Çin’de neler oluyor?

Trump’ın Birinci Dünya Savaşının bitmesinin yıldönümü nedeniyle katıldığı Avrupa’daki toplantıda yaşadığı yalnızlaşmayı izledik. İlk kez Avrupa ordusunun ABD’ye karşı da bir güvence olması gerektiği açıktan dillendirildi.

Ancak ABD’nin emperyalist dünya liderliğinde gerilemesinin en ironik örneği İsrail’den geldi.

Çin’li bir şirket İsrail’in en önemli limanı olan Hayfa’nın yenilenme çalışmalarını tamamladıktan sonra 25 yıllığına işletmesini alacağı bir anlaşma yaptı. Ayrıca başka bir Çin şirketi Aşdod limanının inşasını üstlendi. Bu limanlar ticari olmakla birlikte İsrail’in askeri limanlarına çok yakın bulunuyorlar.

ABD için Akdeniz’deki stratejik önemdeki ve en kadim müttefikinin limanlarında bir anda güvenlik sorunu doğdu ve geçen hafta ABD’li yetkililer acı acı yakındılar.

Çin ve İsrail’in son yıllarda karşılıklı yatırımlarının arttığı biliniyor. Çin ise Yeni İpek Yolu Projesi nedeniyle yolun güzergâhındaki bütün ülkelere yatırım yapıyor, devletler ise kendilerini bu yeni ticaret yolunun cazibesinden koruyamıyorlar. Örneğin, Kızıldeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayacak ve Aşdod limanından başlayacak hızlı tren hattı projesi Süveyş kanalının önemini azaltıyor ve stratejik bir ticaret yolu haline geliyor.

Biz bu yazıda en iyisi ABD’nin emperyalist dünyada yalnızlaşmasını bir kenara bırakıp kısaca Çin’e göz atalım.

Eğer dünyanın içinden geçtiğimiz dönemini eşitsiz gelişimi ile birlikte emperyalist bir üretim tarzı olarak tanımlarsak, Çin’in on yıllar boyunca kararlı bir şekilde sürdürdüğü yüksek büyüme oranı, kriz içindeki bu düzenin en önemli istikrar unsuru, bir yerde garantörüydü.

Ama şimdi bakıyoruz, bu büyüme oranı sürdürülemez hale geliyor. Aşağıda Çin’deki son 6 yılın büyüme oranlarını gösteren grafik durumu anlaşılır kılıyor. Unutmayalım, Çin hâlâ 6,5 gibi görece büyük bir büyüme oranına sahip ve hâlâ emperyalist düzenin başlıca direği, ama düşme eğilimi kapitalizmin yapısal krizinden Çin’in de kurtulamayacağını gösteriyor. Üstelik büyüme oranındaki düşüş başlıca sanayi üretimiyle ilgili.

Ve emperyalizm mali sermayenin egemenliği ile varlığını sürdürdüğünü biliyoruz: Çin de bu kuraldan kaçamıyor. Kamu borcu çok önemli değil ama özel sektör borcunun GSMH’nın %160’ına ulaştığı söyleniyor.

Bütün bunlar emperyalist sistemin genel olarak –onlar resesyon diyorlar-birkaç sene içinde bir çöküşe gebe olduğunun kanıtları olarak alınabilir.

Ekonomi politiğin soğuk yüzünü bırakıp Çin’de kapitalizmin insanlara ne yaptığına bakalım. Şu haber dikkatli okurun gözünden kaçmamıştır eminim: Çin’deki AVM’lerde uzun alışverişlerden eşleri sıkılan kadınlara eşlik etmek üzere kiralanan erkekler… Saatlik parasını veriyorsunuz, size alışveriş boyunca eşlik ediyorlar. Aşağıda fotoğrafı var.

Köleci Yunan devletinde saatlik olarak kiralanabilen köleler olduğu biliniyor. Pazardan, iki saat için örneğin, kiralanıyor ve sonra iş gördürüldükten sonra iade ediliyor. Çin’deki uygulamanın cinsiyetçi yanına takılmayalım, Japonya’da yalnızlık çeken erkeklere başını koyması için kadın dizi kiralanmasından farkı yok.

Kapitalizm ne hale sokuyor insanları, koskoca destansı “Uzun Yürüyüş”ü yapan halkı, uzun alışverişlerin kısa süreli köleleri haline getirmiş.

Yine kapitalizmin olmazsa olmazı, kendi yarattığı işçi sınıfının direnişinin yükselmesi.

Çin’in içinden haber almak kolay değil her zaman. Ancak batılı tekellere ait medyada son haftalarda bazı direniş ve baskı haberleri çıktı. Dünyanın en yalancı medyasına güvenecek değiliz, ama Çin’deki işçi sınıfına ve Çin halkının daha iyi bir gelecek için mücadele etme geleneğine güvenerek bu haberleri kullanıyoruz.

Çin’de geçtiğimiz yaz, özellikle en büyük üniversitelerinde, işçilerin köle gibi çalıştırılmasını protesto eden bir öğrenci hareketi çıktığı söyleniyor. Marksist kökenli bu öğrenciler, bazı somut durumları, örneğin Apple’a parça yapan bir şirketteki işçilere destek vermek veya maden işçilerinin meslek hastalığına yakalanmasını protesto etmek için bir araya geliyorlar.

Bir süredir ise bu öğrencilerin bir kısmının gözaltına alındığı veya kaybolduğu haberleri alınıyor.

Şaşıracak bir şey yok. Daha güvenilir kaynaklardan bu bilgileri doğrulatabilirsek, buradan paylaşacağız.

Her zaman söylüyoruz, dünya çok şeye gebe, diye!