'ABD dünya halklarına düşmanlıkta Türkiye sermaye sınıfının en iyi dostudur!'

Darbe girişiminden 1,5 ay sonra Türkiye’ye ABD tarafından en üst düzeyde ziyaret Biden tarafından gerçekleştirildi.

Emperyalist siyaset, genel olarak burjuva siyaseti, o kadar kirli, o kadar alçakça ve güvenilmez, o kadar ikiyüzlü hale gelmiştir ki ağızdan çıkan hiçbir laf olduğu gibi gerçeği yansıtmaz. Bu kodlar altında gizlenmiş söylemi ancak son model bir ideolojik dönüştürücü kullanarak çözebilirsiniz.

Örneğin başlığa dönüştürerek aldığım Biden’ın “Türk milletinin ABD’den daha iyi dostu yoktur” sözünü ele alalım. Aslında Biden, yazının başlığında sadece sınıfsal içeriğini çözdüğümüz söyleminde şunu demek istiyor: “Türkiye sermaye sınıfı ve siyasileri ABD stratejilerine bağlı kalmadıkları sürece başları beladan kurtulmayacaktır.”

Şimdi kısaca Biden’ın ziyareti sırasında söylediklerinden bazılarını iç konuşma tekniğini kullanarak çözmeye çalışalım:

“Biz olaylar olurken, bunun gerçek olup olmadığını anlayamadık. Bu son derece şaşırtıcıydı” (İlk önce darbenin başarısız olduğuna inanamadık, oysa bize başka türlü bilgi verilmişti. Sonrasında bir yandan yeni olanakları araştırırken, bir yandan ABD devleti içinde farklı görüşlerin çatışmasının dinmesini bekledik.)

“…Başbakanın dairesini ziyaret ettiğimizde, beton parçalarını gördüm, çelik boruları, kırılmış camları, delinmiş tavanları gördüm. Hatta sizin ofisinize kadar yürüdüm çok şükür siz orada değildiniz çünkü harabeye dönmüştü.” (Bu biraz aklınızı başınıza getirmiştir umarım. Ama bu kafayla daha çok füze yersiniz.)

“Hiçbir şekilde herhangi bir kişiyi korumak, özellikle müttefikimize zarar veren kişiyi koruma niyetimiz yoktur. ABD yasalarına göre ABD'nin hiçbir başkanının kendi gücünün yetkisinin dışına çıkma yetkisi yoktur… Sadece Amerikan mahkemesi yapabilir. Biz bütün delilleri göz önünde bulundurarak Amerikan mahkemesine başvuracağız. Bu her zaman, zaman alır.” (Cemaat’i bundan sonra nasıl kullanabileceğimizi, tasfiye zamanının gelip gelmediğini tartışıyoruz. Hala dünyada önemli bir araç olarak kullanabileceğimiz ülkeler var. Bu yüzden zaman kazanmaya çalışıyoruz.)

“Biden, Türkiye'nin IŞİD'in kendi varlığına karşı "tehdit olduğunu fark ettiğini" belirterek, "Türklerin zihniyetinde büyük bir değişiklik oldu" şeklinde konuştu.” (Of bu salak AKP’lilerin gönlü nerede bir şeriatçı grup görseler oraya kayıyordu, bir türlü IŞİD’i ABD’nin nasıl bir araç olarak kullandığına kafaları basmadı, verdikleri destekle aracın ve kurgunun inandırıcılığını bozdular. Neyse darbe hiç olmazsa akıllarını başlarına almalarına yardımcı oldu.)

***

Biden’ı bir kenara bırakıp Türkiye sermaye sınıfının kodlarına kısaca göz atalım. Sermayenin “ulusalcı” denen kesimini temsil ettiği söylenen “Sözcü” gazetesinin Cereblus’a girildikten sonraki manşetini gördünüz mü?

“Mehmetçik Suriye’de”

Türkiye’de sermaye sınıfının farklı klikleri olabilir ama içlerinde Kemalist bir kesim olduğunu asla söyleyemeyiz. Yoksa Türk ordusu tanklarına 31 Mart gerici ayaklanmasıyla, Kubilay’ın kafasını kesenlerle, Sivas’ta aydınları yakanlarla aynı kalibrede şeriatçı çetelerin piyade olarak eşlik ettiği bir işgale göz yummazlardı.

Türkiye sermaye sınıfı içinde farklı görüşler olabilir ama şu ortak paydada buluşuyorlar:

“Türkiye güçlü emperyalist ülkeleri idare ederek, bir ona bir buna yanaşarak bir alt emperyalist olmalıdır.”

Bu politikanın nasıl felaketlere yol açtığını gördük ama çok daha sarsıcı olanları sıraya girmiş durumda.

Böyle bir sermaye sınıfı adı devrim olan cezayı çoktan hak etti.