'21. yüzyılda sosyalizm iktidara geldiği her yerde bütün bireyleri bilimsel dünya görüşüne ulaştırabileceği iddiasını taşıyor.'

21. yüzyılda sosyalizmin kültür hedefleri ne olmalı? Küba'dan bir esinti

Bir kez daha Küba’dayız. Bu sefer bir heyetle sosyalizmin bilimin gelişimine etkisini anlamaya ve belgelemeye dönük bir ziyaret gerçekleştiriyoruz.1 Finley Aşı Enstitüsü, Biyoteknoloji Merkezi, Sinirbilim Merkezi, Havana Üniversitesi’nden bilim insanları ile bir araya gelip sohbet edeceğiz. Bazı erken sonuçları belki bu köşede paylaşma şansı buluruz. 

Ama bugün dünyadaki güncel gelişmelerden ziyaret programının yoğunluğu nedeniyle de kopmuşken başka bir konuya girelim: 21. yüzyılda beklediğimiz sosyalist devrimler dalgasının kültür hedefleri ne olmalı? 

Biliyorsunuz, Türkiye’de geçen ay siyasetler ve çok sayıda aydının imzasıyla Sosyalist Güç Birliği deklarasyonu yayınlandı. Bu heyecan yaratan bildiri, günümüzde sol olabilmek için temel kıstasların altını çiziyordu: Anti-emperyalist, laik ve emekten yana olacaksınız.

1959’da gerçekleşen Küba Devrimi kendisinden 63 yıl sonra yayınlanan bildirinin pratikte tarihsel bir sınanmasını vermişti.

Geçen yüzyılın tanıklık ettiği en önemli devrimcilerden olan Fidel ve 26 Temmuz Hareketi’nin başlangıçta sosyalist bir programa sahip olmadığı biliniyor. Küba’nın ABD emperyalizminden kurtularak bağımsız olmasını, sosyal adaletin kurulmasını ve halkın aydınlanmasını hedefliyorlardı. 

Bu programla iktidara geldiler. Ancak daha 1960-61 dönemecinde, ülkenin hemen bütün ekonomik varlığını oluşturan ABD tekellerinin Küba’daki sömürüsüne bir devletleştirme ile son vermeden ne bağımsızlık ne aydınlanma ne de toplumsal adaletin sağlanmayacağını gördüler.

Küba burjuvazisi ABD tekelleri ile birlikte Küba’yı terk etti, göbekten bağlıydı varlığı çünkü. Böylece doğal olarak burjuvazisiz kalan ülke heyecan verici bir sosyalist kuruluşa tanıklık etti. 

Ve halen ABD’nin bütün insanlık dışı düşmanlığına rağmen yaratıcı bir biçimde sosyalizmde ısrar etmeyi sürdürüyorlar.

Gezide bir arkadaşım, sosyalizm olmasaydı Havana’da yaşamın farklı olup olmayacağını sordu. O kadar farklı olurdu ki.

Havana ve Küba’nın diğer kentlerinde tekellerin ışıklı neon reklam panoları, kent merkezinde cam kaplı yüzeyleriyle şirketlerin gökdelenleri bulunmuyor. Caddeler kanıksanmış toplumsal eşitsizliklerin izleri ile dolu değil. Ortalık satılmak üzere piyasaya sürülen tüketim eşyaları ile boğulmamış. Güzel binaların çoğu topluma ait kültür çalışmaları için kullanılıyor. Piyasanın her şeyi belirleyen akıl dışılığının bütün reel güçlüklere rağmen etkili olmaması rahatlık duygusu veriyor.

Küba Devrimi büyük bir kültür sorunu ile karşılaştı daha başlangıçta. 1958’de toplumun dörtte biri kadarının okuma yazması yoktu, kırsal kesimde bu oran yüzde 40’ı geçiyordu. Kulağa yabancı gelmiyor- okuma yazması olmayan bu kadar kişiye karşın 10 bin kadar öğretmen işsizdi.

1961’de başlatılan büyük okuma yazma kampanyasına 260 bin eğitici katıldı. İçlerinde 100 bin kadar gönüllü öğrenci, 13 bin işçi ve 120 binden fazla öğretmen vardı.

Kampanya; çok kısa sürede okuma-yazma sorununu ortadan kaldırmasının dışında kent ve kır arasında devrimci bağların kurulmasına, eğitici olarak katılan gençlerden sosyalizmi geliştirecek ve devrime bağlı kadrolar yaratılmasına neden oldu. Birkaç sene önce bir söyleşide Küba’da biyoteknolojinin kurucu ekibinden öncü ve kıdemli bilim insanı Agustin DeLaga, bu kampanyaya katılan gençlerden biri olduğunu anlatmıştı bize. Defter ve gaz lambası bu kampanyanın başlıca araçlarıydı.

Küba eğitimli bir toplum ve sosyalist kültürün oluşturulmasında daha sonra da önemli başarılara imza attı. Hatta dünyanın birçok bölgesinde okuma yazma seferberliklerine çok başarılı olan katkılar yaptı. Küba’nın geliştirdiği “Evet, yapabilirim” programı ile 2008’e kadar 27 ülkeden üç milyon kişinin okuma-yazma öğrendiği duyuruldu.

Şimdi ise dünyaya baktığımızda 800 milyona yakın yetişkinin okuma yazma bilmediğini ve bunun üçte ikisinin kadın olduğunu öğreniyoruz.

Utanç verici gerçekten.

Buna karşılık geldiğimiz aşamada ülkelerdeki arka arkaya patlayan sosyalist devrimlerle kendini gösterecek sosyalizm dalgasının artık temel hedef olarak okuma yazma meselesini başa koymasına gerek yok, bunu geçerken halledeceğiz.

Ancak başka utanç verici sorunlar var, kapitalizmin yapısal krizi bu kadar bilimsel-teknolojik gelişmeye rağmen büyük bir kültür faciası yaratmış durumda.

Örneğin, Türkiye’de bu sene yapılan üniversite seçme sınavlarına giren 3 milyon öğrenciden 100 bine yakını sıfır aldı, yani tek bir soru bile çözemedi. Kırk soruluk matematik testinde doğru yanıt yüzdesi ortalaması 7,2’de kaldı. 

Bırakın öğrencileri, bugün Türkiye’de bilim insanlarının dahi çoğu matematik okur yazarı değil. Oysa üretici güçleri geliştirmek, bilimi ilerletmek ve insanlığın önünde birikmiş devasa sorunları çözmek için tüm emekçilerin olguları matematik diliyle ifade edebilmesi ve düşünebilmesi gerekiyor.

Bunu herkes için yapabiliriz.

Ya teknoloji okur-yazarlığı! Kapitalist tekeller geniş emekçi yığınlarını teknolojik ürünlerini tüketecek kadar bilgilendiriyor. Hazır programların sunduğu basit ara yüzleri kullanmak yetiyor. Ama bunu eğitime alınan bir şempanze de yapabiliyor.

Bilgisayar, televizyon, cep telefonu, enerji santralleri vb. nasıl çalışıyor, iletişim, makine, robot teknolojilerinin teorik temeli nedir, hemen hemen kimse bilmiyor. Tekellerin maymuna çevirdiği bir kitleye dönüşmüş durumdayız.

Teorik ve pratik eğitimi bütünleştirmek sosyalist eğitimin temel pedagojik ilkelerinden biri oldu. Ancak bugün sosyalist devrimin yaşandığı bir ülkedeki bütün emekçi halkın bilim ve teknoloji okur yazarı olması mümkün mü?

Evet, mümkün. 

Ama bu kampanya ile olmaz, bugün insanlığı boğan üretim ilişkilerinin ve yaşam tarzının köklü bir şekilde değişmesi gerekiyor. 

Bu çok geniş konuya Küba esintisiyle bir giriş yaptık, daha siyaset, sanat ve beden okur yazarlığına gelemedik bile.

21. yüzyılda sosyalizm iktidara geldiği her yerde bütün bireyleri bilimsel dünya görüşüne ulaştırabileceği iddiasını taşıyor.

Türkiye’nin ve insanlığın muhteşem bir geleceğinin mümkün olduğuna inanmak ve ufku geniş tutmak çok önemli.

Küba’nın yurtsever ve sosyalizmden vazgeçmeyen güzel insanlarının selamıyla.

  • 1. Bu gezinin gerçekleşmesinde çok emeği olan Jose Marti Küba Dostluk Derneği’ne ve BizimAda Turizm ve Seyahat Acentesine çok teşekkürler.