Seçimlerden, Geçimlerden...

Hemen her yerde iki konu tartışılıyor: Seçim sonuçları ve Hakkın rahmetine kavuşan değerli Türk büyüğü, alperenlerin yiğit başbuğu Muhsin Yazıcıoğlu.

Önceliği Sayın Yazıoğlu'nun cenazesine verelim. Sayın tarikat büyüğümüz Yazıcıoğlu'nun cenaze namazı bugün, Ankara'da trafiği işlemez hale getirirecek azamette bir kalabalıkla kılındı. Trafiği İ. Melih Gökçek'in kavşakları bile kurtaramadı. Kocatepe camii civarında olanlar yerlerinden kıpırdayamadı. Hıcahınç, anababa günü, mahşer kıvamında bir öğleden sonra yaşandı Ankara'da. Türkiye'nin her yerinden gelen birbirinden lüks arabalar sokaklara gelişigüzel parkedilmişti. Birbirinden lüks derken dikkatinizi çekmek isterim. Sokaklara park edilen lüks arabaların çoğu 06 plakalı değildi. 16 plakalı Jaguar'lardan, 27 plakalı son model Mercedes'lerden bahsediyorum. Devlet erkanını taşıyan 06 plakalı arabalar cenaze arabasına en yakın bir yerde saf tutmak için adeta bütün gün birbirleriyle itiştirip durdular. Sokaklara gelişi güzel serpiştirilen arabaların büyük çoğunluğu sayın büyüğümüze gerçekten gönül veren halkımıza aitti. Şimdi adı komüniste çıkanlar için hep şöyle söylenir: "Servet düşmanı". Yanlış anlamayın, haşa-sümme-haşa, bizim böyle bir maksadımız yok. Servetten adil biçimde pay alan halkımızın ne malında ne mülkünde, ne arabasında, ne silahında, ne mafyasında, ne de tarikatında gözümüz var. Allah bereketini artırsın. Diyeceğimiz o ki: Halk evladı sayın büyüğümüz halka yakışır bir cenaze namazıyla uğurlandı. Halka yakışır bir biçimde diyorum, çünkü bu kadar zenginlik, bu kadar para pul ancak Türk halkına yaraşır. Zenginliğin patladığı, ulusal gelirimizin dünya standartlarının üzerine fırladığı şu günlerde halkımız da tüm sıradanlığıyla Kocatepe camiindeki cenaze nazında saf tuttu.

--------------------- ---------------------

Bürokrasinin temelinde --yani ilkel biçiminde-- hırsızlar, katiller, dolandırıcılar vardır. Eski Roma'da Collesium olarak adlandırılan kurullar tam anlamıyla bu tür insanların bir araya gelerek kentte gövde gösterisinde bulunduğu bir yapıdır. Bunlar adam kesip, gemilerle getirilen mallara bir gecede el koyan, bu sayede de güçlerine güç katan örgütlenmelerdir. Julyus Sezar'ın ölümünden sonra, Mark Antonyus ve Octavyus Sezar arasındaki mücadelede bu katiller sürüsü her iki tarafa da hizmet sunmuş, her iki tarafın da gücüne güç katmak için soyluları birer birer öldürmüştür. Öldürülenlerin mülkleri ise kâh Mark Antonyus'un, kâh Julyus Sezar'ın mal varlığına katılmış, böylece Roma'nın bu kanlı döneminde iktidar mücadelesinin boyutu genişlemiş, her iki grubun da güçlenmesine, savaşın daha acımasız geçmesine hizmet etmiştir elbette bu da en çok collesium üyelerinin işine yaramıştır. Hani bir deyimimiz vardır "dumanlı havayı kurt sever" der eskiler. Sanırım bu laf taa Roma'ya dayanıyor!

Mark Antonius Mısır'a sürülünce, collesium üyeleri Roma'da yaşanan kıtlıkla mücadele sürecinde Octavyus Sezar'a tam destek vermiş, kıt gıdanın halka dağıtılması sürecinde aktif görev almış, bu yolla bir tür saygınlık arayışına girmiştir. Hırsız, katil, dolandırıcı deyip geçmeyin herkesin saygınlığa ihtiyacı vardır.

Çok benzer bir hikayeyi Karl Marks da 1851-1852 yıllarında yazdığı "Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'i"nde anlatır. Louis Bonapart'ı iktidara taşıyanlar da yine aynı hırsız, katil ve dolandırıcılardır. Bonapart iktidara geldikten sonra bu grup da saygınlık arayışı içerisine girer ve bugünkü modern bürokratların atalarını bunlar oluşturur.

--------------- ----------------

Seçim sonuçlarına ilişkin birçok senaryo üretiliyor. Hemen hepsinin ortaklaştığı nokta AKP'nin bu süreçten yıpranarak çıktığı ve AKP iktidarının inişe geçtiği. Bu senaryolara ABD ve Avrupa Birliği üzerinden üretilen senaryolar da eklenince AKP ister istemez 'sahibinin sesi' kıvamında bir noktada konumlandırılıyor.

Ben başka bir noktaya dikkatlerinizi çekerek yazımı bitirmek istiyorum. AKP bürokraside inanılmaz kadrolaştı. Bürokrasi de her zaman aslına dönme, ilkel ruhunu geri çağırma eğiliminde olabilir. 1930'lu yıllarda Dünya bunu çok acı bir biçimde yaşadı. AKP'nin bir atımlık barutu kaldıysa, o da, bu noktaya yüklenmektir, diye düşünüyorum. Önümüzdeki günlerde başka politik birliktelikler, Türk-İslam sentezi çerçevesinde gündeme getirilebilir. Sol buna karşı aşırı duyarlı olmalıdır, çünkü bu tür bir birlik en çok solcuları hedef alır. Bu tür bir birliğe karşı da bir tek komünistler karşı çıkar. Önümüzdeki günler komünistlere büyük görevler yüklemektedir. Bu gidişi durdurabilmenin tek yolu komünistlerin iktidar hedefleyen politikalarından geçmektedir.

[email protected]