ABD hegemonyası sarsılırken

ABD’nin kuzeyinde bir işçi kenti olan Flint’te bir halk sağlığı olayı ve inanılmaz bir skandal patladı. Ucuza gelsin diye başka bir şehirden taşınan su boruları nedeniyle halk kurşun zehirlenmesi yaşıyor.

Bu olay tek başına olsa kapitalizmin emekçi düşmanlığı denip geçilebilir, ama tam olarak öyle değil, ABD’nin emperyalist hegemonyayı sürdüremez olmasının binlerce tezahüründen biri.

Dışarıda kontrolü kaybeden, içeride de işçi sınıfını düzene bağlama yeteneğini yitiriyor.

ABD dünya üretiminde İngiltere’yi 1890’da geçtiğinde, İngiltere hala dünyanın en güçlü emperyalist ülkesiydi.

İkinci Dünya Savaşı esnasında ABD günde bir savaş gemisi inşa edecek düzeye gelmişti ve dünya hasılasının uzun yıllar boyunca ¼’ünü üretti. Sosyalist ülkelere ve yeni devrimlere karşı emperyalist hegemonyanın kuşku bırakmayacak şekilde patronuydu.

İngiliz tipi sömürgecilik 2. Dünya savaşı sonrası dağılırken, ABD mali tuzaklar, satılık yandaşların iktidarda tutulması, askeri darbeler ile bağımlı ülkeleri egemenliği altına aldığı bir sistem kurdu. Diğer emperyalist ülkeler kendi aralarında ve ABD’ye karşı olan rekabet ve çelişkilerini kontrol altında tutmak zorunda kaldılar.

ABD askeri gücü, mali araçları ve üretim kapasitesi ile çeşitli emperyalist devletler, bağımlı ülkeler ve en altta canı çıkan ülkeler piramidini uzun yıllar bir hegemonya içinde tutabildi.

Ve şimdi bu hegemonya sarsılıyor.

2016 bu açıdan kritik bir yıl olacak.

ABD’nin dünya üretimindeki yeri %17,7’ye kadar düşerken ilk kez bu yıl Çin tarafından geçilmesi bekleniyor.

IMF gibi mali araçları tökezliyor. ABD Çin’in öncülüğünde kurulan Asya Altyapı ve Yatırım Bankası’na Almanya, Fransa, İngiltere ve Avustralya’nın girmesini önleyemedi.

Transatlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı Anlaşmasını bir türlü Avrupalı emperyalist merkezlere imzalatamadı.

Avrupa otomobil endüstrisinin karşılaştığı emisyon krizi tekelci devletler arasındaki rekabetin ürünü mü, yoksa bir şantaj mı, tam olarak bilmiyoruz.

Daha önce başarıyla kullandığı araçlar elinde patlıyor.

1985’te ABD’nin dünyada kullandığı piyonlardan biri olarak Suudi Arabistan birden petrol üretimini günlük 2 milyon varilden 10 milyon varile çıkardı. Sovyetler Birliği’nde bir yandan karşı devrim kendini göstermişken, petrol fiyatlarındaki ani düşüşün yarattığı mali krizin sosyalizmin savunulmasında çok olumsuz bir etkisi oldu.

Şimdi benzer şekilde Suudi Arabistan üretimini düşürmeyi kabul etmiyor ve Rusya’nın başlıca ihracat kalemi olan petrol fiyatları görülmedik şekilde düşüyor.

ABD’nin bu aracı kontrol edebildiği bile şüpheli ancak Venezuela’daki halkçı iktidarın yıpranmasını saymazsak bunun ellerinde patladığını görüyoruz. Kapitalist sistem öylesine kırılgan, öylesine mantıksız ve öylesine insanlığın düşmanı bir hale geldi ki, petrolün bol ve ucuz olması  sistemi derinden sarsıyor.

İran’ı hegemonyaya tekrar dahil etmek için varılan anlaşmanın ilk gününde ABD askerleri İran tarafından göz altına alındılar.

ABD’nin 270 gemiden oluşan donanması bütçe açığı nedeniyle bir finansman sorunuyla karşı karşıya.

Emperyalist hegemonya ABD tarafından sürdürülemez hale geliyor. Bir alt üst oluşun öncesinde olduğumuz çok belli.

Bu alt üst oluşun nereye evrileceği irademize ve gücümüze bağlı olacak.

İçinde yaşadığımız yüzyıl geçen yüzyılın muhteşem sınıf mücadeleleri ile dolu tarihini gölgede bırakma potansiyeli taşıyor.