70 sene boyunca bu bölge sakinliğini korumayı başardı. Bunun birçok nedeni var, ama en önemlisi burjuva düşüncesinin ve onun ürünü olan milliyetçiliğin ve şovenizmin örgütlenmesine izin verilmemesiydi.

Dağlık Karabağ sorunu, sosyalizmsizlik!

Dağlık Karabağ sorunu bir kez daha çatışmalarla uyanınca Hürriyet, “Stalin’in kanlı mirası” diye manşet attı. Türkiye sermayesinin medyada amiral gemisi olan Hürriyet’ten başka bir şey beklemek anlamsız, bu geminin topları yalan ve tarihi çarpıtma fırlatıyor bizlere.

Dağlık Karabağ sorununun tabi ki tarihsel bir arka planı var, ancak sorun bu zeminde milliyetçilikten ve bölgesel güçlerin çıkarlarından kaynaklanıyor.

Oysa bu bölge sosyalizmin bayrağı altında 70 yıl boyunca barış içinde yaşadı. Sovyetler Birliği’nin çözüldüğü ve burjuva düşüncesinin her türlü karanlığı ile geri geldiği 1991’den bu yana, birkaç senede bir Azerbaycan ve Ermenistan arasında ölümlü çatışmalar oluyor, bazen savaşa dönüşüyor.

Savaşa benzer son durumda da çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Hangi taraftan olursa olsun, 2000 doğumlu öldürülen askerlerin listesini vermek nasıl aklın uçup gittiğini gösteriyor.

Bu yazıda günümüz emperyalizmi içinde Dağlık Karabağ meselesinin tarafları ve stratejileri üzerinde durmayı başka bir yazıya bırakıp “sosyalizmsizlik” haline vurgu yapacağız.

Bölge 1804-1813 Rus-İran savaşı sonrası Rus İmparatorluğu’na dâhil oldu. Birbirinin içine geçmiş etnik yapı burjuva devrimlerinin ve en nihayet emperyalizmin etkisi altında bir kargaşaya sürüklenecekti. Yirminci yüzyılın başında hem Azeriler hem Ermeniler Dağlık Karabağ üzerinde hak iddia ediyorlar ve çatışmalar yaşanıyordu. 

Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevikler dikkatlerini Kafkasya’ya çevirdiklerinde ortalık zaten kan gölüne dönmüştü. Ermeni ve Azeriler çatışıyor, karşılıklı sivillere dönük katliamlar gerçekleşiyordu.

Tarihin karanlığından gelen bu kör nefret ve bölgesel egemenlik hırsı ile uğraşmak kolay değildi. Sonuçta 1921-23 arasında siyasi coğrafya sosyalizmin kalıcı barışı için şekillendi. Sovyet Sosyalist Ermenistan Cumhuriyeti, Sovyet Sosyalist Azerbaycan Cumhuriyeti ve Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan ve Dağlık Karabağ Özerk Bölgeleri oluştu.

Sovyetler Birliği döneminde karmaşık etnik sorunları çözmek için çok sayıda özerk bölge kurulduğu biliniyor. Bu otonom bölgeler barışın korunmasında çok işlevli olmuştu.

Dağlık Karabağ’ın nüfus çoğunluğu Ermenilerdeydi ve bir rahatsızlık o zaman da tam olarak giderilememişti.

Ancak daha önce söylediğimiz gibi 70 sene boyunca bu bölge sakinliğini korumayı başardı.

Bunun birçok nedeni var, ama en önemlisi burjuva düşüncesinin ve onun ürünü olan milliyetçiliğin ve şovenizmin örgütlenmesine izin verilmemesiydi.

Halklar arasında eşitlik, sosyalist kalkınma ön plandaydı. Gerçekten bu birbirini yiyen halklar çok hızlı uyandılar ve bir kültür mucizesine tanıklık edildi. Her iki halktan kendi dilinde üreten şairler, yazarlar, besteciler, opera sanatçıları çıktı.

Sovyetler Birliği’nin karar alıcı üst kurumlarında Azerbaycan ve Ermeni liderleri birlikte çalışıyor, karşılıklı olarak Ermeni ve Azerbaycan halkı kültürel, ekonomik ve askeri işbirliği içinde birbirinin ülkesine yerleşmekte sakınca görmüyordu.

Azerbaycan petrolü ile uzaya fırlayan bir rokette Ermeni kozmonotlar memleketlerini uzaktan huzur içinde süzüyorlar, Haçaturyan’ın bestelerini Azerbaycan Devlet Senfoni Orkestrası zarafetle yorumluyordu.

Aşağıdaki şimdi her bakımdan parçalanmış haritaya bakabilirsiniz. Örneğin, Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan’ın Azerbaycan ile karasal bağlantısı yok, ama Sovyetler döneminde karayoluyla birbirlerine bağlıydılar.

Akıl almaz şekilde bugün havaya uçurmakla tehdit ettikleri nükleer santral ve barajlar Sovyetlerin ortak kalkınma planlarının ürünüydü ve birbirlerini tamamlıyorlardı.

Ayrıca her iki halkta bütün emekçileri bağlayan Sovyet sosyalizminin korunması ve dünya emekçi halklarıyla dayanışma duygusu hâkimdi.

Haritada, Azerbaycan ve Ermeni devletleri, Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan ve Ermenistan tarafından fiili olarak kendine bağlanmış Dağlık Karabağ görülüyor. Yeşil taralı kısım 1991-93 savaşında Ermenistan tarafından işgal edilmiş Azerbaycan topraklarına işaret ediyor.

Eğer sosyalizm bir 70 yıl daha sürseydi, iki halk çok daha fazla kaynaşmış, bütünleşmiş olacaktı.

Bu tabloyu bozan şey, nedenlerine girmek bu yazıda imkânsız, varlığını şu veya bu şekilde koruyan burjuva düşüncesinin Sovyet topraklarında tekrar örgütlenmesi oldu.

Çözülmeye doğru milliyetçilik hortladı. Ermenistan 1987’den itibaren Dağlık Karabağ’ın kendisine bağlanmasını istemeye başladı. Sovyetler dağılırken ilk milliyetçi zeminde çatışma bu bölgede yaşandı. 1991’de başlayan, yine Hocalı katliamı gibi korkunç olaylarla giden savaş ancak 1994’te sonlandı. Savaş sonlandığında burjuvazinin açgözlü hukukuna geri dönülmüştü.

Ermenistan, Dağlık Karabağ’ı kendine bağlı bir özerk cumhuriyet olarak ilan etmiş, ayrıca yukarıdaki haritada görülen Azerbaycan topraklarını işgal etmişti.

Her iki ülkede de bir etnik temizlik oldu. Etnik saldırılar bir yana, Ermenilerin Azerbaycan’da, Azerilerin Ermenistan’da yaşaması imkânsız hale geldi ve göç yaşandı. Koca bir Sovyet bütünleşmesinde alınan yoldan geri dönülmüştü.

Bu zeminde her iki ülkede de burjuvazinin egemenliğinde çatışma sürüp gidiyor. Hemen her yıl gençler çatışmalarda yaşamını yitiriyor, nefret sonraki nesillere aktarılıyor.

İşte, Hürriyet’in Bolşeviklerin sırtına yıkmaya çalıştığı ve kendi sınıfına ait rezilliğin tarihsel arka planı kısaca böyle.