Okul değil, ticarethane; öğretmen değil, modern köle!

On binlerce öğretmen açığına rağmen AKP'nin kadro açmaması, KPSS atamalarında doruğa çıkmış olan torpil, sonrasında gündeme gelen mülakat yalanı... Bu cendereden sıyrılamayan öğretmenler genellikle meslekleriyle alakasız bir alanda çalışmak zorunda kalıyor. Öğretmenlerin en sık başvurduğu çare ise ücretli öğretmenlik ya da özel okullarda öğretmenlik... Ücretli öğretmenlik yapan Ali ile bir…

Ercan Bekçi

100 binin üzerinde öğretmen açığının olduğu Türkiye'de, AKP tarafından hem öğretmen ataması yapılmıyor hem de öğretmenler yapılan atamalarda "sözleşmeye" mecbur kılınıyor. Sözleşmeli ya da ücretli öğretmen olabilmek için AKP'nin mülakatından "başarıyla" geçmek zorunda olan öğretmenler, torpil bulamamaları durumunda atanma şansı da bulamıyor.

Binlerce öğretmenin mesleklerinden oldukça farklı işler yapmak zorunda kaldığı Türkiye'de, birçok öğretmen ise yaşadığı bunalım ve intihar haberleriyle ülke gündemine giriyor...

AKP'nin sömürü cenderesinin içinde ezilen öğretmenler, ücretli ya da sözleşmeli öğretmenlik adı altında büyük bir sömürüye maruz kalıyor. Edebiyat öğretmeni Ali ile İngilizce öğretmeni Nilay, bu sömürü zinciri içinde kendisine yer bulmak zorunda kalan binlerce öğretmenden sadece ikisi....

TORPİL OLMAZSA OLMAZ...

Ali mezun olduktan sonra KPSS’ye girmeyi düşünmüş ancak KPSS'nin ardından dönen torpil ve mülakat sisteminden kendisini sıyıramayacağını anlayınca bu fikirden vazgeçmiş bir öğretmen. Biraz ailesine mahcup olmamak için, biraz da çevresindeki insanların baskısıyla, bulunduğu ilçenin milli eğitim müdürlüğüne ücretli öğretmenlik için başvurmuş. Başvuru sürecini anlatan Ali, “Başvurunuzun onaylanması bile torpil meselesi. Nasıl oldu ben de anlamadım, benim başvurumu kabul ettiler. Evrak teslimi sırasında önümdeki aday evraklarının arasına bir AKP’linin kartvizitini koydu” ifadelerini kullanıyor.

Başvurusunun kabul edilmesiyle görev yapacağı okula gönderilen Ali, sistemin ilk sürprizi ile burada karşılaşıyor. Edebiyat öğretmeni olan Ali’ye "özel eğitimlilere ders vereceği" söyleniyor. Ali karşılaştığı ilk şokun etkisini atlamamışken, dersler başlıyor. Bu süre boyunca asgari ücret altında maaş aldığını belirten Ali, kendi alanı olmayan bu alanda öğretmenlik yapamayacağını ifade ediyor ve arkadaşlarına haber veriyor. Daha sonra arkadaşlarından gelen haberle başka bir ilçede bir Anadolu lisesinde çalışmaya başlayan Ali, burada da AKP döneminde palazlanan gerici müdür ve gerici eğitim sistemi gerçekliği ile tanışıyor.

300-400 LİRA MAAŞ...

Okul müdürünün AKP döneminde yaratılan tarzda bir gerici olduğunu ifade eden Ali, kendisine verilen ders programına en ufak bir itiraza müsade edilmediğini ifade ediyor. Girdiği ders saatlerinin arasında uçurum olduğunu belirten Ali, bu süre içinde okulda nöbetçi olduğunu ve bir yere de hareket edemediğini ifade ediyor. Ayrıca verilen ücretlerin komikliğinden de bahseden genç öğretmen, “Bazen ayda anca 300- 400 lira kazanabiliyordum. Son gittiğim okulda 900 liradan fazla kazanmadım” diyor.

“Kar yağsa okul tatil edilse kesiyorlar, yol yok, yemek yok, atama yok, sesini hiçbir şekilde çıkaramıyorsun” ifadelerini kullanan Ali, müdüre herhangi bir muhalefette direkt okulla ücretli öğretmen arasındaki ilişiğin kesildiğini vurguluyor.

GERİCİ BASKI HER YERDE

Okul içinde birçok gerici uygulama yaşandığını, yapılan gerici faaliyetlerin öğrenciler tarafından kendisine aktarıldığını belirten Ali, özellikle 15 Temmuz sonrasında "okul faaliyeti" adı altında iktidar övgüsü yapmanın zorunluluk haline dönüştürüldüğünü aktarıyor. Cuma namazı saatlerinde, kadın öğretmenlerle öğretmenler odasında yalnız kaldığını ve bu durumun bir süre sonra baskıya dönüştüğünü belirten Ali öğretmen, “Bir keresinde bir öğrencim, 'erkek öğrencinin kalktığı yere kız öğrencinin oturması durumunda bunu zina sayılacağını’ duymuş öğretmeninden. Okullardaki durum bu” ifadeleriyle eğitimdeki gerici dönüşümü özetliyor.

ÖZEL OKULLARDA DA DURUM ÇOK FARKLI DEĞİL

Eğitim fakültesinden mezun olan öğretmenlerin çok önemli bir bölümü de özel okullar tarafından yaratılan "çark"ın dişlileri arasında ezilmeye mecbur kalıyor... Nilay öğretmen, özel okullarda verdiği ders karşılığında para kazanan başka bir öğretmen. 

soL'a konuşan İngilizce öğretmeni Nilay, bir eğitim kurumu değil ticarethane olarak görülen okulda, emeklerinin karşılığını alamadıklarını ve standart bir ücretleri olmadığını söylüyor.

DERS PROGRAMINDAKİ KURNAZLIK VE KAĞIT İŞLERİ

"Bir özel okulda çalışıyorsanız en az 1 seneniz sözleşmeli geçiyor" diyen Nilay, bu süre içinde ders programlarında yapılan kurnazlıkla, sözleşmeli öğretmenlere kağıt işleri yaptırıldığını ifade ediyor. Nilay, sadece ders saati üzerinden ücretlendirildikleri için, derslerin arasındaki uçurum nedeniyle, okulda bulunmak ve okulun hiçbir ücret ödemediği işleri yapmak zorunda kaldıklarını belirtiyor.

Çalıştığı okuldaki öğretmenlerin ayda 1 defa yorgunluk nedeniyle bayıldıklarını vurgulayan Nilay, sağlık sorunlarıyla ilgili istedikleri izinlerin, okul yönetiminin engellemeleri ile karşılaştığını söylüyor. Hafta biterken mecbur kaldıkları bir başka şey de toplantı. Toplantıların en az 2 saat sürdüğünü ve çalıştıkları saatler dışında gerçekleştiğini vurgulayan Nilay, Cuma namazlarına giden erkek öğretmenlerin okul nöbetlerinin de sözleşmeli öğretmenlere yazıldığına dikkat çekiyor. Nilay öğretmen, "'Normalde sözleşmelilere nöbet tutturulmaz' şeklinde bir yalanları vardı" diyor. 

KESİNTİ: MAAŞLARDAKİ 'DÜZENLİLİK'

Derse girmedikleri saatler için hiçbir ücretlendirme alınmadığını vurgulayan Nilay, "Ücretle ilgili en zor şey şu: Şubat ayında, yaz tatilinde, resmi tatillerde derse girmediğin için ücretin yok. Ama Şubat ayı ekstra zorlu. Neden bilmiyorum, Mart ayının ödemesi de hep gecikir. 'Şubatın ödemesi Mart ayında yapılacak, Mart ayında para yok' deniliyor. Zaten düzenli bir gelir olmadığı için ay sonu ne kadar gelecek, ne olacak derdi hep var ve sürekli tetiktesin. Taa Nisan ayında önce bir Şubat ayı ücreti yatıyor, şanslıysan ayın sonuna doğru artık sen kelimenin tam anlamıyla sürünüyorken Mart ayının maaşını alıyorsun. O iki ay sıfır gelirle işe gitmek için bile borçlanır hale geliniyor."

'HER ŞEY KEYFİ'

Sosyal güvence durumlarını "Özel okulda zaten her şey keyfi" diye özetleyen Nilay, çoğu öğretmene, "Hocam sen çalış, maaşın az olur sözleşmelisin, ben sigortanı yatırmayayım da sana elden vereyim" denildiğinin altını çiziyor. 

Nilay öğretmen, genellikle iş sözleşmelerinin belirli bir süreye kadar yapıldığını hatırlatarak, "İş akdi süresinin sonuna gelindiğinde bütün sözleşmeli öğretmenlerden istifa mektubu istediler. Bitiş süresinden bir süre önceye denk geliyor. Gerekçe olarak da MEB’e işten ayrıldığımızı bildirmelerinin zorunlu olduğunu söylediler. Belirli süreli iş akdinin bitiş tarihinden önce işçi tarafından feshedilmesi demek; kıdem, ihbar vb gibi pek çok hakkından feragat etmiş olması demek aslında. İstifa mektubu vermemekte direttim" diyor. 

Baskılara daha fazla dayanamadığını belirten Nilay, "Ben artık günde 10 kez arayıp istifa mektubu istemelerinden yıldım ve bir daha o okulda çalışmayacağıma emin olduğum için dayanamayıp istifamı verdim. Ama eminim kalan tüm öğretmenler şu an sözleşmeli çalışmaya devam ediyor. Keşke daha fazla diretseydim diye pişmanlık duyarım sürekli" ifadelerini kullanıyor. 

ÖĞRETMENLER ARASINDA GERGİNLİK

Nilay, okul içindeki sosyal ortamın ise, "kadrolular" ve "sözleşmeliler" şeklinde ayrıldığını, okul yönetimi eliyle yaratılan bu iki "grubun" arasında sürekli bir gerginlik olduğunu söylüyor. Nilay, durumu şu sözlerle anlatıyor:

"Sözleşmeli öğretmenler genellikle bu başarısız denilen sınıflara koyulur. Bu öğrencilere başarısız oldukları fikri o kadar alıştırılmıştır ki, bir türlü bu inancı yıkamazsınız ve sınavlardan sürekli düşük aldıkları için siz sorumlu tutulursunuz. Hem yönetim, hem veli, hem de öğrenci böyle davranır. Dönem sonu her öğretmen için sözleşme yenilemesi sürecinde bu başarılılık göz önünde bulundurulduğu için işten çıkarma olduğunda gözden daha rahat çıkarılan kişi sözleşmeli öğretmen olur."