Adaylık yazısı

Bu Düzen Değişmeli Platformunun bir dizi adayının ilk toplantıları sadece anneler gününe değil, bir de Soma katliamının yıldönümüne denk geldi. Aynı gün bir de tekmecinin özrü gündeme düştü. Bir gün öncesi ise Yoğurtçu parkının Kurbağalıdere kıyısında bir genç kadının ödürülmesinin yıldönümüydü. 

Ne Soma maden kazasıdır, ne de İdil Dere’nin ölümü trafik kazası… Aslında kaza dediğiniz şey Türkiye’de artık bir istisnadır. AKP diktatörlüğünde kaza, katliamın kod adıdır.

Soma’da ölülerimizi 301 olarak saydık. Emin olamıyoruz ama… Toprağın derinliklerine kimlerin itildiğini ne o gün ne de bugün bilemiyoruz. Bu değişesi düzen saymıyor ölüme yolladığı emekçileri. Canlısını saymıyor ki, ölüsünü saysın! Saymıyor, ama sanıyor ki, tekmenin özrü milletvekili adaylığını aklamaya yetecek. Ne yapsın, kendi gibi biliyor başkalarını da. Bir özür dilerim geçer… Zaten geçti gitti sanıyorlar. 

Oysa geçmedi. Geçti mi?

23 yaşındaki genç kadını ezen hafriyat kamyonunun şoförü “kulağında kulaklık vardı, beni fark etmedi” diye ifade vermiş ve bu ifadesi cinayetin itirafı sayılmak yerine tahliye gerekçesi olmuştu. Eğer doğruysa, o şoförün kulaklığı gördüğü, olay “ölüme neden olmak’ bile değil, ‘kasten adam öldürmek’ biçiminde gerçekleşmiş demektir. 

Herkesi aptal sanıyorlar. Aptal mıyız?

Değiliz, ama Türkiye bir kötülük ve aptallık diktatörlüğü altındadır. 

Soma’nın suçlusu maden patronu, denetçisi ve benzerlerinden fazla fıtratçı diktatördür. Kulaklığı gören keskin gözlerin sahibi de aynı ekiptendir. Ekibin başka üyelerinin aradan geçen iki yılda İstanbul’da öldürdükleri yurttaş sayısı 60’a dayanmış. Galiba artık haber bile olmuyor ölülerimiz…

Ya Soma? Türkiye’de işçi katliamı her iki ayda bir, Soma 2014’ü aşıyor. Soma’yı anıyoruz, ama diğer iş kazası kurbanları, biz yaşayanlar yürürken, yemek yerken, çayını yudumlarken, belki bağımsız adaylarımızın toplantılarını yapmaktayken ölmeye devam ediyorlar. 

Bir Soma, eşittir iki ay… En az! İki yılda 60 İdil! En az!

Türkiye bir enkaz yeridir. Bu enkaz nasıl kaldırılır?

Kolay soru değil, bu bir bakıma. Bu örgütlü kötülük ve aptallık diktatörlüğüne onay veren herkes derece derece suçu paylaşıyor çünkü. Bir hekim adama ayağı incindiği için rapor vermiş. O raporu imzalayan, onaylayan, imzalayan ve onaylayanlarla yaşamaya ve çalışmaya devam eden… En tepeden en aşağıya büyük bir suçlular kalabalığı mı olduk?

Bu kalabalığın suçunu görmezden gelenler, görüp de bununla barış içinde birlikte yaşayacağını ilan edenler… Suç kartopu gibi büyüyor. Mücadele etmeyenlere, değiştirmekten umudunu kesenlere, önceliği paçasını kurtarmaya verenlere doğru yayılarak geliyor suçluluk. Nâzım’ın dediği yerdeyiz. Kabahat senin demeye dilim varmıyor ama…

Bu yıldönümü günlerinde siyasetçi faşistler mafyacı faşistlere af çıksın diye şeriatçıları sıkıştırıyor. İşçi, kadın, yurttaş katillerinin özenle korunduğu ve teşvik edildiği bir memlekette üç beş mafya reisinin daha serbest kalması ne ki! Dışardaki ve iktidardakiler zaten onların yokluğunu hissettirmiyordu…

Ama bu olasılığa karşı mücadele etmeyen herkes suçluluk çığının altında kalır. Kötülüğe teslim olacak ölçüde aptal olduğunu kabul etmiş olur, mücadeleden geri duran. Hatta, kötülüğü durdurmakta başarılı olamayan herkesin sırtındadır artık bu enkaz. Çıkartırlarsa onları, biz tekrar içeri tıkacağız. Çıkanları da çıkartanları da!

Kin değil bu dediğim. Kötülük öyle bir noktaya vardı ki, biz bazı duyguları kötülere bıraktık. Yalnızca yapılması gerekeni yapma sözü veriyoruz. Bu enkaz başka türlü kalkmaz çünkü…

Adaylığımız bu mücadeleyle bir ve aynı şeydir.

Bu Düzen Değişmeli çağrısı ülkemizde insanlık için bir başka affı ilan etmiştir. Enkazın etrafından dolaşarak insan kalmak mümkün müdür? Bu düzeni değiştirmek insanlık borcudur. Bugüne kadar kısa yoldan, risk almadan kurtulmaya bakanlar, ölüleri saymamaya alışanlar, yıkıntıyı görünce yan sokağa sapanlar… AKP diktatörlüğünün bütün topluma dayattığı suç ortaklığından arınmak için, işte önümüze bir fırsat çıktı!

Baskın seçimi bir fırsata dönüştürmek mümkündür. Türkiye ilericiliği için arınma zamanıdır. Bu düzenin sürmesi suçuna ortak olmayın! 

Aptal değiliz. Kötülükten arınmaya yetecek aklımız var. TKP’li bağımsız adaylar suçun kaynağı olan sömürü düzeniyle her tür uzlaşmayı reddediyorlar. Reddediyoruz. 

Nâzım’ın kabahatin çoğu senin dediği “canım kardeşleri”… Sizi bu düzeni değiştireceğiz yazan pankartın arkasında saf tutmaya çağırıyoruz.