ABD’nin hegemonyasında olan bütün devletlerin çıkarlarını artık koruyamadığı görülüyor. Bu kaçınılmaz olarak çatlaklara ve önemli siyasi gerilimlere yol açacaktır.
ABD Ukrayna cephesinde istediğini almak için epeyce yol kat etmiş gözüküyor. Rusya savaşta, şimdilik kazandığı topraklara rağmen, çok yıprandı ve eğer Pasifik’te bir Doğu cephesi açılırsa ne kadar buna gücünün yeteceği muğlaklaştı.
ABD’nin Ukrayna’nın toprak kaybı umurunda bile değil bir yerden sonra, ama Rusya’nın seferberlik ilan etmesi üzerine başta beyaz yakalı emekçiler olmak üzere askerlik çağındakilerin oluk oluk yurtdışına kaçmasını çok önemsemiştir eminiz.
Gerçi bu buruk bir sevinç olmalı, çünkü doğrudan bir savaşa katılmayan ABD bir vadede seferberlik ilan ederse büyük olasılıkla benzer, hatta daha politize olmuş bir refleksle karşılacağının farkında.
Evet, ABD şu ana kadar Rusya’yı hırpalamayı, Ukrayna’yı ve ordusunu doğrudan yönetmeyi, Avrupa Birliği (AB) ülkelerini bazı çatlaklara rağmen şemsiyesi altında tutmayı başarmış gözüküyor.
Ancak Batı emperyalizminin liderliğini daha ne kadar sürdürebileceğini güncel bir olay üzerinden ele alacağız.
26 Eylül’de Rusya’yı Almanya’ya bağlayan Baltık Denizi altından döşeli doğalgaz boru hatları olan Kuzey Akımı 1 ve 2’de sızıntı bildirildi. Dört ayrı yerden gaz sızıyordu, Danimarka ve İsveç’ten 100 kg’lık TNT’nin patlamasının neden olabileceği sarsıntılar kaydedildi. ABD donanmasının ise bu bölgede kısa bir süre önce mayın tarama ve yerleştirme tatbikatı yaptığı anlaşıldı.
Bu köşede hiçbir kapitalist devlete ve arkasındaki sermaye sınıfına kefil olmuyoruz, Rusya şu an aklımızın ermediği bir derin taktiğin ürünü olarak bu saldırıyı yapmış olabilir tabi ki.
Ama doğal şüpheli, hatta bunun ötesinde failin ABD olduğundan hemen hiç kimsenin şüphesi bulunmuyor. Hatta sabotajdan dolayı eski Polonya Savunma ve Dışişleri Bakanı ABD’ye bir mesajla teşekkür etti!
ABD’nin yüzyıldır dünya halklarının başına bela olan haydut karakteri değil sadece bu kanıyı güçlendiren. Daha savaş başlamadan Biden Rusya Ukrayna’ya girerse Kuzey Akımı’nın işini bitireceklerini söylemiş, bunu nasıl yapacakları sorulduğunda “Söz veriyorum, bunu beceririz” demişti.
Yani bu iş emperyalist dünyanın savaş hukukunda değil de mahallede olsa Biden çoktan savcıya ifade vermiş ve belki ilk duruşmaya kadar tutuklanmıştı.
İşin burasında oyalanmayacağız, olayın başka bir yönü var:
Sızıntı durduruldu ama Kuzey Akımı Hatları’nın uzun bir süre çalışması imkânsız artık. Delinen boruların değiştirilmesi, en azından temizlenmesi ve onarılması gerekiyor. Savaş koşullarında bu işlemlerin yapılması mümkün değil.
Böylece Rusya bir koz olarak “vanayı açarız, kapatırız”ı kaybetmiş oldu.
Almanya sermayesi ise hep ikircikliydi bu konuda ve bir iki yıl için geri dönüş şansı kalmadı.
Kazanan ise ABD’nin sıvılaştırılmış doğal gaz tekelleri oldu. Şimdiden bu yıl kârlarının zirve yaptığı söyleniyor.
Uzun bir süre Alman sermayesinin çıkarlarını temsil eden Merkel ise “Rusya ile doğal gaz anlaşmalarından ve Kuzey Akımı Kanalı anlaşmasından pişman olmadığını” bildirdi. Bunu Rus doğal gazının ABD sıvılaştırılmış gazına göre çok daha ucuz olmasına bağladı.
Aslında Kuzey Akımı Hatları bir yerde Rusya ve Almanya’nın ortak işletmesi olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla ABD gücüne ve güncel duruma dayalı olarak bir müttefikinin malına sabotaj yapmış ve Almanya’yı uzun süreli bir iktisadi zorluğa sürüklemiş oldu. Ayrıca bu Alman sermayesinin siyasi iradesine karşı da yapılmış bir sabotajdı.
İlginç bir şekilde Türkiye Almanya ile aynı sıklette olmasa da emperyalist hegemonya krizinde ikircikli bir tutum sergilemesiyle benzer özellikler gösteriyor. Türkiye sermayesi de Rus gazının avantajlarından yararlanmaya baktı. Ve Rusya’nın bildirdiğine bakılırsa ele geçirilen sabotajcılar Karadeniz üzerinden Rus gazını Türkiye’ye taşıyan Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı’nı aynı günlerde hedeflemişlerdi. Henüz bir kanıt sunulmadı ama bir yere kaydetmekte yarar var, çünkü bu hat Rus gazını Avrupa’ya ulaştıran neredeyse tek güvenli hat olarak kaldı.
Emperyalist sistemin hegemonik devleti bu hegemonyayı sadece askeri gücünden üretmez, arkasına topladığı diğer emperyalist devletlerin çıkarlarını da genelde koruduğu için lider konumunu sürdürebilir.
ABD’nin hegemonyasında olan bütün devletlerin çıkarlarını artık koruyamadığı görülüyor. Bu kaçınılmaz olarak çatlaklara ve önemli siyasi gerilimlere yol açacaktır.
Örneğin Almanya’da sağ popülist/faşist parti olan AfD’nin Alman sermayesinin sözcüsü olarak hızla yükseldiği ve bu çıkar çatışmasına yaslandığı görülüyor.
İkili tanımlamayı ise şöyle anlayalım, eğer eş zamanlı işçi sınıfı siyaseti de bir çıkış yaparsa AfD faşist bir parti, yapamazsa sağ popülist bir parti olacaktır.
Türkiye’de neredeyse bütün düzen partilerinin de benzer bir özellik taşıdığını kaydedelim. Rusya’nın bu sıkışmışlıkta Türkiye sermayesine teklif ettiği Türkiye’nin Rus gazı için servis istasyonu olmasını ise olayları izlemeye devam ederken daha sonra ele alalım.