Namaz, Öfke ve AKP

Öfke denetimiyle ilgili sorunlar insanın önemli ruhsal dertlerinden biri. Konu doğrudan psikiyatrinin de sahasına giriyor.

Kişinin öfkesini denetleyememesi kendi bedensel ve ruhsal sağlığında ciddi yıkımlar oluşturabiliyor. Çevresinde düşmanlığı artırıp yayıyor, zincirleme saldırı tepkileri doğurabiliyor. Toplumu içten yiyor.

Siyasetteki öfke denetim bozukluklarını bundan ayrı tutmayalım. Siyasetin kendine has ideolojik, sınıfsal, sosyo-ekonomik dinamikleri bulunduğunu ve siyasi öfkenin buralardan kaynaklandığını ben de biliyorum. Ne var ki siyasetteki öfkenin de kişilikle doğrudan ilgili bir yanı söz konusu. Sonuçları ise öfke başka nerede çıkmışsa hemen hemen aynısı.

Peki namazın bununla ilgisi ne?

Baştan söyleyeyim, namaz kılmam, dürüst olmak gerek. Ama inançlı insanlara bazı psikiyatrik sorunlarla karşılaştıklarında namazı tavsiye ettiğim pek de ender değildir.

“Bazı psikiyatrik” sorunlar dedim, hepsi değil. Bunlar hangileridir saymayacağım, ama öfke denetimi başta geliyor. İnsanın günde beş vakit abdest alıp namaz kılması, hatta bunu günde sadece bir kez yapması nasıl bir şeydir biliyor musunuz. Gayet uygun bir terapi, bir meditasyon.

Böyle bir terapi ya da meditasyon için az ya da çok benzer psikiyatrik teknikleri öğretiyoruz, bazen yoga öneriyoruz da niye namaz önermeyelim. Zaten namaz ritüelinin çok daha eski Hindu-Budist ritüellerinden etkilendiğini pek çok kişi bilir.

Düzenli namaz kılanların pek çoğunda rastlanan o çelebi hal neden ileri gelir sizce? Olgunun ruhani boyutundan, bedensel boyutundan, ritüelin kendisinden, tümünden. Söz konusu edim insanın hormon dengesini bile düzenleyebiliyor.

Peki namaz kıldığı, hatta beş vakit kıldığı halde gayet öfkeli görünen, bağırıp çağıran, hatta sık sık saldırgan eylemlere kalkanların durumunu nasıl açıklamalı? Bu saldırganlık hiç de hafife alınabilecek ölçekte değildir pek çok dönem. Hiç de istisna değildir böyle tipler. Olgunun siyasi boyutunda korkunç katliamlar yaşanabilir, bireysel boyutunda yaşananların toplamı da o katliamlarla yarışır.

Galiba mesele namazın niye ve nasıl kılındığıyla ilgili.

Kuran’da namazın huşu içinde kılınması buyrulur: “Namazlarını huşû ile (Kalbleri Allah korkusuyla dolu, tadil-i erkâna uyarak) kılan müminler, muhakkak felah buldu. (Kurtuluşa erdi, zafere kavuştu.)” (Müminun 1, 2)

Herhalde ruha iyi gelen namaz da böyle bir namazdır. “Dünya işleri” düşünülerek görev icabı kılınan namaz değil. Bu bağlamda pek çok Hadis de mevcuttur.

Psikiyatride de hangisi olursa olsun, herhangi bir terapinin fayda göstermesi için kişinin yoğunlaşabilmesi, dikkatini o konuya toplayabilmesi lazımdır. Kişinin aklının başka yerde gezdiği bir seans pek az yarar sağlar. “Eğer beden namazda, kalb başka yerde olursa, o namaz sahih olsa da, makbul bir namaz olmaz.”

Bir hadiste de “şeytanın namazdaki akıl çeldiriciliğiyle” ilgili şöyle bir ifade geçer: “Sen de bilirsin ki ya Muhammed, her kim namazda, sağa ve sola çokça bakarsa, başka şeyler düşünürse, namazından gafil olursa, Allah onun namazını kabul etmez.”

Şimdi namazın ruhsal yararları, hiç değilse öfke denetimindeki rolü açısından baktığımızda AKP üst düzey kadrolarının pek de iyi örnek teşkil etmediklerini saptayabiliriz.

Evet, öteki partilerdekilere, önceki iktidar sahiplerine göre bir yumuşama seziliyor, inkar etmeyelim. Ama bu yumuşama öfkenin alt edilmesinden ziyade bastırılmasından kaynaklanıyor gibi. Öfke yine var, kaynıyor, ama beden ve konuşma dilinde bir denetim de işliyor. O da bir başarı elbet.

Böyle bir kısmi başarıdan söz edince aklıma ilk gelen isimler Abdullah Gül, Mehmet Aydın, Vecdi Gönül...

Başarısızlık deyince de ilk akla gelenler Melih Gökçek, Bekir Bozdağ, Ömer Çelik, Bülent Arınç…

Sanırım pek çok insan ibadete dünyevi işlerinde kolaylık sağlasın diye, siyasi olanlar da siyasette ilerleyebilsinler diye yaklaşıyor. Bu niyetteki kişilerin aklı ibadet sırasında da böyle şeylere kayıyor. Durum yüzyıllardır böyle. Bunun İslam toplumları için yarattığı sonuçlar da gayet açık.

Ya tüm harekete yön veren lider Tayyip Erdoğan? Offf! Onu izledikçe insanın aklına “bir de namaz kılmasaydı neler görürdük” sorusu takılıyor.