Gericilerin, tarikatların, cemaatlerin, patronların, sömürücülerin saltanatı yaygın bilimsel eğitimle, bilimsellikle, örgütlü ortak akılla, halkın cumhuriyetiyle sona erecek.
Ne tarikat ne şeriat: Laik cumhuriyet, laik eğitim
Ali Rıza Aydın
Laik temeller üzerine oturması gereken Cumhuriyet için atılan adımlarda 3 Mart 1924’de çıkarılan 3 yasa, Şeriye ve Evkaf ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Bakanlıklarının Kaldırılmasına Dair Kanun, Tevhidi Tedrisat Kanunu, Hilafetin İlgasına ve Hanedan-ı Osmani’nin Türkiye Cumhuriyeti Memalik-i Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun önemlidir.
Diğer devrim yasalarıyla birlikte laik hukuk devletine, laik cumhuriyete geçişin yolları adım adım açılırken 1924 Anayasasında yer alan Türkiye Devletinin “dini, Dini İslamdır” hükmü 1928’de kaldırılmış, “laiklik” de 1937’de anayasal güvence altına alınmıştır. Laiklik, anayasal ve hukuksal olarak hem 1961 ve 1982 Anayasalarında hem de yasalarda bugüne kadar süregelmiştir.
Ancak Anayasanın “Başlangıç”ında, “Cumhuriyetin nitelikleri” arasında ve birçok maddesinde hüküm altına alınan bu ilkeye karşı duruş hiç eksik olmamış, Cumhuriyetin aydınlanmacı, ilerlemeci yönü ağırlığını Cumhuriyetten günümüze gericiliğe terk etmiştir. Bu gericilik değişimine siyaset, hukuksal ve hukuk dışı dinsel örgütlenmeler, yasama ve yürütme organları, başta Anayasa Mahkemesi (AYM) olmak üzere yargı organları eşlik etmiştir.
AYM’nin tarihi boyunca süren ve 2008’de AKP kapatma davasına da yansıyan laiklik ilke ve içtihadı 2012’de eğitimde 4+4+4 Yasasının Anayasaya aykırılık davasında esnetilip genişletilince, laik Cumhuriyet ilkesine aykırı fiillerinin odak haline gelmesi nedeniyle suçu sabit görülen, temelli kapatma yerine devlet yardımından yoksun bırakılan AKP’nin de dinsellik yolunda önü açılmıştır. Burada AYM’nin aynı Anayasa hükümlerine göre karar değişikliğine gittiğine dikkat çekmek gerekir.
AKP’nin yirmi iki yılı aşan siyasal iktidar döneminde devletten siyasete, hukuktan eğitime, sağlıktan toplumsal yaşam tarzına hemen tüm alanlara dinsellik yerleştirilerek, din özgürlüğü esas alınarak laiklik paramparça edilmiştir.
Cumhuriyetin niteliklerinin fiili olarak ortadan kaldırıldığı, dinsele bağımlılığın sömürüye bağımlılıkla özdeşleştirildiği bir dönemdeyiz.
Din devletin ve siyasetin içine her geçen gün daha çok yaygınlaşarak yerleştiriliyor. Hukuk kuralları ile dinsel davranış kuralları kimi zaman açık, kimi zaman örtülü çifte kurallar olarak kullanılıyor. Yasak olan tarikat ve cemaatler açık. Anayasayla zorunlu yapılan “din kültürü ve ahlak öğretimi” yerini bir dinin eğitim ve öğretimine terk etti. Din, protokoller yapılarak eğitimin içine yerleştirildi, müfredat iki kez değiştirilerek bilimsel eğitim yok edildi. Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) bir dinin eşgüdümü ve yaygınlaştırılması için okullara ve tüm devlete yayıldı. Ankara Beşevler örneğinde olduğu gibi imar planı değişiklikleri yargı kararlarıyla iptal edilmesine karşın dinsel içerikli değişikliklerde dayatmalar sürüyor. Okullarda bir yandan içinde evrim gerçeğinin olmadığı, daraltılmış bilimsel dersler anlatılıyor, diğer yandan dinsel yaratılış efsaneleri. Hangisinin gerçek olduğu konusu çocukların çözebileceği bir soru değil.
Bunlara benzer birçok uygulama ve işlem sermaye sınıfı ve gericilik ortaklığıyla sürüyor ve geleceğe yönelik planlar yapılıyor. Eğitim politikaları değişikliği önerileri 20.2.2025 günü soL Haber'de ayrıntılı verildiği gibi çalıştaylara konu oluyor. Kendilerinin çıkardığı 4+4+4 Yasasını değiştirmek, zorunlu eğitim süresini kısaltmak istiyorlar. 12 yıllık zorunlu eğitim dayatmasının çocukların kabiliyeti, meslek edinmeleri ve yuva kurmaları önünde büyük engel olduğunu söylüyorlar.
“İlimden felsefeye, felsefeden sanata ve ahlâka ve nihayet dine yükselmek” gerektiğini ileri sürüyorlar. “Böyle adım adım yürüyüş, hasta, hem de şaşkın bir nesli Allah’a götüren yolda yeniden canlandırabilir”miş. Bu iş bir maarif işiymiş ve bir neslin kurtuluşunu ancak maarifinin yükselmesinde aramak gerekliymiş.
Özetle, dine yükselerek, “kul bilinci”ne kavuşularak ucuz, esnek, güvencesiz işgücünü patronların emrine sunmanın ve de halkın cumhuriyeti savaşımlarını kırmanın uzun vadeli planları içindeler.
Laik cumhuriyete geçiş yasalarının 101. yılında, sömürücü-gerici ortaklığın Türkiye’yi getirmek istediği yere ulaşamadıkları, halkın içindeki laiklik damarını kesemedikleri için yeni arayışlar içindeler. Dinsel önyargılar devlette ve siyasette egemen gibi gözükse de laik damarları yok edemiyorlar. Dönüşüm hedeflerinden vazgeçmiyor, saldırıya ve yaygınlaşmaya devam ediyorlar.
Gericileşme sermaye sınıfından ayrı, başlı başına bir dönüşüm değil. Eğitim-öğretim de bu ortaklığın olmazsa olmazı. Türkiye Halk Temsilciler Meclisinin çağrısında da belirtildiği gibi: DİB ve tarikatlar Milli Eğitim Bakanlığı’nın başlıca paydaşı haline geldi. ÇEDES projesi ile DİB okulların hatta kreşlerin içinde. Müfredat gençlerin düşünmesini sağlayacak referans, bilgi ve yöntemden yoksun hale getirildi. Düşünmeyen, sorgulamayan, biat eden, neyin geri neyin ileri olduğunu anlamayan bir gençlik hedefleniyor. Eğitimde bu çaptaki bir gericileşme sermaye sınıfının tercihi. Yağma ve sömürü düzeninin üstünü örtmeyi amaçlayan sermaye sınıfı MESEM projesi ile bu süreçte devrede. Bu projeyle okul çocukları sanayide ucuz emek gücü olarak çalıştırılmakta, hak ettikleri eğitimden uzak kalmanın ve sömürüye tabi olmanın yanı sıra iş kazalarına kurban gitmekte.
Çocukların en kolay etki altına alınabilecek yaşta insanlar olduğu unutulmamalı.
Sermaye sınıfıyla örgütlü dinselliğin ve gericiliğin çok yönlü ilişkisi unutulmamalı.
Gericilerin, tarikatların, cemaatlerin, patronların, sömürücülerin saltanatı yaygın bilimsel eğitimle, bilimsellikle, örgütlü ortak akılla, halkın cumhuriyetiyle sona erecek.
*Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi olarak, eğitimdeki gericileşme sürecine karşı mücadelemiz kapsamında Öğrenim Birliği Yasasının 101. yılında, 3 Mart 2025 Pazartesi günü Ankara’da Millî Eğitim Bakanlığı önünde buluşacağız. Basın açıklamasına halkımızı, öğretmen ve öğrencileri, basın mensuplarını ve kitle örgütü yöneticilerini davet ediyoruz. Toplanma: Saat 15.00, Konur sok. No 51 Nazım Hikmet Kültür Merkezi. Basın açıklaması: Saat 16.00, MEB binası önü…