Starbucks’ta sömürünüzü nasıl alırdınız: Sütsüz, venti!

En küçük boy kahve bardağının adı bile "tall" (uzun) olan Starbucks'ta çalışmak nasıldır? Bir Starbucks emekçisine, sömürünün boyutlarını sorduk, "venti" yanıtını aldık.

Evrim Gökçe

Geçtiğimiz günlerde Amerikan kahve şirketi Starbucks, 10 bin göçmeni işe alacağını duyurdu. ABD Devlet Başkanı Donald Trump’ın sağa sola ateş eden zaptedilemez halleri, kapitalist ağların “aktivizm” yarıştırmasına alan açmayı sürdürüyor. Muhalifliğini “aktivizm” dozunda örenler için Starbucks’ın hamlesi, belki de kahve tadındadır.

Ancak Starbucks’ta çalışmak hiç de sütlü bir kahve tadında değil.

26 yaşındaki Vildan, Ankara’da bir fakültede yaptığı yüksek lisans sırasında, şehirde yaşamayı sürdürebilmek için, Starbucks’ta yarı zamanlı çalışmaya başlamış. “Lisans mezunuydum ama çalışabileceğim bir yer yoktu ve önünden geçerken girmiştim mağazaya” diyor. Önce tesadüfen güvenlik görevlisi, ardından mağaza müdürü ile konuşmuş ve 3 gün sonra çalışmaya başlamış.

BARİSTALAR NE YAPAR?

“Çok fiyakalı bir adımız vardı, bize ‘barista’ deniyordu” diyor. İtalyanca’da kahve hazırlayan kişi demek olan ‘barista’, bir Starbucks şubesinde kahve hazırlamak, boşları toplamak, yerleri paspaslamak, kahve kolilerini taşımak ve tuvalet temizlemek anlamına geliyormuş.

“Vardiya saatleri 18-23.00” idi diyor Vildan, ama her mağazada saatler değişebiliyormuş. Mesaisi 5 saat gibi görünse de, kapanış yaptıkları, tüm mağazayı temizledikleri için çıkışı gece 01.30'u buluyormuş. “Eve servisle bırakılıyorsunuz ama gidip de duş bile alamadan uyuyakaldığınız çok olur” diyor. Mesai sonrası 2 saati bulan iş ise angarya. Bu saatler için ücretlendirme mevcut değil.

Vildan günde ortalama 50 bardak kahve hazırladığını söylüyor. Çalıştığı mağaza müdürünün kendilerine kötü davranmadığını ama müşteri memnuniyeti beklentisinin bezdirici olduğunu vurguluyor. “Sütü, kreması, şurubu; istenileni becerene kadar uğraşırsınız” diyor.

Mağaza müdürlerinin dışında bir de vardiya müdürleri bulunuyor. Onlar da bir ‘barista’dan küçük bir maaş farkıyla çalışıyorlar, vardiya düzenini sağlamakla görevliler.

KUVEYTLİ PATRON, 8 YILDA KAZANMAYI UMDUĞUNU, 6 AYDA KAZANDI

Starbucks Türkiye’ye Kuveytli patron Muhammed Al Shaya ile girmiş. Firmanın Ortadoğu yatırımlarını Al Shaya yapıyor. Türkiye pazarına girdiği 2003 sonrasında, 7-8 yıl içinde yatırımlarını amorti etmeyi bekleyen Kuveytli yatırımcı, hedefine 6 ay içinde kavuşmuş.

Vildan'a “Nedir bu kadar kıymetli kılan Starbucks’ı” diye sorduğumda, meselenin iyi kahve değil, iyi pazarlama olduğunu söylüyor. Bardakların üzerine yazılan isimler, sosyal medya hesaplarında paylaşılan isimli bardak fotoğrafları; “Bilmiyorum sanırım insanlar kendilerini değerli hissediyor isimleri keçeli kalemle yazılınca” diyor.

Yarı zamanlı çalışan biri, günde 1 bardak (en küçük bardak boyu ‘tall’ ile) kahve içme hakkına sahip. Tam zamanlı çalışanlar için bu rakam 2. 

“En büyük sıkıntım bel ağrısıydı” diyor Vildan. Sadece saatlerce ayakta çalışmakla ilgisi olmadığını, yerleri paspaslamanın ve kahve kolilerini taşımanın da aynı şekilde bel ağrısı yaptığını söylüyor.

“Kahve paketlerinin ne zaman açıldığını takip etmek zordu ama sütler günlük kullanılırdı” diyor. 

'AYNI GEMİDEYİZ TATAVASI DEĞİL Mİ'

Bulaşık yıkamak ise ayrı bir iş yükü imiş. “Ama bardaklar kağıt değil miydi” soruma, “Kimileri porselende içmek ister, pastalar da bazen öyle bir yenir ki kurumuş kremayla uğraşmak gibisi olmaz” cevabını veriyor. 

Şirketin CEO’su Howard Schultz, yöneticilik deneyimlerini paylaştığı kitabında; “İnsanlara bir ailenin fertleri gibi muamele et” diyor. 

Schultz’un bu sözünden haberdar olup olmadığını sorduğum Vildan; “Değilim ama aynı gemideyiz tatavası değil mi bu” diyor. Yarı zamanlı çalışan biri olarak, maaşıyla 50 bardak kahve alabileceğini söylüyor ve “O paradan daha fazlasını bir günde zaten kazandırıyordum oraya” diyor.

Vildan bel ağrıları dayanılmaz olduğunda işi bırakmak durumunda kalmış. Arada Gezi eylemlerinden de bahsediyor ve çalıştığı mağazanın eylemlere yakın bir yerde olduğunu, giderken yanında "ilkyardım çantası" götürdüğünü söylüyor ve ekliyor: "Starbucks'ta çalışmanın en keyifli olduğu günler o günlerdi."

Bir Starbucks vitrini arkasında, önünüzde MacBook’unuzla belki ödev yazıyor belki Facebook’ta dolanıyor olabilirsiniz. Ama barın arkasındakilerin maruz kaldıkları sömürüyü nasıl tanımladıklarını unutmayın.

Vildan şöyle diyor: Sütsüz, venti!

Not: Emekçinin ismi değişitirilmiştir...