukukun zeminini oluşturdu. Dünya halkları egemenlik ve bağımsızlığın, aydınlanmanın ve özgürlüğün tadına vardılar. Oluşan güç dengeleri içinde, öyle kolayca bir ülkeyi işgal etmek, insanlarını katletmek imkansızlaştı.

Sovyetler Birliği’nin çözülmesiyle ABD emperyalizminin hegemonyasındaki güçler İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan hukuka da saldırdılar. Hile, güç ve komplolar birbirini takip etti. 11 Eylül saldırısı, yeni güç dengelerine göre, artık eski hukukun tanınmayacağının işaret fişeğiydi.

Afganistan ve Irak işgalleri bu adaletsizliğin, geçen yüzyılda işçi sınıfının zaferleri ile elde edilen hukukun tersine çevrilmesinin ürünü oldu.

Ve Suriye…

Arap Baharı safsatasında gösteri yapan kitlelerin ilk haftalarda istemleri meşru gözüküyordu. İşsizliğin ve yolsuzluğun önlenmesi, hayat pahalılığı gibi temaları vardı. Ancak çok hızla istemler değişti, kız ve erkek çocukların ayrı okullara gönderilmesi, öğretmenlerin çarşaf giymesi gibi radikal İslamcı talepler, insanlar ne olduğunu anlamadan öne çıktı. Hemen arkasından 2011 Haziran’ında gerici çetelerin ilk katliamı gerçekleşti.

 Katliamın olduğu gün Türkiye sınırında mülteciler için çadırlar kurulmuştu.

AKP hükümeti başından beri Suriye’ye karşı ABD komplosunun içindeydi, o gün katliam yapılacağını da biliyordu.

İlan edilmemiş, alçakça savaş sürüp gitti. Suriye devleti defalarca şu açıklamayı yaptı. Çeteler Suriye ordusundan güçlü değiller, ancak Türkiye sınırını çetelere kapatmadığı için kan akmaya devam ediyor.

Şimdi Kırşehir’de Özgür Suriye Ordusu’na bağlı binlerce askerin ABD subayları tarafından eğitileceği bir sürecin pazarlığı yapılıyor. Söylenenlere göre, kimlerin eğitileceği ve nasıl kullanılacakları pazarlık konusuymuş, ABD dinci gerici olmayan bir ordu kurmak istiyormuş vb.

ABD’nin nasıl bir eğitim vereceğini ise önceki örneklerden biliyoruz: Sabotaj, insan kaçırma, işkence yöntemleri …

Peki cihatçı olmayan işe yarar mı? Kim yanmış, yıkılmış bir ükede ve belki yıllarca sürecek bir iç savaşta iktidara gelmek ister?

Aydınlanmadan biraz nasibini almış kimler bu iğrenç savaşın parçası olmayı göze alır? Para için mi, macera için mi?

Ancak IŞİD, ancak karikatüristleri katleden manyaklar bu işte bir motivasyon bulabilirler.

Bu satırları okuyan bir AKP bürokratı varsa, elini dizine vuracak, “Aşk olsun be adama, ne güzel yazmış, Amerikalılara anlatamadığımız bu işte”.

A be salak, bizim de sana anlatamadığımız şu: Elli yıldır dinci gericiliği bazen karşı devrimci bir ittifak unsuru, bazen emperyalist müdahaleye zemin oluşturacak bahane için kullanan ABD mı bilmeyecek bunu?

2000’lerin başında AKP’nin kurucularına, “ABD öncülüğünde Ortadoğu’ya yeniden şekil verilecek, bu projede size de yer ve fırsat var” diye görüşenler, yeni bir taktiksel safhaya geçtiler. Bir süre için gericiler ittifak unsuru değil, bahane olarak kullanılacak.

Bizim işimiz kolay ve sade: Yobazı, katili, hırsızı kovala!

ÖSO’culardan ve ABD subaylarından daha kanlı katil, daha derin yobaz, daha büyük hırsız mı bulacağız?

İşi zor olan, yeni taktik boyunca AKP’ye iktidar alternatifi olarak pişirilen solumturak siyasetin olacak. Bütün adalet ve hukuk normlarının dışında kalan, Kırşehir’de ÖSO’cuların eğitim ve öğrenimine ne kılıf bulacaklar çok merak ediyorum.