Patronların hediyesi Cuma genelgesi

Kamu emekçisinin güvencesini kaldır, sonra işten çıkarılmadığı için şükretsin diye camiye gönder.

Seçimden sonra emekçilere verilen ilk “müjde” 657 sayılı devlet memurları kanununda yer alan güvencenin kaldırılacağı yönünde olmuştu. Davutoğlu’nun Cuma genelgesinin ibadet özgürlüğü kapsamında olduğunu düşününler olaya bir de bu açıdan baksınlar.

Cuma genelgesi aynı zamanda bir “denetim” genelgesi olacak. Fişlemeye yarayacağı kesindir.

Ağustos ayında Memur-Sen ile Hükümet arasında imzalanan 2015-2016 dönemi toplu sözleşmesinde “Cuma günleri öğle tatilinin, ibadet hürriyetini engellemeyecek şekilde düzenlenmesine yönelik çalışma yapılacaktır” maddesi yer almıştı. Genelge işte bu maddeye dayandırıldı.

Ayrıca neden bu kadar beklediler, onu da anlamış değilim. Biri mani mi olacaktı?

Davutoğlu’nun müjdeli haberine bir kaç saat içinde Demirtaş’tan destek açıklaması gelmesi, “Ayrımcılığın karşısında kapı gibi KESK durur” diye düşünenlerde ne tür bir hayal kırıklığı yaratmıştır bilemem. Ertesi gün KESK’ten gelen “ayrımcılık olur” mihvalindeki açıklamanın ise, o saatten sonra bir değeri kalmamıştı.

AKP’nin toplum yaşamının dinselleştirilmesine yönelik hamlelerine uzunca bir süredir CHP’den ciddiye alınır bir tepki gelmiyor. Aslında ‘tepki gelmiyor’ dersek daha doğru olur. Hatta bu konuda bir CHP’li yetkiliden “genelge mutlaka kamu işçileri için de uygulanmalı” diye açıklama gelmesi de kimsede şaşkınlık yaratmaz sanırım.

Genelge için bırak AKP’ye mani olanı, baş ağrıtan bile çıkmadı.

Üstelik özel sektörde yıllardır uygulanıyor bu genelge.

Nasıl uygulandığını görmek isteyene, bir Cuma vakti herhangi bir organize sanayi bölgesindeki bir camiye gitmesini öneririm. Fabrika servisleri işçileri akın akın camiye getirir, namaz bitince de alıp fabrikalara geri dağıtır. Organize sanayi bölgelerinde işçilerin toplu halde yan yana gelebildikleri yer orasıdır. Daha doğru bir ifadeyle işçilerin toplu olarak buluşmasına patronların izin verdiği tek sosyal mekan orta yere yapılan bu camilerdir.

Cuma genelgesiymiş. Geçiniz. En az 35 yıldır Türkiye sanayi burjuvazisi bu genelgeyi uyguluyor.

“… fabrikamız, bu olanakların yanı sıra isteyen çalışanlarına, 30 yılı aşkın süredir uyguladığı, Cuma ve Bayram namazlarına gitme olanağını sunmaya ve transfer sağlamaya devam edecektir” (*)

Hatta onlarınkinde Davutoğlu’nun genelgesinden fazlası var:

“…çalışanlar için ibadet amaçlı üç oda hizmete sokulacak. …Sağlık ve güvenlik yönetmeliklerine uygun olan bu odalar, …çalışanların daha sağlıklı ve güvenli koşullarda ibadetlerini yerine getirmelerine olanak verecek. Bu odalarda, daha iyi bir havalandırma sistemi, acil durumlar için geliştirilmiş giriş ve çıkış imkânı ve yangın söndürücüler olacak”

Bu açıklamayı yapan şirket, Türkiye’de yaklaşık 15 bin işçi çalıştırıyor. Hem de öyle Anadolu kaplanı, yeşil sermaye falan değil. Bildiğin “geleneksel sermaye” kategorisinde yer alanlar arasında.

Kamuda Cuma genelgesini yazana değil yazdırana bakın siz.

Düzce’de Cuma namazı sırasında verilen “grev hutbesini” hatırlayan var mı?

“İşyeri işçi için ekmek kapısı demektir. Çalışanın geçimi bu ekmek kapısına bağlıdır, işi gereğinden fazla yavaşlatmak veya işyerine zarar vermek, kârı ve kârlılığı azaltıcı davranışlarda bulunmak çalışanı ağır dini mesuliyet altına sokar.” (**)

2011 yılındaki bu hutbe, sendikaya üye olduğu için işten atılan Masdaf işçilerinin direnişi devam ederken verilmişti. Yine o sıralar peş peşe kurulan organize sanayi bölgelerinde patronlar Düzce’de işçilerin nasıl en düşük ücretle ve örgütsüz olarak çalışmaya devam edeceği üzerine kafa patlatıyorlardı.

Hutbeyi okuyana değil, okutana bakın siz.

(*) Açıklama Bosch firmasının Bursa’daki fabrikası için 2009 yılında yapılmış, firmanın kurumsal internet sitesinden “Basın Bülteni” olarak duyurulmuştu.

(**) Müftülük hutbe okuttu: Grev caiz değil!