Garanti Bankası emekçileri şubelerdeki sömürüyü soL’a anlattı: Başka bir arzunuz?

"Şubelerde Devrim" adlı reklam filmiyle ekranı güler yüzlü müşterilerle, çalışanlarla dolduran Garanti Bankası'nda sahne arkasında emekçi düşmanı bir karanlık yatıyor. AKP iktidarında kârlarını katlayan Garanti Bankası da diğer bankalar gibi krizin faturasını emekçilere kesmeye kararlı. İki şube emekçisiyle bu teknolojik dönüşümün emekçilere maliyetini ve şubelerdeki giderek…

Haber Merkezi

AKP iktidarında kârlarını katlayan, geçtiğimiz dönem net kârını 1.57 milyar TL'ye yükselten Garanti Bankası, yaklaşan ekonomik krizin faturasını emekçilere kesmeye kararlı.

Bu konuda, yabancı sermaye BBVA’nın gelişiyle hız kazanan teknolojik altyapı dönüşüm projeleri önemli rol oynayacak.

Söz konusu projelerden bir tanesi, geçtiğimiz günlerde “Şubelerde Devrim” adlı reklam filmiyle duyurulan Garanti Plus... Bildiğimiz anlamıyla şube yapılarının değiştirilip yerine herkese her işin yaptırılabileceği bir ortam oluşturulmaya çalışılırken, emek düşmanı uygulama, reklam filmine güler yüzlü müşteriler ve çalışanlar olarak yansımıştı.

Garanti Bankasının parlak ambalajının altında ise şube emekçilerinin sömürü hikâyesi yatıyor. Bankada şube çalışanlarının durumunu, dönüşümün emekçiler için ne anlama geldiğini Garanti Bankası'ndan iki şube emekçisine sorduk:

Not: Röportaj veren emekçilerin isimleri gizlenmiş ve değiştirilmiştir

Garanti Bankası'nda şube çalışanlarının çalışma koşullarından bahsedebilir misiniz?

A.: Ben operasyon tarafında olduğum için normal bankacılık işlemlerine bakıyorum: ödeme, havale vs. Ama bir süredir KOBİ işlemleriyle de ilgileniyorum; yani iki kişinin yapması gereken işi tek başıma yapıyorum. Belirli bir çıkış saati yok, müdürden veya müdürün bir üstü bölge müdüründen herkese çok ağır bir satış baskısı var. Benim çıkışım minimum 18.30 ama satış tarafındaki arkadaşlar 19.00, 19.30 gibi çıkıyorlar en erken. Şubenin pusula hedefi var, o tutmazsa çok daha uzun sürüyor. Üst kata, müdüre görünmemek için lavaboya çıkmayan arkadaşlar var. Bazen çıkınca müdür yakalıyor, “neden şunu yapmadın”, “neden bunu yapmadın” diye sorguya çekiyor.

B.:  Normal şartlarda mesaimiz 09.00-18.00 arasında; ama 18.30'a kadar fazla mesai alamıyorsunuz, 18.30'dan sonra fazla mesai alabiliyorsunuz. Müdür olmadığında normal saatte çıkabiliyorsunuz ama müdür olduğunda 18.30'da çıkmak bile sorun olabiliyor. Gece 11-12’lere kadar kaldığım çok oldu. Biz yine operasyon tarafında olduğumuz için daha rahatız, satış tarafındakiler ayrıca baskı görüyorlar, onların koşulları çok daha da kötü.

Sizin ve çalışma arkadaşlarınızın karşılaştığı mobbing uygulamalarından biraz bahsedebilir misiniz?

A.: Mesela raporlu olduğu halde işe gelen, gelmek zorunda bırakılan iki arkadaşım var. Ben hesap vermemeyi tercih ettiğim için bana çok fazla baskı yapamıyorlar, ama yıllardır terfi bekliyorum onu vermiyorlar. Aslen bu işte devam etmek isteyen ya da bu işte çalışmak zorunda olan arkadaşlara daha çok baskı uygulanıyor. Borcun varsa, maddi durumun kötüyse, o işe ihtiyacın varsa sana daha fazla baskı uygulanıyor. Yeni bir bahaneleri de var, itiraz geldiğinde “bana da yukarıdan baskı geliyor” diye üzerlerinden atıyorlar.

B.: Başka bir şubede çalışan arkadaşım anlattı. Müdürleri saat 6 buçukta kapıyı çalışanların üzerine kilitliyor. Onlar da arama yapıp satış çıkarmaya çalışıyorlar hedefler tutsun diye. Gece 12.00’de gelip kapıyı açıyor ve çalışanları çıkarıyor.

Kendimden örnek verecek olursam ATM'lere para yükleme işini de artık biz yapıyoruz, normalde bizim işimiz değildi ama onu da bize yüklediler. Birçok kez hafta sonu aranıp ATM’lere para yüklemek için planlarımı bozmak, ailemi, arkadaşlarımı bırakmak zorunda kaldım. Bir senedir hafta sonlarında ancak müdürden izin alarak şehir dışına çıkabiliyorum.

Kadın çalışanlara ayrıca baskı yapılıyor. Özel durumlarda izin alma gibi problemlerin yanında bizim müdürümüz mesela kadın çalışanlara sürekli  "Sakın bu sene hamile kalmayın!" diyor.

Ağır çalışma koşulları, gördüğünüz baskı, mobbing sağlığınızı nasıl etkiyor?

A.: Baskı o kadar çok ki, birçok arkadaşımız antidepresan ilaçlar kullanıyor. Örneğin bir arkadaşım, doktor kontrolünde kullandığı bu ilaçlar nedeniyle şimdi yumurtalığını kaybetmek üzere.

Benim de bankaya başladığımdan bu yana çok ağır migren ağrılarım var, daha öncesinde yoktu. Mesai saatlerine denk geldiğinde arkadaşlarım beni idare etmeye çalışıyorlar, ama bazen gerçekten dayanılmaz oluyor. Fiziksel olarak bundan çok daha ağır işlerde çalıştığım dolu; hiçbir işimde burada olduğu kadar yıpranmadım.

B.: Klasik meslek hastalığımız sağ kolumda sinir sıkışması, boyun fıtığı. Ayrıca hatırlatmak lazım, bundan birkaç sene önce borçlarından dolayı intihar eden bir güvenlik personeli vardı. Banka tabii hemen sorunu çalışana yükleyerek “sağlık sorunları vardı, depresyondaydı” diyerek sıyrılmaya çalışmıştı.

Çalışma koşullarının yarattığı psikolojik etkilerden de bahsedebilir misiniz?

A.: Bir müşterinin işini yetiştiremeyip, yarın nasıl hesap vereceğim diye gece uyuyamadığım çok oldu. Özellikle satış ekiplerinde bizi de aşan çok ağır baskılar var. Bir ay bitmeden diğer ayın stresi kaplıyor onları. Bir arkadaşım vardı, onun KOBİ'ye verildiğinde geçirdiği değişime bizzat şahit oldum.

Daha önce bankanın başka bir departmanında çalışırken ben de benzer bir durumu yaşamıştım. Ülkenin her tarafından arıyorlar, günde 200-250 kişiyle konuşuyorsun, sonrasında bir daha telefon görmek istemiyorsun. O dönemde özel hayatımda telefon kullanamıyordum, ailemi arkadaşlarımı arayamıyordum, tamamen içime kapanmıştım.

B.: Şubede yaptığın iş kendini besleyeceğin, var edebileceğin bir alana dönüşmüyor hiçbir zaman. Ben ilk başladığımda çok zorlandım mesela. Kimseyle görüşmediğim, insanlarla arama duvarlar ördüğüm bir dönem yaşamıştım. Bankacılığı bir kimlik olarak kullanmak beni hep itti. Satış işi yapmak da karakterimle çok çelişiyordu, bana göre değil diye düşünüyordum. Bu işi sadece para kazanmak için yapıyorum şeklinde kendimi ikna edince bu psikolojiden çıkmıştım ama uzunca bir dönem sıkıntı çektim.

BBVA ile birlikte ne değişiyor? BBVA'nın gelişiyle hız kazanan Garanti Plus projesi şube çalışanı için ne anlama geliyor?

A.: Terfiler durduruldu, sınavlar durduruldu, “yeni süreç yeni süreç” deniyor, alımlar tek tük yapılıyor. İnsanlar ne olacak diye bekliyor, insan kaynakları bize yeni süreç demekle yetiniyor. 2018 Nisan sonuna kadar Garanti Plus'a geçiş tamamlanacakmış; ama her şey belirsiz, geçiş yapılan şubelerdeki durumun da çok kötü olduğunu duyuyorum. Garanti Bankası'nda çalışmaktan önceden de çok memnun değildim ama bu rahatsızlığım o kadar yüksek boyutlarda değildi, belki birkaç yıl çalışır sonra ayrılırım diyordum, ama şu anda tek bir güne bile tahammül edemiyorum.

B.: Herkes çok rahatsız son birkaç senedir, ben bankanın hiç bu kadar kaynadığı bir dönem görmedim. Daha önce iş arkadaşlarım “en azından maaşlarımız düzenli ödeniyor, kötünün iyisi” derken şimdi “acaba ben ne iş bulabilirim başka” diye bakmaya başladılar.

Garanti Plus şubede herkes her işi yapacak anlamına geliyor. KOBİ'yi, Bireysel‘i ve Gişe‘yi birleştirdiler. Üçü aynı işi yapıyor, aynı hizmeti veriyor. Şu an için satış hedefimiz yok ve güya müşteriye doğrudan hizmet vermeyecektik. Ama tabii işler öyle yürümüyor. Bekleme süreleri çok fazla, içerde müşteriler çok fazla beklemeye başladı bu sistemden sonra. Bekleme sürelerinin kısalması için artık her işi yapıyoruz. Örneğin, müdür bizi boş gördüğünde “Boş durma, lobide dolaş, kredi kartı ve kredi ödemesi yapacak müşterilere ATM'den yardım et” diyor. 1 saati geçen beklemelerde müdür olay çıkartıyor, hepimizi azarlıyor.

Bir de yeni şube modelinde masanın önü açık olduğu için müşteri doğrudan seni görüyor, dinlenmek için hiç şansın olmuyor. Müdür de böyle söylüyor, “Artık müşteriyle aynı seviyedesiniz, müşterinin baskısını doğrudan hissedeceksiniz, sandalyenizi en alta alıp bilgisayardan başka sitelere girip, çay kahve içemeyeceksiniz” diye.  Tabii kimsenin yan gelip yattığı yoktu Garanti’nin hiçbir şubesinde önceden de, ama şu anda baskıyı müşteriden de yiyorsun, müdürden, bölge müdüründen de, nefes alma imkânın yok. Yeni şube modeli bunları getirdi işte.

Garanti Plus gibi teknolojik altyapı dönüşümleriyle çalışan sayısında, profilinde ve çalışma koşullarında nasıl bir değişim bekleniyor?

A.: İlk etapta 2 bin kişinin çıkarılacağı söyleniyordu. Benim duyduğuma göre 2017'nin sonuna kadardı bu sayı. İşten çıkarma olmadı şu ana kadar ama belirsizlikten ötürü istifa edenler oldu. Proje oturana kadar 1 sene dışarıda bekleyeyim diye hamile kalıp uzaklaşan kadınlar oldu. Onun dışında STEP projesi var mesela. O da satış timi oluşturma projesi, büyük müşterilerin eline tablet veriyorlar, kendi işlemlerini yapabiliyorlar, operasyonel işlemleri de azaltıp, herkesi satışa yönlendirecekler. Satış hedefi olmayan personel istemiyorlar, çünkü asıl kârı oradan elde ediyorlar.

B.: Herkes kaygılı. Bir yandan herkes iş bakıyor ama ülkede de bir kriz durumu var, nerede, nasıl iş bulacaklarını bilmiyorlar. Toplu işten çıkarma durumunda bu insanların bir kısmı uzun süreli işsiz kalabilir.

Bankaların büyüklüğü önceden şube sayısıyla ölçülürdü, şimdi ise tam tersi oluyor. Bir şube ortalama kırk bin, elli bin kira ödüyor, personel giderleri de var, teknolojik dönüşümlerle bu kalemleri kaldırıp kâra dönüştürmek istiyorlar. Müşteriyi hat üzerindeki farklı şubelere ya da dijital kanallara kaydırarak kaybı kapatıyorlar, kalan şubelerdeki insanlar da daha çok çalışmak zorunda kalıyor, zaten işe alım da doğru düzgün yok.

Çalışma koşullarının çok ağır olduğundan bahsediyorsunuz, peki insanlar neden hala çalışmaya devam ediyorlar?

A.: Bankacılık sektörü de çalışan sayısı anlamında küçülmeye gittiği için daha çok teknolojik altyapılarını geliştirmeye odaklanıyor, dijital şube dönüşümleri, alternatif kanallar vs. İşgücünü azaltacak, bankadan çıkarılan insanlar iş bulamayacak. Ben bir borcun altında değilim, ama borcu olanlar için zor. İnsanlar ev kredisi ödüyor, geçindirmek zorunda oldukları aileleri var, onun için bu durum büyük bir yıkım olabilir. Bankada çalışmayı kimse istemiyor ama “10 yıllık tazminatımı onlara niye bırakayım” diye düşünüyorlar. Mesela ben de şu anda çıksam, tazminatımı alamayacağım, yani mahkeme yoluna başvurulabilir ama onun da ucu kapalı, çünkü başlarken tam olarak neye imza attığımı bilmiyorum, sözleşmede tam olarak ne yazdığını bilmiyorum.

B.: Şu an aslında herkes çok rahatsız, ama bir çıkış göremiyorlar, “bari en azından burada devam edeyim, sağlık haklarımız var, çocuklarımız faydalanıyor, maaşımız düzenli yatıyor, belli avantajları var, ne yapalım biraz daha katlanalım” diyerek devam ediyor.

Aslında çoğu insan, tazminatını verip de çıkarsalar bir şey demeyecek. O kadar kötü aslında durum. Birçok kişi zaten mecbur olduğu için çalışıyor. Diğer yandan iş aramak da bir çözüm olmuyor, hangi işe gideceksin, her yerde durum aynı. Kafe açmak gibi hayaller de artık espri konusu olmaya başladı, yüz binlerce banka emekçisi var.

Emekçilerin iş yerlerinde karşılaştığı emek düşmanı uygulamalara karşı 27 Ocak 2018’de "Banka, Finans ve Sigorta Emekçileri Halk Komiteleri"nin kurulacağı ilan edildi. Siz ne söylemek istersiniz?

A.: Bankada çalışanların gösterdiği toplu çıkışlarda kazanım sağladığımız olmuştu. Sor-Paylaş diye bir platformumuz var, Garanti Bankası'nın iç ağı Garantinet'te. Gasp etmek istedikleri 3 aylık bir zam farkını, "Bu dönem vermeyeceğiz, önümüzdeki dönemde vereceğiz" dediler, Sor-Paylaş'tan verilen tepkiler karşısında geri adım atmak zorunda kaldılar. Bu çok basit bir örnek olmasına rağmen insanlar bu tarz çıkışları bile arkalarında bir güç göremedikleri için yapamıyorlar. Ortalıkta çalışanların haklarını savunacak bir sendika oluşumu da yok. O yüzden böyle bir oluşumu doğru ve yerinde buluyorum.

B.: 2018 yılı bankacılar açısından çok daha ağır ve zor bir yıl olacak. Ben açıkçası birlikte hareket etmek dışında bir çözüm göremiyorum. O yüzden bu çağrıya hiç vakit kaybetmeden cevap vermek gerekiyor.


İŞÇİLER soL'A KONUŞUYOR