Kapitalist şirketlerin iştahı neden bu koşullarda arttı ve şirketlerin devletleri neden jeopolitik açılımlarına Kuzey Kutbunu eklediler diye sormalıyız.

Kuzey Kutbunda emperyalist rekabet ne anlama geliyor?

Siyasi coğrafyadan hoşlananlar için bu yazı Bayram hediyesi yerine geçebilirdi. Dünya haritasına alıştığımız atlas görüntüsü dışında en kuzeyden bakmak iyi bir zihin egzersizi sağlıyor.

Dünyanın en kuzeyi buzlarla kaplı olmasa bir okyanus barındırıyor. Kuzey Buz Denizi’ni gösteren haritanın sol tarafı ABD’ye ait Alaska dışında Kanada toprakları, sağ tarafının hemen tamamı ise Rusya’ya ait. Grönland Danimarka hegemonyasındayken, İzlanda ve Norveç’in de kıyısı bulunuyor.

Ancak yaşadığımız çağda eğlenceli bir şey yok, neye uzansanız hemen bir burukluk kaplıyor ortalığı. Kapitalizmin insanlığı tehdit eden akılsızlığı her yerde karşınıza çıkıyor.

Buzlarla kaplı olması, sert iklimi ve ekonomik değerinin düşük olması nedeniyle şimdiye kadar uluslar arasındaki rekabetin pek konusu olmayan Kuzey Kutbu kıymete bindi ve emperyalist yeniden paylaşımın başlıca temalarından biri haline geldi.

Neden?

Dünyanın canını okudular çünkü. Kâr hırsıyla güdülen aşırı tüketim, karbon yakıtlarının aşırı kullanımı, sanayi atıkları için önlem almayı kazançlarının azalması olarak görme ciddi bir iklim krizine yol açtı. Dünya hızla ısınıyor, Kuzey Kutbu iki kat hızla ısınıyor. Buzullar eriyor, Kuzey Buz Denizi dev bir su kütlesi olarak karşımıza çıkıyor.

Buzların erimesinin bir kısmı tahmin edilebilir, bir kısmı zamanla anlaşılacak bedelleri var insanlık için.

Öncelikle deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle kıyı şeritleri, önemli tarım havzaları sular altında kalacak. Bu kadar büyük bir tatlı su kitlesinin okyanuslara karışmasıyla mineral yoğunluğunun ve asitlik derecesinin değişmesi ve eko sistemlere bütünüyle ön görülemeyen bir zarar vermesi bekleniyor. Ayrıca okyanus dip akıntılarının değişmesinin iklim değişiklik hızını kritik derecede arttıracağı hesaplanıyor.

Günümüzde görülen hızlı iklim değişikliği kısır döngüler yaratarak ilerliyor ve insan eliyle oluşan bu kısır döngüleri durduracak bir siyasi irade kapitalizmden çıkmıyor.

Aksine aynı akılsız hırslarla yeni kısır döngüler yaratmak üzere Kuzey Kutbu’nu paylaşmak için kolları sıvamış durumundalar. Kapitalist şirketlerin iştahı neden bu koşullarda arttı ve şirketlerin devletleri neden jeopolitik açılımlarına Kuzey Kutbunu eklediler diye sormalıyız.

Bir kere buzlar eriyince ve iklim yumuşayınca deniz ve karalar üretime açılabiliyor. Tarım ve balıkçılık için kullanılabilir olmasının yanında çoğunluğu deniz altında petrol ve doğal gaz kaynakları ulaşılabilir hale geliyor. Bölgede 50 trilyon metreküpe yakın doğal gaz, 44 milyar varil sıvı doğal gaz ve 90 milyar varil kadar petrol olduğu hesaplanıyor. Ayrıca nadir elementler ve madenler bulunuyor.

Bunlara ulaşmak için dünyanın yeniden emperyalist paylaşımına ilişkin bir dinamik doğuyor. Aşağıdaki harita Kuzey Buz Denizi’nin paylaşımına ilişkin ulusal hırsları ortaya koyuyor.

Şekilde Kuzey Buz Denizi’nde petrol ve doğal gaz kaynaklarının paylaşım iddiaları gösteriliyor. Deniz altındaki Lomonosov Sıradağları etrafındaki zengin hidrokarbon kaynakları enerji tekellerinin iştahını artırıyor.

Emperyalist paylaşım iştahının tek nedeni petrol ve madenler değil, aynı zamanda birkaç 10 yıl içinde buzların büyük oranda erimesinin Kuzey Denizi’ni deniz ulaşımına tamamen açacağı düşünülüyor. Sıcak mevsimlerde ve çoğunlukla buzkıran gerektiren deniz ulaşımı çok daha kolaylaştığında şu anki ticaret rotalarına alternatif ve daha kısa bir yol oluşturacak.

Aşağıdaki harita Manş Denizi’nden çıkan bir geminin Kore yarım adasına ulaşması için Kuzey Denizi veya Süveyş Kanalını kullanması durumunda ne kadar yol kat edeceğini gösteriyor. Kat edilen mesafe ve yolculuk için geçen gün sayısı yaklaşık üçte bir oranında azalıyor.

Kuzey denizinin iklim değişikliği nedeniyle ulaşıma açılması durumunda Avrupa ülkeleri ile Çin-Japonya-Kore gibi Asya ülkeleri arasındaki deniz ticaret rotasının nasıl kısalacağı görülüyor.

Kuzey kutbu üzerindeki emperyalist rekabet öncelikle bölgeyle ilişkili ülkelerin oluşturduğu Arktik Konseyi’nde kendini gösteriyor. Konsey üyesi olan Rusya, ABD, Kanada, Danimarka, Danimarka, İzlanda, Norveç, İsveç, Finlandiya bu rekabetin başlıca unsurları. Ve İsveç’i saymazsanız Rusya haricinde hepsi NATO üyesiler ve Rusya ile Ukrayna savaşı üzerinden aslında bir vekâlet savaşı içindeler. Türkiye sermayesi ve onlara ait düzen partilerinin niye bu kadar güle oynaya Finlandiya’nın NATO’ya katılmasına onay verdiklerine bir de buradan bakmak gerekiyor.

Bir de gücü ölçüsünde bölgeye talip olan ülkeler var. Örneğin, Çin bir Kuzey Denizi İpek Yolu tanımladı bile.

Türkiye bile paylaşımda yer almak için bir süredir Kuzey Kutbu araştırmaları yapsın diye bilim heyeti yolluyor. Sermayenin gelen bilimsel bilgiyle ilgilendiği yok, o kadar bilime düşkün olsalardı 50 binden fazla yurttaş enkaz altında can vermezdi. Bölgenin paylaşımında yer almak için bir taktik olarak kullanıyorlar bilimsel çalışmayı.

Görüldüğü gibi emperyalist paylaşım savaşının konusu olabilecek buradaki hırsların emekçi sınıflara hiç faydası bulunmuyor, aksine süreç emekçilerin zararına çalışıyor.

Bu kısır döngünün ve akıl durmasının sonlanması için sosyalizme ihtiyaç var. Sadece tek tek ülkelerde değil, dünyayı kaplayan ve ortak bir akıl geliştiren, insanlığın karşısına konan geniş hacimli sorunları aşabilecek bir sosyalizme.

Geçen yüzyılın başında sosyalizmin kapitalizmin üretim kapasitesine ulaşmak ve sanayileşmek gibi bir problemi vardı. Şimdi ise insanlığın devamı için büyük bir sorumluluk ve akıl ile emekçiler siyasi iktidarı alacaklar.