Hep vurguluyoruz; emekçilerin, bütün dünyada iflas etmiş olan kapitalist-emperyalist düzeni iyileştirmeyle, düzen siyasetinin nöbet değişimine destek vermeyle geçirecek zamanları yok.

Sosyalist Güç Birliği, Sosyalist Türkiye

Yargıç Ali Faik Cihan’ın üç gün önce ölüm yıldönümüydü. 29 Ağustos 2002’de aramızdan ayrıldı. Anadolu’nun bir köyünde doğup, ailesiyle, yaşamıyla, ekonomik durumuyla, eğitimiyle yargıçlığa uzanan yolculuğu ilginç olan örnekler az değildir. Cihan’ın yaşamı 1926’da Rize’nin Fındıklı İlçesinin Meyvalı Köyünden yargıçlığa uzanan yolculuğundan çok siyasi tavrıyla anlam kazanıyor.

Okurlarımız, zaman zaman “Avukat Halit Çelenk, Savcı Doğan Öz ve Yargıç Ali Faik Cihan” isimlerini bir arada kullandığım yazılarımı anımsayabilir. Genç kuşaktan “kim bu, Öz ve Çelenk ile birlikte anılan yargıç” diye sorularla da karşılaşıyoruz. Kimi yaşamların bir köşe yazısında anlatılması olanaksız. Cihan’ı yakından tanıyan Sevgili Atilla (Aşut) Ağabey’le Ali Faik Cihan sohbetlerimiz uzar gider.
 
Birçok kitap çalışmasına emek veren Ali Faik Cihan’ın kitaplarından biri ve en önemlisi “Sosyalist Türkiye”. Cihan’ı bu kitaba götüren ideoloji ve siyaset O’nun yaşamının ayrılmazı olmuş, sosyalist yargıç unvanını hak etmiş. 1965 yılında ilk basımı yapılan kitabın yazarını Atilla Aşut arşivinden bir fotoğrafla tanıtalım kısaca.

Fotoğraf, üzerindeki el yazısından da görüleceği gibi, Sosyalist Türkiye kitabının yayımından onbeş ay sonra 24 Haziran 1966’da Trabzon Meydan Parkında çekilmiş. O tarihlerde Akçaabat’ta yargıç olarak görev yapan Ali Faik Cihan sağdan üçüncü sırada. Soldan başlayarak dostlar ve yoldaşlar karesi şöyle: İlhan Demiraslan, Behice Boran, Kenan Somer, Rahmi Aydın, Sadun Aren, Ali Faik Cihan, Atilla Aşut, Şaban Erik.

TKP Parti Tarihinde de (2. Kitap) belirtildiği gibi, Cihan Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisiyken Kasım 1946’da Türkiye Gençler Derneği Üyesi. Bunun anlamı TKP Gençliği… 1950’de mezun olan Cihan, yargıçlık yaşamında kendi davalarının ve yargılanmasının da hikayesini oluşturuyor. 1951 TKP Tevkifatında Derneğin birçok üyesi de yer alınca yargıç yapılmıyor. 1955 yılında açtığı davayla yargıçlık mesleğine başlıyor. Sonraki dönemde TİP’e yakınlığıyla biliniyor. Emekli olunca Sosyalist Birlik Partisi üyesi oluyor. “Sosyalist Türkiye” kadar olmasa da ses getiren kitaplarından biri de “Acı Ama Gerçek”.

Sosyalist Türkiye kitabı yayımından bir ay sonra mahkeme kararıyla toplatılıyor. Toplatılmasından bir ay sonra da zamanın Yüksek Hakimler Kurulu Cihan hakkında iştel el çektirme kararı veriyor. Trabzon Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan yazar 7,5 yıl ağır hapis, 5 yıl sürgün cezasına çarptırılıyor. Karar Yargıtayda bozuluyor.

C. Başsavcılığı bozma kararına itirazda bulunurken; “yazarın adı geçen kitapta komünizmin esaslarını ve dayandığı bütün prensipleri ve fikirleri ortaya koymuş olan Karl Marx’ın fikirlerini tamamıyla benimseyip savunduğunu” iddia ediyor.

Cihan, Yargıtaydaki savunmasında, halkın yaşantısının “insan haysiyetiyle bağdaşmadığını”, “1961 Anayasası ile çeliştiğini” belirterek Türkiye’nin “kendi iklim kuşağı içinde bir sefalet adası” oluğunu söylüyor. Ve kitabı bilirkişi olarak değerlendiren Prof. Sahir Erman’ı ağır şekilde eleştiriyor.

Yargıtay Ceza Genel Kuruluysa; “Sosyalist Türkiye adlı kitabın 1961 Anayasa rejimini savunduğu; herkesin çalışması ve emeğinden yararlanması ile üretici ve tüketicilerin hak ve menfaatleri korunarak, bir kısım aracıların emekçilerin sırtından zengin olmalarının önlenmesini, işçi sınıfının da serbest ve hür seçimle ve meşru yollardan parlamentoya girmeleri gerektiğini savunduğu” gerekçesiyle C. Başsavcılığının itirazını reddediyor. Bu karar üzerine 1968’de Trabzon Ağır Ceza Mahkemesinden beraat kararı çıkıyor ve kitabı toplatma kararı da kaldırılıyor.

Olayın nüktesi şu: Ali Faik Cihan’la birlikte Yargıtay Ceza Genel Kurulu da yargılanmalıydı!

Ali Faik Cihan, “kapitalist düzenin işleyen organlarına hangi noktadan bakılırsa bakılsın, orada emekçinin nasırlı eli, yorulan beyni görülecektir”, “yasalara can ve hareket veren, sermayeyi sermaye yapan emekçinin nasırlı eli, işleyen kafasıdır”, “işçi, işveren bir özel sermayeci olmadan, köylü eşrafsız ve ağasız kendiliğinden yaşama olanaklarına sahiptir”, “emekçi, rakibi karşısındaki bütün gücünü ve olanaklarını tanımalıdır”, “emekçi sınıfının bünyesinde saklı olanakların kullanılır hale gelmesi için de önce somut bir güç olarak ortaya çıkmak gerekir”, “yürüyen milyonların ayak sesleri işitilmeye başlamıştır” diyerek bitiriyor kitabı.

Saygıyla anıyoruz.

O dönemin yargıçlarından ve Yargıtay’ından bugün nereye gelindi? Bu sorunun yanıtını biliyoruz. Asıl bilinmesi gereken emekçilerin, aydınların, yoksullaşan halkın, işçi sınıfının örgütlü savaşımı ve bu savaşımın ürünü olarak Sosyalist Türkiye inancı.

Hep vurguluyoruz; emekçilerin, bütün dünyada iflas etmiş olan kapitalist-emperyalist düzeni iyileştirmeyle, düzen siyasetinin nöbet değişimine destek vermeyle geçirecek zamanları yok.

Devrim Hareketi, Sol Parti, Türkiye Komünist Hareketi ve Türkiye Komünist Partisinin buluşmasıyla kurulan Sosyalist Güç Birliği’nin yola çıkışı gerçekleşince, kimileri bu birlikteliği seçime, adaylara bağlama ve basitleştirme hafifliğini dile getirmeye başladı. Hem gece gündüz seçimle yatıp kalkarak siyaseti sandığa hapsedenlere hem de sömürücülere, emperyalistlere, gericilere yanıt olmak üzere insanın insanı sömürmesindeki tüm yollar kapatılacak, Sosyalist Türkiye yolları açılacak.