OHAL çözüm olacak mı? Mağduriyetler giderilip yaralar sarılacak mı? Huzurlu bir yaşama kavuşulacak mı, nasıl kavuşulacak? Gelecek doğal olayların afete dönüşmemesi önlenecek mi, nasıl önlenecek?

Afet ve OHAL

6 Şubat depremleri için 10 ilde (Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa) Cumhurbaşkanı kararıyla, 8 Şubat’tan başlayarak üç ay süreyle OHAL ilan edildi. 

OHAL’in, depremin ilk üç gününde süren kargaşa, plansızlık, örgütsüzlük ve iletişimsizliği giderme, eşgüdümü ve hızlı el atmayı, kaynakları etkin kullanmayı sağlama yönlerinden olumluluk taşıdığı ileri sürülüyor. Ancak önceki uzun OHAL dönemi unutulmadı. Bu dönemdeki OHAL KHK’leri, hukuksuzluklar, adaletsizlikler, OHAL’le ilgili olmayan konularda düzenleme yapılması, TBMM ve AYM denetimsizliği, baskı ve kıyımlar, halen devam eden sorunlar olumsuzluğu çağrıştırıyor. Olumluluk beklentilerinin yanına endişe, güvensizlik, hak ve özgürlük sınırlaması ekleniyor.

Önceki OHAL, 2017 Anayasa değişikliğinden önceki kurallara dayanılarak, şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması nedenleriyle 20 Temmuz 2016’da ilan edilmişti. Uzun sürdü. Şimdiki OHAL 2017 değişikliğinden sonraki kurallara dayanılarak afet nedeniyle ilan edildi. 

Önceki OHAL Cumhurbaşkanı (CB) başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu (BK) tarafından ilan edilmişti. Şimdiki Cumhurbaşkanı tarafından ilan edildi.

Çok tartışılan önceki OHAL KHK’leri CB başkanlığında toplanan BK tarafından çıkarılmıştı. Şimdiki kararnameler CB tarafından çıkarılacak.
Bu kısa anımsatmalarla birlikte vurgulanması gereken konulardan biri 2016’da darbe girişimine karşı ilan edilen OHAL’in “OHAL darbesi” etkisiyle sürdürülmesi; ikincisi OHAL ilanıyla ilgili olmayan tüm alanlara yaygınlaştırılması; üçüncüsü ise her ne kadar OHAL KHK’lerinin CB ve BK imzalarıyla çıkarılmasına karşın, bilinen yürütme organı, anayasal disiplin ve denetim yerine CB Erdoğan’ın egemenliği altında “fiili başkanlı rejim”in etkisiyle anlam, kapsam ve uygulama kazanması.              

Afet nedeniyle, doğrudan CB tarafından ilan edilen, doğrudan CB tarafından çıkarılacak kararnamelerle biçimlenecek ve uygulanacak olan şimdiki OHAL bu tarihsellikle birlikte okunup analiz edilmeli. Afet nedeniyle ilan edilen OHAL afete dönüştürülmemeli. 

OHAL ilanına ilişkin CB kararı büyük olasılıkla bugün TBMM’nin onayına (aynen, süre kısaltarak ya da uzatarak onay, ret seçenekleriyle) sunulacak. 
Üç aylık sürenin yenilenecek ya da zamanında yapılacak 2023 seçimleri süreciyle çakıştığını vurgulamak gerekir. Deprem coğrafyasında önemli oranda nüfus ve bağlı olarak seçmen oturuyor. Afet etkisi ve mağduriyetiyle seçime gidilirken eş zamanlı olarak OHAL ortamı da bu zorluğa eklenecek. Bu durumda OHAL, afet mağdurlarının devlet yönetimine karşı yaşadığı öfkenin kırılmasını sağlarken, siyasal iktidar bu kırılmayı sandıkta lehine kullanma, yazarımız Kadir Sev’in dünkü yazısındaki deyişiyle fırsata dönüştürme yollarını arayacak. Bunlara yasaklamaları, kapatma davası süren HDP’nin bölgedeki oyları üzerindeki baskıyı ve mağduriyet nedeniyle nüfus kaydı kaydırmalarını da ekleyebiliriz.     

Afet OHAL’inin neler getirip götüreceğine kısaca bakarsak;

OHAL’de yurttaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlükleri ile Anayasanın “temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulması”nı hüküm altına alan 15. maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlanacağı veya OHAL süresince geçici olarak durdurulacağı, hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği (2935 sayılı) Kanunla düzenlenmiş durumda. Anımsanacaktır, bu Kanun ile OHAL KHK’leri çatışması da 2016 OHAL’inin tartışma konularından biriydi. 

Bu kanundaki para, mal ve çalışma yükümlülükleri afet durumunda felakete uğrayanların kurtarılması, meydana gelen hasar ve zararın telafisi için ihtiyaç duyulan ve hemen sağlanamayan para ve her türlü taşınır ve taşınmaz malları ve yapılması gereken işleri kapsıyor.

Afet OHAL’inin ilanıyla birlikte CB, OHAL süresince ve OHAL bölgesiyle sınırlı olarak, OHAL’in gerekli kıldığı konularda -bunun OHAL’in gerekli kıldığı konularla sınırlı olmayacağını, AYM’nin bu konudaki sessizliğini 2016 OHAL’inden biliyoruz- CBK’ler çıkaracak. Afet CBK’leri, Anayasaya göre CB’nin CBK çıkarma yasağı olan hak ve özgürlükleri de içine alabilecek. 

Anayasanın “temel haklar ve ödevler” kısmının “genel hükümler” bölümünde yer alan temel hak ve özgürlüklerin niteliği, sınırlanması, kötüye kullanılamaması, durdurulması hükümleri; kişinin hakları ve ödevleri bölümünde yer alan 24 maddedeki hükümler; siyasi haklar ve ödevler bölümünde yer alan 9 maddedeki hükümler olağan CBK’lerle düzenlenemezken OHAL CBK’leriyle sınırlamasız düzenlenebilecek. Kanun hükmünde olacak bu CBK’ler Resmi Gazetede yayımlanıp Meclise sunulacak. Meclis üç ay içinde görüşüp karara bağlamak zorunda. Aksi halde OHAL CBK’leri kendiliğinden yürürlükten kalkacak. 

Bu konuda Meclis denetiminin çalıştırılamadığını OHAL KHK’lerinde gördük, yaşadık. AYM denetimi mi? Olağan dönemdeki CBK’ler için var ama OHAL CBK’leri için denetim yok!

Afet nedeniyle OHAL birçok kesimce savunuluyor. Ancak yapacakları yaptıklarından belli bir siyasal iktidarın aldığı OHAL kararıyla ile karşı karşıyayız. OHAL KHK’lerinin nelere yol açtığını kimleri mağdur ettiğini yaşayarak gördük, hâlâ da yaşıyoruz.

OHAL, 6 Şubat sabahından bu yana plansızlığı, örgütsüzlüğü ve ayrımcılığıyla afeti her yönden büyütüp yaygınlaştıran siyasal iktidarın durumu kurtarma, yaşananların üzerini örtme, tepkileri kırma aracı olarak devreye sokuldu. Yukarıda değindik, seçimi, bölgenin seçimdeki ağırlığını, bölgede sürdürülecek siyasi faaliyet ve propaganda hakkını da unutmayalım.

Daha da önemlisi, hak ve özgürlükler sınırlandırılır ya da durdurulurken siyasal iktidar devlet gücünü ve dinselliği kullanacak, halkın dayanışma gücü kırılacak. Afet, can ve mal kaybı, hâlâ ulaşılamayan enkazlar ve canlar, beslenme ve barınma sorunları, yaşam hakkının gereği olan ama karşılanamayan tüm gereksinmeler gerçeği yasaklara ve/veya kadere bağlanacak.  

Yaşamını kaybeden binlerce can geri gelmeyecek. 

OHAL çözüm olacak mı? Mağduriyetler giderilip yaralar sarılacak mı? Huzurlu bir yaşama kavuşulacak mı, nasıl kavuşulacak? Gelecek doğal olayların afete dönüşmemesi önlenecek mi, nasıl önlenecek?  

Sorunlar ve çözüm yolları mağdurlar ve düzenin gerçekçi analizini yapanlar tarafından, boyun eğmeyenler ve susmayanlar tarafından çok iyi biliniyor. Sorunlar doğal olayları afete dönüştüren kapitalist düzeni işaret ediyor. OHAL de o düzen tarafından kullanılıyor.

İnsan beslenme, barınma, yerleşim, gereksinim ve yaşam pazarının müşterisi olarak, emekçi sömürülen olarak görüldükçe “yıkım” deprem maskesiyle anlatılmaya, halk kandırılmaya devam edecek. Kapitalizmin felaketleri, kapitalizmde çaresiz.