Maarif Platformu, Enderun Özgün Eğitimciler Derneği ve İstanbul Medeniyet Enstitüsü isimli gerici yapıların hazırladığı eğitim çalıştay raporu bugün kamuoyunda gündem oldu. Raporda skandal ifadeler var.
Haber Merkezi
Bugün Türkiye Gazetesi'nde Mahmut Özay imzalı yayınlanan bir özel haberde, zorunlu eğitim masaya yatırıldı.
Özellikle zorunlu lise eğitimine odaklanan haberin merkezinde "Türk Eğitim Sistemi ve Zorunlu Eğitimin Yansımaları" isimli bir çalıştay yer aldı. Geçtiğimiz günlerde söz konusu çalıştayı düzenleyen Enderun Özgün Eğitimciler Derneği, Maarif Platformu ve Medeniyet Enstitüsü'nün hazırladığı rapordan bahsedilen haberde, uzun yıllardır "zorunlu eğitim süreci üzerinden tartışma yürütüldüğü" iddia edildi.
Haberde yer alan raporda "öne çıkan tespitler" denilerek skandal ifadelere yer verildi. Buna göre çalıştayda "zorunlu eğitim uygulamasının eğitimi dayatma aracı hâline getirdiği", "zorunlu eğitim süresinin düşürülmesi, branşlaşma yani yönlendirmenin erkene çekilmesi gerektiği" ifade edildi.
Bu sözler suç teşkil ediyor: 'Zorunlu eğitim çocukların yuva kurmaları önünde büyük bir engel'
Çalıştayda "milyonlarca öğrenciye aynı anlayışı sunmanın eğitimi çıkmaza sürüklediği" iddia edilirken, "Zorunlu lise eğitimi algı noktasında zorunlu bir üniversite eğitimini doğurduğu için üniversite öğrencisi olmak işsizliğin yeni adı olmuştur" denildi.
Ayrıca "12 yıllık zorunlu eğitim dayatması çocukların kabiliyeti, meslek edinmeleri ve yuva kurmaları önünde büyük bir engel" ifadeleri yer aldı.
Patronların imdadına koştular: "Ara eleman eksikliği var, mesleki eğitime geçilsin'
Raporda dikkat çeken bir diğer önemli kısımsa aslında çalıştayın yapılma sebeplerinden biri hakkında önemli ipuçları sunuyor.
AKP'nin sermaye sınıfına hediyelerinden olan MESEM cehennemiyle çocukları sömüren patronlar bir süredir çeşitli açıklamalar yaparak lise öğrencisi çocukların "iş hayatına entegre edilmesini" istiyor. Milli Eğitim Bakanlığı da patronların "ucuz işçi" olarak istediği lise öğrencilerini holdinglere emanet etmek için her türlü düzenlemeyi yapıyor. Ancak mevcut düzenlemeler ihtiyacı karşılamamış, yasal dayanaklar yetersiz gelmiş olacak ki, hazırlanan söz konusu raporla bazı açıkları kapatmanın önü açılmak isteniyor.
Buna göre "sanayinin nitelikli eleman ihtiyacı"na engel olarak zorunlu lise eğitimi gösterilerek, "işbaşında yaparak ve yaşayarak öğrenme", "meslek öğreten vizyon" aldatmacalarının altında şöyle amaçlar yatıyor:
"Üniversite çağına gelen bir çocuğun artık sanayinin en büyük ihtiyacı olan iş alışkanlıklarına ve mesleki becerilere sahip nitelikli eleman olma ihtimali kalmamıştır.
Ülkemizde büyük çapta ara eleman eksikliği olduğu bilinmekte. Bu açığın kapatılması için öncelikle öğrencilerin büyük kısmını mesleki eğitime yönlendiren bir uygulamaya geçilmesi gerekmekte.
Öncelikli olarak ilkokuldan üniversiteye eğitim bir bütün olarak ele alınmalı. Geniş katılımlı istişarelerle lise ve mesleki eğitimi yapılandırırken, bürokratlar yanında iş dünyasının da temsilcileri katkı sunmalı."

'Ev okulu yaygınlaştırılsın, tek tip müfredattan çıkılsın'
Raporda "Selçuklu ve Osmanlı'nın yetenek temelli eğitim modeline vurgu yapılan esnek öğrenme" diye bir modele atıf yapılıyor ve "Evde eğitim, açık okul, çevrimiçi öğrenme gibi esnek öğrenme modelleri yaygınlaşacak ve öğrencilere farklı öğrenme seçenekleri sunulacaktır" deniliyor. Ne olduğu belli olmayan "ev okulu uygulamaları"na izin verilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Eğitimde birlik düzenlemesi olan ve medreseleri kapatan, 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu da şu sözlerle eleştiriliyor:
"Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun sonuçları, eğitimde çeşitliliğin azalması, öğrenme özgürlüğünün kısıtlanması ve tek tip insan modeli yetiştirilmesi gibi sonuçları doğurmuştur. Ülkemizde müfredat tekeli ve dayatması o kadar ağır/katı bir şekilde sürdürülmektedir ki ilkokullarda bile ders amacı ve konuların muhtevası anne-babaya, öğrenciye hatta öğretmene ve okula rağmen, tek merkezden belirleniyor. Birey, ebeveyn ve bölge ihtiyaçları dikkate alınmıyor; hatta köyde oturanla şehirde oturanlara aynı müfredat dayatılıyor."
Bakan Tekin'e göre de 12 yıllık zorunlu eğitim çokmuş
Türkiye Gazetesi'nin haberinde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in de 12 yıllık zorunlu eğitimin süresini "çok bulduğuna" yer veriliyor. Haberin sonunda şöyle deniliyor:
"Geçtiğimiz günlerde katıldığı yayında 12 yıllık zorunlu eğitim tartışmaları Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e soruldu. Bakan Tekin 'Zorunlu eğitimin çok olduğunu, yakında bunun tartışmaya açılacağını ben de tahmin ediyorum. Bu kadar uzun bir süre standart bir eğitime çocukları tabi tutmak doğru olmayabilir' dedi."
Gerici yapıların eğitimden anladığı: 'Allah’a götüren yol', 'eğitimin en asli ilkesi kulluk bilinci'
Raporu hazırlayanların eğitimci olup olmadığı bilinmezken, pek çok haber sitesinin "yeni eğitim tartışması", "Liseler zorunlu olmaktan çıksın formülü" diyerek haberleştirdiği çalıştayı hazırlayan yapılar da tartışmalı.
Bunlardan İstanbul Medeniyet Enstitüsü'nün (İME) internet sitesinde amaç ve gayemiz kısmında "'Allah-İnsan-Âlem' bütünlüğüne dayalı bilim, eğitim ve sanat dilinin yaygınlaşması için ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla ortak çalışma ve araştırmalar yap(tır)mak. Maarife, 'İnsan-ı Kamil'in 21. Yüzyıl yansımasını yetiştirmek üzere, yeni nesil teknolojiyi, bilgi, tutum, beceri ve ahlak ile buluşturacak müfredat örnekleri sunmak" yazıyor. Temel ilkelerinden birinde de "heva (heves, haz) yerine Hüda’yı tercih etmek" deniliyor.
Maarif Platformu'nun sitesinde okul ve eğitimin, özellikle ders kitapları ve müfredatların "kültürel ve manevi değerlere makas atan bir yapısı olduğu, sığ ve dayanaksız temellerinin bulunduğu, zihinleri kısırlaştırıcı bir çerçeveye sahip olduğu" öne sürülüyor. "Türkiye’nin Maarif Davası" isimli kitabın yazarı Nurettin Topçu'ya ve onun şu sözlerine yer veriliyor:
“İlimden felsefeye, felsefeden sanata ve ahlâka ve nihayet dine yükselmemiz lâzımdır. Böyle adım adım yürüyüş, hasta, hem de şaşkın bir nesli Allah’a götüren yolda yeniden canlandırabilir. Bu iş bir maarif işidir ve bir neslin kurtuluşunu ancak maarifinin yükselmesinde aramak lâzımdır.”

2013 yılında kurulan Enderun Özgün Eğitimciler Derneği isimli gerici dernek ise "yerli eğitim" vurgusuyla yola çıkıyor. "Enderun yazıları" isimli bir de dergileri olan dernek her fırsatta gerici isimleri anıyor. Tanıtım videosunda "Kadim değerlere ve geleneğe yaslanan takvayı merkeze alan eğitimciler dernek çatısı altında bir araya geldi" deniliyor. Eğitimin en asli ilkesi ise "kulluk bilinci" olarak tarif ediliyor.
Holdinglerin yön verdiği eğitimde 'model' tartışmaları: Örgün lise eğitimi tasfiye ediliyor | ![]() |