Cesetler Vadisi

Sanırım John Reed genç yaşta ölümüne rağmen hâlâ dünyanın en ünlü gazetecisi. Ekim Devrimi’nde orada olmak ve “Dünyayı Sarsan On Gün”ü yazmak az iş değil. Meksika Devrimi ile ilgili yazdıkları da öyle.

Öte yandan Reed’in “Balkanlarda Savaş” kitabı daha az biliniyor. Birinci Dünya Savaşı esnasında, 1915-16 yıllarında Reed Balkan Cephesinde gazeteci olarak bulunur ve eşsiz bir şekilde savaşın yarattığı sonuçları belgeler.

Balkan savaşı, bugün tıpkı Ortadoğu gibi, Birinci Dünya Savaşı öncesi emperyalist devletlerin güçlerini sınadıkları, ittifak ilişkilerini pekiştirdikleri bir arena olmuştu. Bir yanda İngiltere, Fransa ve Rusya, diğer yanda Almanya ve Avusturya-Macaristan. Balkan halklarını birbirine düşürme, onlar üzerinde güçlerini sınama meselesi bugünü çok andırıyor. Sonrasında Balkanlar 1. Dünya Savaşı’nın kanlı bir cephesine dönüştü.

Türkiye’nin o zaman İmparatorluktan küçülmesi ile, bugün küçükken İmparatorluk olmak istemesi arasında felakete dâhil olma açısından bir fark bulunmuyor.

Reed’in “Balkanlarda Savaş” kitabında bazı baskılarında çıkarılmış bir bölüm var: “Guçoutçevo ve Cesetler Vadisi” adını taşıyor. Savaşın getirdiği yıkımı ve insanlık dışılığı anlamak için göz atmakta yarar var.

Sırp ve Avusturya askerleri bir vadide 20 metre arayla siper savaşı yaparlar. Reed 15 kilometreyi bulan ve 10 bin cesedin öylesine orada bırakıldığı vadiyi savaştan kısa bir süre sonra gezer.

“Kalın bir ceset halısı üzerinde yürüyorduk; zaman zaman ayaklarımız çürümekte olan et çukurlarına gömülürken, kemiklerin çıtırdamasına yol açıyordu… Bir yerde, bir Avusturyalıyla bir Sırpın yarı yarıya yenmiş cesetleri iç içe girmiş, kolları ve bacakları çözülmesi olanaksız, ölümcül bir kucaklaşmayla birbirine karışmıştı.”

Şimdi Ortadoğu’da artık son halini almakta olan cepheye bir kez bakın. Bir tarafta ABD’nin arkasında durduğu Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve İsrail, karşısında Rusya ve Çin’in arkaladığı İran, Suriye Devleti, Hizbullah ve Irak Şiileri.

Türkiye pazarlıkları tamamlayınca, itiş kakışın arasında bu cephelerden birine dâhil olacak, ancak hangi tarafa dâhil olacağı sürüklenilecek felaketi değiştirmiyor.

Suudi Arabistan artık İsrail’i düşman olarak görmediğinin ilanı anlamına gelecek şekilde İsrail’e giden yolcu uçaklarına hava sahasını geçen hafta açtı.

Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır ile açık, gizli askeri anlaşmalar yapıyorlar.

ABD ile Suudi Arabistan arasında ise yüz milyar dolarlık görülmedik dev bir silah anlaşması yapıldı. Bu açıkça Suudi Arabistan’ın tam bir cephaneye dönüşmesi anlamına geliyor.

Geçen hafta Suudi Arabistan’ı bu cepheye taşıyan Prens Muhammed bin Selman Trump’ı ziyaret etti. Trump bir ortaokul öğrencisinin ödevi gibi Suudi Arabistan’a satılan silahların miktarı ve fiyatlarını bir kartona yapıştırmış, basın toplantısında çıkarıverdi. Aşağıdaki fotoğrafta Suudilerin “Hay seni şeytan alsın” der gibi suratlarını nasıl ekşittiklerine bir kez bakın.

Keşke yaşam bu gülünçlüklerden ibaret olsaydı!

Şimdi “şu kadar şehit verdik”, “şu kadar teröristi öldürdük” denirken, bu söyleme maruz kalan insanlar siyasi pozisyonlarına göre tepki veriyor. Ama sanırım yaklaşmakta olan, Ortadoğu’nun bir “cesetler vadisi”ne dönüşme olasılığı akla gelmiyor.