Musk Die Welt’in pazar konuğu olarak AfD’yi Almanya’nın yegâne kurtarıcısı olarak tanımladı. Ayrıca Almanya’daki diğer siyasi figürlere hakaret etmekten geri kalmadı.
Altüst oluş çağı: Elon Musk neden Almanya’da Neo-Nazi partiyi destekliyor?
Erhan Nalçacı
Birkaç gün sonra Trump yemin ederek göreve başlayacak, onunla birlikte hükümet yetkilisi olarak Elon Musk da. Geçen hafta bu görev devrinin öncekilere benzemediğini ve bir altüst oluş çağına girdiğimizi yazmıştık.1
Geçtiğimiz günlerde Elon Musk’ın Almanya’da Nazi yanlısı bir parti olan ve Alman siyasetinde hızlıca yükselen AfD’yi desteklemesini bu analize katmamız gerekiyor. Musk Die Welt’in pazar konuğu olarak AfD’yi Almanya’nın yegâne kurtarıcısı olarak tanımladı. Ayrıca Almanya’daki diğer siyasi figürlere hakaret etmekten geri kalmadı.
Almanya’da “Bunu nasıl yapar, başka bir ülkenin içişlerine böyle karışılır mı?” diye sorgulandığında Musk “Benim Almanya’da sermaye yatırımlarım var, karışmak hakkım” diye yanıtladı. Ayrıca X Sosyal medya platformunu AfD yanlısı olarak kullanılabileceğini hissettirdi.
İleride ayrıntılı olarak ele almamız gereken bir konu bu. Artık uluslar farklı ülkelerin patronları tarafından yapılan sermaye yatırımları ile paylaşılmış durumda. Ulusal iktidarlar artık bir uluslararası sermaye koalisyonu şeklinde kendini gösteriyor.
Ama şimdi bu önemli konuyu geçelim ve Musk’ın desteklediği AfD’ye dönelim.
AfD’nin vergi, miras, teşvik vb. iktisadi konulara yaklaşımına bakınca hiç yanılmadığımızı ve tekelci sermayenin faşist partisi olduğunu görüyoruz. Bunun dışında üç temel rengi var. Biri radikal bir göçmen düşmanlığı. İşçi sınıfı ile karşıtlığını, sınıfı bölen ve aklını karıştıran bir göçmen düşmanlığı ile taçlandırıyor. Alman vatandaşlığını Alman soyundan gelmekle ilişkilendiriyor ve bunun dışına çıkan herkesi tehdit ediyor. Aşağıdaki fotoğraf AfD üyelerinin göçmenlerin posta kutularına attıkları tek yönlü uçak biletini gösteriyor.
AfD’nin diğer önemli siyasi rengi Avrupa Birliği (AB) karşıtı olması, ulusal egemenliğin AB altında eridiğini iddia ediyorlar ve Avro’dan da çıkarak Mark’a dönmeyi planlıyorlar.
Üçüncüsü de Elon Musk’a çok uygun, çünkü iklim krizini reddederek sermayenin elini rahatlatıyorlar.
Her üç başlık da Trump ve Elon Musk’ın ortaklaştıkları programa çok uygun. Radikal göçmen düşmanlığına varan ırkçılık, dünyanın merkezine ABD sermayesinin çıkarlarını koyan bir bencillik ve zaten canına okudukları dünyayı gözden çıkaran çevre düşmanlığı.
ABD ve eğer AfD yönetime gelirse Almanya’nın geçen yüzyılda şekillenen tüm ittifak ilişkilerinden kopacağı, gücünün yettiği yerde saldırganlaşacağı ve tekelci sermaye adına diğer ulusları tehdit edecekleri anlaşılıyor. Nadir metal madenleri kapışılacak, yeni stratejik ticaret yolları donanmaların egemenliğinde kurulacak, ağır bir sömürü rejimi inşa edilecek.
Elon Musk’ın zengin lityum madenlerine sahip Bolivya’da gerçekleşen darbe sonrası “İstediğimize darbe yaparız, aş bunları” yanıtı bugün geldiğimiz nokta hakkında fikir veriyor.
Ekim Devrimli 20. yüzyılın kazanımlarını saymakla bitiremeyiz. Bu yüzyıl sadece siyasi coğrafyada egemen ve sınırları dokunulmaz olan çok sayıda ulusun ortaya çıkışına tanıklık etmedi, aynı zamanda burjuva siyasetine de çekin düzen vermişti.
Siyasiler, bürokratlar ve genel olarak devlet doğrudan sermayenin bir uzantısı değil, şirketlere bir mesafeyle yaklaşan ve onların uzun vadeli çıkarlarını bir devlet aklıyla koruyan bir yapıya sahipti.
Yüz milyonlarca emekçinin iktidara gelişi demokratik eğilimleri de zorunlu olarak beslemişti. Demokrasi, insan hakları, çoğulculuk ne kadar sahte olursa olsun ağızlarından düşürmedikleri kavramlardı.
ABD ve İngiliz istihbaratı emekçi halklara karşı işledikleri suçları gizlice yaparlardı, bunlara devlette kimse açıktan sahip çıkmazdı. Örneğin, Rusya ile Almanya arasındaki Kuzey Akımı Boru Hattına yapılan sabotaj veya geçenlerde Karadeniz altından Türkiye’ye Rus doğalgazını taşıyan TürkAkımı’na yapılan saldırı gizli operasyonlardı ve kimin tetikçilik yaptığının bir önemi yoktu.
Şimdi ise tekelci sermayenin en bıçkın, en ırkçı, en emekçi halk düşmanı üyeleri doğrudan yönetimi ele geçiriyor. Geçen yüzyılda oluşan ittifak sistemlerini dağıtıyor, tekelci sermayenin kirli çıkarlarını sahte olsun bir ahlaki ve demokratik örtüyle örtmeye kalkmıyor.
Kendi yarattıkları toplumsal eşitsizliğin ürünü olan göçmen sorununa en gaddar yöntemlerle yaklaşacaklarını ilan ediyorlar, dünyanın yeniden paylaşılması için askeri ve iktisadi gücü sonuna kadar kullanacaklarını belli ediyorlar ve geçen yüzyılda oluşan bütün kuralları pişkin bir zorbalıkla reddediyorlar.
Kendileri bunu yaparken başka güçlü ulusların fetihlerine veya işledikleri suçlara arkalarını döneceklerini tahmin etmek zor değil. Artık Ukrayna muhtemelen paylaşılır ve Avrupa’nın kendisi bir paylaşım savaşına sahne olabilir.
Bu altüst oluş çağı, gerçek 21. yüzyıl dünyanın bütün emekçilerinin üzerine çöküyor.
Ancak 21. yüzyıl tahminlerin ötesinde devrimci bir yükselişe tanıklık edecek aynı zamanda.
Her şey karşıtı ile var. Egemen sınıflar ideolojik olarak düzeni koruyan kılıflarını kaybediyorlar. Arka plandaki aç gözlülük, gaddarlık, saldırganlık, emekçi düşmanlığı ve cinayet işleme kapasitesi ideolojik örtülerden arınmış haliyle ortalıkta gezecek.
Eşitlik ve toplumsal adalet öneren ideolojilerin hızlıca örgütlendiklerine ve geniş bir toplumsal taban bulduklarına tanıklık edeceğiz.
- 1https://haber.sol.org.tr/yazar/altust-olus-cagi-ulusal-sinirlar-ve-egemenlikler-saldiri-altinda-397339