Kadraj ve deklanşör

Asaf Güven Aksel'in “Kadraj ve deklanşör” başlıklı yazısı 27 Ocak 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Belaya kaldım şu köşe fotosundan. Oturaklı bir şey olsun dedik, belki yazıya da bir ağırlık bulaşır, öyle bir yanılsamaya yol açar umuduyla. Asık suratlılıkla, “ağır abi”lik edasına bürünmekle eleştirdiler. E, bunu koyduk, daha sayfa yapımı aşamasında, kelimenin her anlamıyla sırıttı. Piyanist şantör pozu dediler, altına “her gece saat 23’te” yazsak yadırganmayacağını söylediler. Olsun ama, ben sevdim bunu. Çekileni boşverip çekene baktığımdan.

Çekilen ve çeken, birbirini yansıtır. Vizördeki göz, objektifteki konuyu belirler, deklanşördeki parmağa hükmederek.

Hani Oral Çalışlar, Taraf’ta yayın yönetmenliğini üstlenince, ayağının tozuyla, paralı kulüp başkanının “taraf”tarları yağlaması misali ilk yıldız transferini yaptı, Orhan Pamuk’u bünyeye aldı ya. İşte rivayete göre, makale yazmayacakmış da Pamuk, kendi çektiği fotoğraflarla ilintili denemeler attıracakmış.

Belki panoramik kent manzaraları, börtü böcek filan çekmiştir, çekecektir, bilemem. Ama toplumun fotoğrafını çekeli çok oluyor. Onlardan oluşturduğu albümünü satıyor, yeni iş başvurularında portfolyosu olarak kullanıyor.

Fotoğraf çalışmalarından taze bir örnek, vizöründen Suriye’ye baktığı ve bir “deneme metni” kaleme aldığıydı ki, çekenin ve çekilenin birbirini yansıttığının güzel bir örneğiydi.

O fotoğrafa bakmak, çekene ne esinlediğini duymak, bizi çekilen hakkında da fikir sahibi yaptı, kendi objektifimize yansıttı. Ne de olsa, her çeken ve çekilen, bir de sonuca bakan gerektirir.

Oral Çalışlar’ın hizmete geçişiyle, zaten bir fotoğraf stüdyosu olan “Taraf”ta herhangi bir değişiklik olmayacak, biraz daha pespayeleşecek desek, o “daha” nedir, ölçü birimlerinde karşılığı yok. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Pamuk transferi, bedensiz bir elbiseden ibaret Çalışlar’a, hiç değilse askı sipariş edilmesidir. Ancak o sayede, içinde biri varmış izlenimi doğurabilir yeni yayın yönetmeni, tarihine bakın isterseniz. Boş çuval ayakta durmaz der atalar...

Askı ceketi ayakta tutsun, ceket askıyı sarmalasın örtsün, asalım bir çiviye orada dursunlar onlar şimdi, konu dağılmasın.

Benim bu fotoğrafımı, dört yaşında bir kız çekti. İçimden bir piyanist şantör çıkartacağını hesap edemezdi yani. Reşat Çalışlar’ın o yaşlardaki dehası düzeyinde değil ki, sıradan bir çocuk. Başka, herhangi bir şey yapmak istemiş mi, ondan da emin olamayız. Planlı kurgulu değil, öylesine basmış bir minik parmak, oynamak için cebimden aşırdığı telefonumun tuşuna. Kadraj umursamazlığı, “artistik poz” sonucu verecekmiş, ne anlasın.

Kim bilir, Orhan Pamuk’un ne biçim teçhizatı vardır, dünyayı fotoğraflamakta kullanacağı. Ne hesabı kitabı, ne kurgusu, ne aslında yazacağını esas alıp onun esinlediği bahaneyi çekeceği hinliği vardır, kim bilir.

Bir fotoğrafçı olarak Orhan Pamuk.

Açısını seçer. Görüş açısı ile bakış açısı arasındaki fark, mecazda iş görmez. Zamanlamasını kollar. Anlık, rastlantısal, elini makineye atma ihtiyacı uyandıran bir yaşam karesi değildir, mecazdaki. Kareyi belirler. Beni o kutuya hapsedip paylaşmazsan kendimi ifade olanağı bulamam, sen de bir daha bakıp anımsamaktan mahrum kalırsın diye bağıran bir enstantane yoktur mecazda. Fon oluşturur. Hangi figürün, hangi nesnel arka planda belirdiği ve belirginleştiği gibi vurgu değiştirebilen somut analiz olmaz mecazda. Işığının filtreleri vardır. Apaçık olanla karanlıkta bırakılan arasındaki derinlik farkı yansımaz mecazda. Netliği keyfincedir. Fotoğraflanacak karenin flulaştırmalarla farklı bir açıdan netlik kazanacağı kaygısından azadedir mecaz.

Bir mecazdır Orhan Pamuk fotoğrafçılığı. Yazarlığının mecazlığınca. Bir başka mecaz olarak gazeteyle ve mecazen bile zor sıfatlanır bir gazeteciyle buluşmuş, mürsel mecaz olmuşlardır nihayetinde.

Benimkini minnacık bir kız çekti, cep telefonumla oynarken.

Şantör mantör, o bakanın kuruntu algısı. Hiç de öyle bir şey yok işte. Onun kadrajı, bir satış unsuru olsun diye değil, kadr nedir bilmediğinden. O yüzden, koydum işte buraya, siz de görün diye.

Orhan Pamuk’un çektiği fotoğrafları, esinlediklerini biliyorsunuz. Kıyaslayın.