Libya formülünde uzun süredir yer almayan Libya emekçi halkı birleşik Libya içinde başını kaldıracak fırsat bulabilir.

Libya’da malum barış!

Hazır dünya ABD başkanlık seçimlerindeki belirsizliklere odaklanmışken Libya’daki son gelişmelere göz atalım.

Bundan 9 yıl önce ABD hiçbir uluslararası hukuku tanımadan Fransa, İtalya ve İngiltere’nin desteği ile Libya’ya saldırmış, 20 Ekim 2011’de Kaddafi linç edilerek katledilmişti.

Bu canavarca müdahale yerini bir iç kargaşaya bırakmış ve kargaşa 2014’te iki taraflı iç savaş olarak sadeleşmişti: Batıda Trablus hükümeti, doğuda Tobruk hükümeti ve onlara bağlı ordular.

Böylece Libya fiili olarak halen süren bir bölünme yaşadı.

ABD’nin giderek daha inisiyatifsiz bir pozisyona çekildiği bu oyunda bütün bölgesel güçler adeta bir ip yarışı gibi batı ve doğudaki hükümetlerin arkasına dizildiler.

Fransa Total tekelinin peşinden Tobruk’un arkasına, İtalya ENI tekelinin peşinden Trablus hükümetinin arkasına takıldı.

İhvan stratejisini benimseyen Katar ve Türkiye Trablus’un arkasına, İhvan’a karşı olan Mısır, BAE ve Suudi Arabistan Tobruk’un arkasına.

Libya ile Sovyetler Birliği zamanından tarihi ilişkileri olan Rusya ise her iki tarafla da görüştüğünü iddia etse de daha çok Tobruk’un arkasındaydı.

Askeri çatışmalar yoğunlaştı, önce Tobruk hükümetinin ordusu Trablus’u kuşattı ve savaş bitecek gibiydi. Ancak Türkiye’nin Trablus ile imzaladığı askeri işbirliği anlaşmasına dayanarak yaptığı askeri yığınak savaşın gidişini değiştirdi. Geçen yaz aylarında Türkiye tamamen Libya iç savaşının tarafı haline gelmişti, Sirte ve Cufra alınmadan savaşın tamamlanmasını istemiyordu. 4 Temmuz’da Türkiye’nin askeri üs haline getirmeye çalıştığı Vatiyye Havaalanı bilinmeyen bir uçak tarafından bombalandı. Sonrasında askeri hareketlilik hemen hemen kesildi.

Bütün bu süreçte, Libya artık petrol ihraç edemez hale gelmişti, petrol kuyularının çoğunluğu doğudaydı ancak işlenmesi ve ihracı için ülkenin batısındaki tesislere ihtiyaç vardı. 2012’deki 53 milyar dolarlık petrol geliri sıfıra yaklaşmış, ülkenin borcu GSMH’nın %270’ini bulmuştu. Libya halkı göçmen haline gelmiş ve büyük bir yoksulluğa gömülmüştü.

Ne olduysa bu esnada oldu, birbirlerini aynı masada bile görmek istemeyen taraflar arasında Ocak ayında Berlin’de başlayan görüşmeler bu yaz şaşırtıcı biçimde ilerledi ve Birleşmiş Milletler’in aracılık ettiği Cenevre’de her iki taraftan beş delegenin katıldığı ateşkes anlaşması alkışlarla 23 Ekim’de kabul edildi.

Bu anlaşma sadece kesin bir ateşkesi sağlamıyor, Libya’yı yeniden bütünleştirecek bir yol haritası sunuyordu.

Anlaşmaya göre yabancı askeri güçler Libya’dan çekilecek, Sirte ve Cufra’da silahsız bir bölge oluşturulacaktı. Yeniden birleşen Libya’nın başkenti olarak ortak polis gücüyle korunacak olan Sirte ve Cufra düşünülüyordu. 

Petrol üretimi ve sevkiyatı yeniden başlayacak ve petrol geliri tarafsız bir hesapta tutulacaktı. 2021 Mart’ında ise Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimleri öngörülüyordu.

Haritadan anlaşma maddeleri daha rahat kavranabilir. Libya’nın yeni merkezi olarak Sirte ve Cufra’nın konumu görülüyor.

Ne oldu da dünyanın düğümlendiği iç savaşın sonlanmasında bu kadar hızlı yol alındı? Yoksa bir anda Libya halkının mutluluğunu düşünenler mi ortaya çıktı?

Burada ABD’nin de desteğini alan Almanya’nın sivrilen bir aktör olduğu görülüyor. Kendi için bir emperyalist strateji güden Almanya NATO’nun Libya saldırısına katılmamıştı ve Libya’daki taraflar için daha güvenilir bir unsurdu.

Almanya AB’yi tehdit eden İtalya ve Fransa arasındaki emperyalist paylaşım rekabetini durdurmak istiyor, Avrupa’ya en yakın konumdaki petrol kaynağı üzerinde AB hegemonyasını korumaya çalışıyordu.

Geçen yaz Almanya Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer “Libya; Türkiye ve Rusya arasında bölünme tehlikesi yaşıyor, bunun Avrupa için tercih edilebilir bir durum olmadığı ortada” demişti. 

Almanya ayrıca ABD’nin de desteğini aldı, aksi takdirde Libya kıyılarında Rusya ve Türkiye’nin donanma üslerinin kurulması söz konusuydu. Petrol dışı kaynakların paylaşımı ayrıca dikkate değerdi. Örneğin, Türkiye ve Katar’ın ülkenin güneyindeki madenlerle ilgilendiği söyleniyordu.

Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas emperyalist barışın mekik diplomasisini yürüttü, Körfez ülkeleri ve Mısır ile, İtalya ve Fransa ile, muhtemelen Türkiye ve Rusya ile…

Sonuçtan Türkiye ve Rusya hariç herkes memnun gözüküyor. Libya Almanya’nın hegemonyasında yeniden bir düzen aldı.

Emperyalist barış Libya emekçi halkının refahı ve mutluluğunu değil, bizzat bu diplomatik başarının kendisi kadar, Avrupa’ya petrol sevkiyatını, kaynakların Avrupalı tekeller tarafından paylaşılması önceliğini ve bazı güvenlik sorunlarının giderilmesini hedefliyordu.

Türkiye ve Rusya Libya’da farklı tarafta olsalar da, geride kendilerine ne kaldığına bakacaklar. Belli ki daha çok su kaldıracak Libya meselesi.

Ancak her şey karşıtı ile birlikte gelişir. Libya formülünde uzun süredir yer almayan Libya emekçi halkı birleşik Libya içinde başını kaldıracak fırsat bulabilir. Bu gelişmeyi sabırla bekleyeceğiz.