Lısenko Vakası, "İdeolojik Bilim" ve "Özgürlükçü" Sol KIVILCIM ÇAĞLA

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR - RUSYA ve ESKİ SOVYET CUMHURİYETLERİ yazıları

Garip bir solcu türü var ülkemizde. Kendilerine genellikle özgürlükçü veya liberter sol diyen bu kişilerin bir kısmının özgürlükçülükten anladığı şey öncelikle ve özellikle SSCB'ye ve Stalin'e saldırmak. Kafalarında yarattıkları SSCB ve Stalin şeması üzerinden onlara birtakım aptalca sözleri ya da gerçek olmayan eylemleri yakıştırıyorlar sonra da bakın bunlar ne kadar akıl dışı, totaliter, vb diye akıllarınca alay ediyorlar ve diktatörlüğe karşı özgürlüğün savunucuları postuna bürünüyorlar. Bunların çoğunun George Orwell, Aleksandr Soljenitsin, Milan Kundera gibi antikomünist edebiyatçı müsveddelerini övmesi de rastlantı değil tabii.

Yankı Yazgan'ın 9 Kasım 2008 Pazar günkü Birgün'de yer alan "İdeolojik bilimin sonu ve Lisenkoculuk" başlıklı yazısı bu türden liberal solculuğa bir örnek. Yazgan yazısında esas olarak Dominique Lecourt'a dayanarak Lısenko'nun "günümüzde bilimi çarpıtmanın simgesi" olduğunu iddia ediyor. Bu sadece Lecourt'un ve Yazgan'ın iddiası olsaydı belki de üzerinde durmaya değmezdi. Ancak Lısenko vakası gerçekten de Batı'da ve şimdiki kapitalist Rusya'da Sovyet bilimine, Lısenko'ya ve Stalin'e karşı yıllardır yürütülen yaygın bir yalan kampanyasının ve yaygın bir yanlış kanının adı. Bu yanlış kanıya göre Stalin'in bilime müdahalesinin bir sonucu olarak, Lısenko adında bir "şarlatan" SSCB'de biyoloji biliminde ideolojik tekelini kurmuş ve bilimsel rakiplerini idari yöntemlerle susturmuş, kendi "proleter bilimini" yaymak için genetik bilimini neredeyse yasaklamış, bu arada başta Nikolay Vavilov olmak üzere ülkenin en yetenekli genetikçi-biyologlarını öldürtmüş veya hapse attırmış. Stalin'in ölümünün hemen ardından ise Lısenko'ya karşı kıpırdanmalar başlamış ve kısa sürede Lısenko gözden düşmüş. Sonuç olarak Lısenko'dan geriye hiçbir bilimsel katkı kalmamış, sadece doğrulanmamış hipotezler kalmış. Burjuva ideologları ve onların "solcu" destekçileri işte bu yalanı yaymak ve Lısenko'nun adını sahte-bilimle özdeşleştirebilmek için onlarca kitap ve makale yazmışlardır. Bize de bir gazete yazısının boyutlarının elverdiği ölçüde bu çarpıtmaları teşhir etmek düşüyor.

Nereden başlamalı? Adından başlayalım. Büyük Sovyet agrobiyologu Trofim Denisoviç'in soyadı Lisenko değil, Lısenko'dur. Batı dillerinde ı harfi olmadığı için Lysenko biçiminde yazılıyor, ancak Rusça'da ve bizim dilimizde ı harfi var ve doğrusu Lısenko. Tek başına bu ayrıntının bir önemi yok, ancak şunu gösteriyor: Bu "solcu"larımızın beslendiği tek kaynak İngilizcedir, dünyaya oradan bakarlar.

Yazgan'ın yazdığına göre 1948 yılında SBKP bütün aydınları sınıf mücadelesine en etkin biçimde katılmaya davet eder. (Sanki daha önce davet etmiyormuş gibi, niyeyse birden aşka mı gelmiş ne!) Yine Yazgan'a göre, kültür ve bilimin her alanında proleter görüşlerin zaferi için açılan bu savaşta biyoloji alanında da "pek duyulmamış bir isim" ortaya çıkmış: Trofim Lısenko. İşte yalan ve çarpıtma da hemen bu noktada başlıyor. Onun için gelin Lısenko'nun biyografisine kısaca bir göz atalım.

Ukraynalı yoksul bir köylünün oğlu olan Trofim Denisoviç Lısenko (1898-1976) Ekim devrimi sayesinde yüksek öğrenim yapma olanağını bulur. 1925 yılında Kiev tarım enstitüsünü bitirir ve seleksiyoner olarak çalışmaya başlar. 1927'de daha 29 yaşında iken Azerbaycan'ın Gence (Kirovabad) kentindeki seleksiyon istasyonundaki çalışmaları ile dikkati çeker ve Pravda'da hakkında bir haber çıkar. Lısenko burada Azerbaycan koşullarında bakliyegiller yetiştirmeyi başarmıştır, böylece hem baharda otlak yetersizliği sorununu çözmüş hem de gübre kullanmaksızın bu bitkilerle tarlaları gübreleme (sideration) tekniklerini geliştirmiştir. Lısenko Gence'de çeşitli bitkilerle yaptığı deneylerle ayrıca bitki gelişiminde evreler teorisini geliştirir ve sıcaklığın bitki gelişimindeki etkilerini ve çeşitli bitkilerin gelişimlerinin her aşamasında gereksindikleri belli derecede sıcaklık/gün sayılarını matematiksel tablolar haline getirir. Daha sonra geliştirdiği ve teorize ettiği soğuklandırma (yarovizatsiya, vernalization) tekniği ile buğday üretimini artırır. Yeni buğday ve pamuk türleri geliştirir. 1934'te 36 yaşında iken Ukrayna Bilimler Akademisi, 1935'te SSCB Tarımsal Bilimler Akademisi, 1939'da ise SSCB Bilimler Akademisi üyeliğine seçilmiş idi. 1938'den itibaren SSCB Tarımsal Bilimler Akademisi'nin başkanı idi. Lısenko bu akademilere kara kaşı kara gözü için değil, tam da eserleri, deneyleri ve teorileri sayesinde seçilmişti. Nitekim o yıllarda ülkenin en tanınmış botanikçisi ve genetikçisi olan Nikolay Vavilov da Lısenko'yu takdir ediyordu ve bu akademilere seçilmesinde önemli rol oynamıştı. 1948 yılına gelindiğinde ise Lısenko üç adet Lenin ödülü, iki de Stalin ödülünün sahibi idi. Bu mudur "pek duyulmamış isim"?

Öte yandan Lısenko'nun bilimsel rakiplerinden en önemlisi olan Nikolay Vavilov 1940'ta sabotaj suçuyla tutuklanır ve 1942'de hapiste iken akciğer hastalığından ölür. Lısenko'nun düşmanları Vavilov'un tutuklanmasının suçunu da Lısenko'ya atmaya çalışırlar. Ancak Vavilov davasında Lısenko'nun adı geçmez, Lısenko kesinlikle Vavilov aleyhinde bir ihbarda bulunmuş değildir. Kuşkusuz Vavilov da önemli bir bilim insanı idi. Ancak o ve Lısenko tamamen farklı dünyaların insanlarıydılar. Devrim öncesi kuşağın temsilcisi olan Vavilov birçok benzerleri gibi 1917 Şubat devrimini heyecanla karşılamış ancak Ekim devrimine ve Bolşeviklere bir türlü ısınamamıştı. Bolşevikler iktidara gelince kendi hazır uzmanları olmadığı için işte böyle içten içe aslında Bolşevizmden nefret eden unsurlarla çalışmak zorunda kalmışlardı. Lısenko ise tam anlamıyla devrimin ürünü idi. Sovyet devletinin açtığı okulda okumuştu ve Sovyet devrimine inanıyordu. Dolayısıyla Lısenko'nun bilimsel gündemi Sovyet devletinin acil gereksinimlerine yönelik iken Vavilov için saf bilim, deyim yerindeyse bilim için bilim daha önemliydi. Lısenko buğday üretimini ve verimini artırmak, yeni tahıl ve başka bitki kültürleri geliştirmek vb daha pratik işlerle ilgilenirken Vavilov Sovyet devletinin parasıyla tüm dünyada bitki türlerini incelemek üzere bilimsel geziler yapıyordu. Vavilov biyolojide Mendel-Morgan okulunun izleyicisi iken, Lısenko kalıtım özelliklerinin aktarılmasında genlerden çok çevre koşullarına önem veren Miçurin okulunun bir temsilcisi idi.

Burada bu iki biyoloji okulunun farklarının ayrıntılarına girmeyi gereksiz buluyorum. Sonuç olarak her ikisinde de doğru hipotezlerin yanında yanlışlar da vardır. Çağdaş bilim bu konuda son sözünü söylememiştir. Ancak günümüzde biyolojide öylesine güçlü bir anti-Lısenkocu ideolojik terör estirilmektedir ki bulguları Lısenko'yu doğrulayan bilim insanları "aman bana Lısenkocu demesinler" diye Lısenko'nun adını anmaktan çekiniyorlar ve onunla aynı terminolojiyi kullanmamaya özen gösteriyorlar.

Ben biyolog olmadığım için Lısenko'nun genetikçilerle olan bilimsel polemiği üzerinde kesin bir hüküm verecek değilim. Psikiyatrist Yankı Yazgan ise Lecourt'un sözlerine bakarak kesin hükmünü vermiş. İdeolojik olmayan bilim böyle bir şey herhalde! Peki o zaman bizim için Lısenko'nun mirası nedir? Bizim için tartışmalı olmayan bir nokta var: Teoride bazı konulardaki yanlışları ne olursa olsun, Lısenko geliştirdiği teknikler ve yeni buğday kültürleri ile Sovyet tarımına çok büyük hizmetler vermiştir. Onun teknikleri Sovyet ekonomisine milyonlarca ruble kazandırmıştır. Onun muhalifleri olan genetikçilerin ise pratik yararları pek azdır ve olanları da son zamanlardaki gelişmelerdir. 1920'lerin sonlarına doğru Sovyet devleti için en hayati sorunlardan biri buğday üretiminin ve ihracatının artırılması idi. İki nedenle: Birincisi artan kentli nüfusu ve işçi sınıfını beslemek gerekiyordu. Bunun için üretimi ve verimliliği artırmak gerekiyordu. İkincisi sanayileşme için kaynak yaratmak gerekiyordu ve buğday önemli bir ihraç maddesi idi. Fakat 1928'de devrim öncesi üretim oranları yakalandığı halde küçük ve orta köylülük ve özellikle zengin toprak sahipleri ("kulak"lar) fazla buğdaylarını Sovyet devletine ucuza satmaya yanaşmıyorlardı. Yani üretim artmakla birlikte devletin satın alıp depoladığı tahılın miktarı aynı oranda artmıyordu. İşte Lısenko böyle bir dönemde bütün dikkatini Sovyet devletinin acil sorunlarına vermiştir. Bu konuda Stalin ve Hruşçov zamanında tarım bakanlığı yapmış olan İvan Benediktov 1980'de şöyle diyor:

"Lısenko'nun çalışmaları temelinde "Lyutentses-1173" ve "Odesskaya-13" yazlık buğday türleri, "Odesskiy-14" arpası, "Odesskiy-1" pamuğu gibi tarımsal kültürler yaratıldı, soğuklandırma ve pamuk kakması gibi agroteknik yöntemler geliştirildi. Lısenko'nun sadık öğrencisi, hayatının sonuna dek ona saygı duymuş olan Pavel Panteleymonoviç Lukyanenko, muhtemelen en yetenekli seleksiyonerimiz idi. Lukyanenko'nun aktifinde 15 kışlık buğday türü vardır, bunlar arasında dünya çapında tanınmış olan "Bezostaya-1", "Avrora" ve "Kavkaz" türleri de bulunur. Lısenko'nun "eleştirmenleri" ne derlerse desinler, ülkenin tahıl tarlalarında bugün de onun yandaşları ve öğrencilerinin yetiştirdiği tarım kültürleri egemendir. Keşke böyle "şarlatanlardan" daha fazla olsaydı! O zaman herhalde rekolteyi artırma sorununu çoktan çözmüş olurduk, ülkenin tahıl gereksinimi sorunu gündemden düşerdi. Genetikçilerin başarıları ise henüz çok daha mütevazı ve bu zayıf konumlarından dolayı değil mi ki, düşük pratik yararlarından dolayı değil mi ki rakiplerini çığırtkanca suçluyorlar?" (Bkz. Stalin ve Hruşçov hakkında İvan A. Benediktov ile Söyleşi, Yazılama Yay., 2008, sf. 53).

Yazgan ve benzerleri Lısenko üzerinden esas olarak Stalin'e saldırıyorlar. Bunlar Stalin'in özgür bilimsel tartışma ortamını boğduğunu sanıyorlar. Oysa tam tersine Stalin bilimsel tartışmalara müdahale ettiği nadir zamanlarda daima bilimsel ifade özgürlüğünü savunmuştur. Örneğin Sovyet dilbiliminde tekel kurup karşıtlarını idari yöntemlerle susturmuş olan Nikolay Marr ve yandaşlarına karşı 1950'lerin başında eleştiri özgürlüğünü savunmuştur. Stalin aynı şekilde Lısenko'nun da marksist terminolojiyi biyolojiye uygulama yolundaki aşırı gayretkeşliğini eleştirmiştir. Bu konuda yine Benediktov'a kulak verelim:

"Evet, Lısenko'nun kusurlarını Stalin oldukça net görüyordu. Stalin benim yanımda birkaç kez, doğrusu nazikçe, Trofim Denisoviç'i "Marksist altyapıyı cekete uydurma" çabasından dolayı tekdir etti. Yani Marksist ideoloji ve terminolojiyi kendisiyle doğrudan ilişkisi olmayan alanlara yayma çabasından dolayı. Lısenko'nun 1948 yılındaki VASHNİL oturumunda okuduğu ve Stalin'in bütünününde onayladığı raporuna da Stalin aynı ruhta eleştirel notlar düşmüştü." (agy, sf. 58).

Stalin'in düşmanları çoğu zaman onun "oğul babanın suçunu çeker" dediği yalanını da yaymışlardır. (Yazgan böyle bir şey demiyor, bunu ben örnek veriyorum). Oysa Vavilov örneğinde de gördüğümüz gibi Stalin kimseyi başkalarının suçundan sorumlu tutmamıştır: Nikolay Vavilov hapiste ölmüş ancak öz kardeşi Sergey Vavilov 1945 yılında SSCB Bilimler Akademisi'nin başkanı olmuş, 1946 ve 1951 yıllarında da Stalin ödülünü almıştır.

Yazgan'a göre Stalin'in ölümünün "hemen ardından" akademi içinde anti-Lısenko kıpırdanmalar başlamış. Güya onun teorilerinin iflas ettiği görülmüş ve tarım planları, ders kitapları vb yeni baştan yapılmış. Yazgan'ın gerçekten dersini iyi çalışmadığı belli oluyor. Çünkü bunlar doğru değil. Lısenko Stalin'den sonra Hruşçov zamanında da uzun süre yüksek makamları işgal etti. Hatta Hruşçov Lısenko'ya Stalin'den daha az eleştirel yaklaştı! SSCB Tarım Bilimleri Akademisi başkanlığından bir ara ayrıldı ise de 1961-62'de yeniden başkanlık yaptı, aynı zamanda Yüksek Sovyet üyesi idi. Lısenko çeşitli bilimsel kurumlardaki yönetici görevlerinden ancak 1965'te Hruşçov iktidardan düştükten sonra ayrıldı. Son olarak, bozacının şahidi şıracı örneği Lecourt ve Yazgan'ın şahidi de Althusser olmuş. Hani şu Gelecek Uzun Sürer adlı son kitabında tam okumadığı kitaplar ve yazarlar hakkında hüküm verdiğini itiraf etmiş olan Althusser! Ama onlar ne derlerse desinler, Lısenko'nun ve "Lısenkoculuğun" türküsü ve tarihi bitmedi, daha yazılmayı bekliyor.