Eşitsizliği, bağımlılığı, gericiliği ve sömürüyü kalıcı gibi gösterenlere karşı iyi kapitalizm, iyi anayasa ve hukuk, iyi siyaset ve demokrasi diyerek çözüm üretilemez.

Eşitsizlik, bağımlılık, gericilik kalıcı değil

21. yüzyılın ilk çeyreğinin son yılına girmeye günler kala, bilim ve teknolojinin hızla ilerlediği ama emperyalist paylaşım savaşlarının, ablukaların, eşitsizliğin, bağımlılığın, gericiliğin ve yoksulluğun sürdüğü bir dünyadayız. 

Türkiye aydınlanmacı, ilerlemeci, bireysel ve toplumsal hak ve özgürlükleri geliştirici, laik, eşitleştirilmiş ve bağımsız toplum için savaşan, anayasal gelişme tezlerine olumlu katkılarda bulunan cumhuriyet içinde ayağa kalkan ve yaşamaya çalışan dönemleri yaşadı. Ancak bu yurtsever ve insanca yaşam savaşımının önüne engeller çıkarılmasının, ilericiliğin gericiliğe dönüştürülmesinin, sömürünün derinleştirilmesinin yolu kapatılamadı.

1961 Anayasası döneminde 12 Mart 1971 Askersel Muhtırası sonrası geçilen 26 Eylül 1973’e kadar uygulanan sıkıyönetim dönemi bu engellerden biriydi. 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunuyla yasaklar, hapisler, sürgünler dönemi başlatıldı. 1971 Anayasa değişiklikleriyle hak ve özgürlükler budandı, sınırlandırıldı; üniversite özerkliği sınırlandırıldı, yürütme organına KHK çıkarma yetkisi verildi, devlet güvenlik mahkemeleri kuruldu, Yüksek Hakimler Kurulu ve Anayasa Mahkemesine el atıldı, anayasal denetime sınırlamalar getirildi. Özeti, Milliyetçi Cephe hükümetlerinin, 12 Eylül 1980 darbesinin ve 1982 Anayasasının kaynağıdır.        

1978’de yaşamın namluların ucunda olduğu dönemde karanlığın katlettiği, yaşamını bilim ve sosyalizme adayan Necdet Bulut 1973 yılında yazdığı “Bugünün Görevi” başlıklı yazısında yasaklı ve sıkıyönetimli durumu şöyle özetliyordu:1

“Yoğunlaşan olaylar, bugünkü olağandışı düzenin ortaya çıkardığı olağandışı hükümetlerin, ülkemizi bir karanlık baskı rejimine götürme çabalarını hızlandırma telaşı içinde olduklarını ortaya sermektedir.”

“Yerleştirilmek istenen düzen, sermayenin kayıtsız şartsız egemen olduğu bir düzen, yani faşizmdir. Bilindiği gibi faşist bir iktidarın üçayağı vardır: sermaye, ordu ve din adamı. Din adamı ve ordu, sermaye egemenliğinin koruyuculuğu görevini yüklenirler. Din adamı bunu, halkın dini duygularını istismar ederek din aracılığı ile yapar, ordu da silahla. Faşizm bir ülkeye bir gecede tepeden inerek gelmez.”

“Sıkıyönetimin yarattığı havadan yararlanan işverenler, binlerce işçiyi lokavt kararları ile işsiz bırakmakla yetinmeyip, sıkıyönetim sonrasında da işçi üzerindeki bu baskıyı sürdürebilmek amacıyla, Anayasadaki sendika ve derneklerin kurulmaları ve grev hakkı ile ilgili maddeleri kendi işlerine gelir biçimde değiştirme çabasındadırlar. Ülke kalkınmasının bütün yükünün işçiye ve dar gelirliye yüklenmesi istenmekte ve enflasyonist gidişin sebebi olarak işçi ücretleri gösterilmektedir.”

Necdet Bulut aynı yazısında din istismarı, tarikatlar ile dinin siyasal örgütlenmesi üzerine şu saptamayı yapıyordu:

“Din istismarı, sıkıyönetimin bilmem neredeki bilmem ne kadar nurcuyu suçüstü yakalamasına rağmen bugün en yüksek noktasındadır. Nitekim, uçan sineklerin kanatlarında propaganda ve yıkıcılık arayan bugünün olağandışı yönetimi, ülkeyi ortaçağ karanlığına götürmek üzere kurulan ve çok kısa zamanda 42 ilde örgütlenen Milli Selamet Partisi’nin Ankara’da, yöneticilerin burunlarının dibinde mescitli, namazlı kongreler yapmasına göz yummaktadır.”

“Yarının iyice karanlık olması için gösterilen çabalar karşısında susamayız. Sesimizi duyulacak biçimde yükseltmek ve ilerici saflarımızı sıklaştırmak zorundayız” diyen Necdet Bulut’u 26 Kasım 1978 gecesi çapraz ateşle kurşun yağmuruna tuttular, 8 Aralık 1978’de yaşama veda ettirdiler. Katillerine ve azmettirenlere göre tek suçu vardı: bilim ve sosyalizme adanan örgütlü siyasi savaşım… 

2009 yılında, Necdet Bulut ile aynı gün yaşama veda eden, Sayıştay denetçiliği, Başbakanlık ve TBMM danışmanlığında kamusal görevlerini yürüten, yaşamını aydınlanmaya, emeğe, toplumsal savaşıma ve sosyalizme adayan yoldaşımız Fikret Gülen 2002-2007 AKP döneminin yasama faaliyetleri üzerine yaptığı çalışmalarda, Bulut’un yukarıda gönderme yaptığımız yazısındaki durum saptaması ve uyarılarının ne kadar yerinde ve önemli olduğunu gösterdi.2

Gösterdiği daha çok şey vardı hukuksuzluk adına, laiklik adına, Anayasayı ve Cumhuriyetin niteliklerini tanımama adına. Sevgili Fikret’in çalışmalarından sonra, yoldaşımız, yazarımız, 7 Haziran 2024’de aramızdan ayrılan Sevgili Kadir Sev soL’da 17 Ocak 2024’e kadar devam ettirdi bu baskıcı dönüşümü ve çürümeyi anlatmayı. 

Necdet Bulut ve Fikret Gülen’in veda tarihinden iki gün önce 2022’de aramızdan ayrılan, 8 Aralık 2022’de uğurladığımız yoldaşımız, yazarımız Mehmet Bozkurt’un yaptığı gibi, toplumların tarihinin “sınıf savaşımları tarihi” olduğunu her anlatımın ve analizin içinde vurgulayarak beyinlere yerleştirmek şart.3

Devlet, hukuk, özelleştirmeler ve gericilik bütünsel olarak analiz edilirken ortaya çıkan tablo şu: Daha fazla işsizlik, yoksulluk, hak gaspı ve sömürü; sermaye sınıfının emek üzerindeki denetiminin keskinleşmesi; sosyal güvenlikte, sağlıkta ve eğitimde gericileştirme, dinsellik ve piyasalaştırma; bilimin ve akademinin sermaye sınıfı hizmetine girmesi; dinin devlete, hukuka, siyasete toplumsal yaşam tarzına girmesi; işçi, kadın ve çocuk cinayetleri; Cumhuriyetin ve laikliğin yok edilmesi…      

Ne burjuva demokrasisi ne de burjuva iktidarları olağandışı, keyfileştirilmiş, dinsel yönetim ve yaşam tarzlarını önleyebiliyor. Tersine, olağanlaştırılmış, hukuka uygun gibi gözüken dönemler de içinde olmak üzere, sermayenin egemenliği için, emperyalizm için çalıştırılan bir düzen var. Bu düzen sermaye sınıfıyla doğrudan ya da dolaylı işbirlikçiliğini de içeriyor. Kimi zaman reform dedikleri hukuk veya yargı hareketleri gösterime sokulsa da bunlar ve seçimler düzeni kabul ettirmek için kullanılıyor. Seçme/seçilme hakları tanınmıyor; baskı, otorite, sınırlandırma, yasaklama ve düşman hukuku, bu hukuku aşan olağandışı uygulamalar olağanlaştırılıyor.

Eşitsizliği, bağımlılığı, gericiliği ve sömürüyü kalıcı gibi gösterenlere karşı iyi kapitalizm, iyi anayasa ve hukuk, iyi siyaset ve demokrasi diyerek çözüm üretilemez. Tarihi, devleti, hukuku, siyaseti sınıfsal olarak analiz etmeden, devrimci örgütlü savaşıma girmeden çözüm gelmez.            

  • 1. Karanlığın Katlettiği Bir Bilim İnsanı: Necdet Bulut kitabı, Ali Rıza Aydın’ın “Namlunun Ucundaki Eğitimciler” Giriş yazısı, Necdet Bulut’un Özgeçmişi, Sosyalizm Mücadelesi Uğruna Katlediliş, yazıları ve hakkında yazılanlar içeriğiyle, Neşe Erdilek Bulut hazırlamasıyla, Haziran 2018’de Yazılama Yayınevi tarafından yayımlandı.
  • 2. Fikret Gülen çalışmalarından biri için bkz. AKP Kitabı, Bir Dönüşümün Bilançosu (2002-2009), Derleyenler: İlhan Uzgel, Bülent Duru, Phoenix Yayınevi.
  • 3. Mehmet Bozkurt’un “Tarih Sohbetleri” kitabı, Mesut Odman, Yusuf Şaylan ve Anıl Baba tarafından hakkında yazılarla, yayımlanmış yazılarından seçmelerle, Mehmet Başkurt ve Mesut Odman derlemesiyle Kasım 2023’de Yazılama Yayınevi tarafından yayımlandı.