Bugün Çerkes Sürgünü'nün yıldönümü: 'Biz, Çerkeslerin, Çerkesçe ile var olabileceğini söylüyoruz'

21 Mayıs 1864 tarihinde gerçekleşen ve zamana yayılarak sürdürülen Çerkes sürgünlerine dair Çerkes Dili ve Edebiyatı Derneği'nden (ÇDED) Berat Kutbi Kılınçer ile bir röportaj gerçekleştirdik...

Haber Merkezi

21 Mayıs Çerkes Sürgünü etkinliklerine diğer Kafkas ve Çerkes kurumları anma ve protesto eden etkinlikler yaptılar, fakat siz farklı bir çalışma başlattınız? Pek çok kurum ve kuruluş sürgüne ve anımsamaya işaret ederken siz daha çok dile ve kültüre dair bir işaretleme yaptınız. "Çerkes sürgününü unutmadık ama Çerkesçeyi unuttuk" diyerek neye dikkat çekmeye çalışıyorsunuz?

Biz 21 Mayıs 1864 ve onun öncesi ve sonrasında olan Kakfas halkları ile Çarlık Rusya arasında geçen savaşın korkunç boyutlarda olduğunu hatta bugüne değin süren bir boyutunun olduğunu biliyoruz. Kafkas halkları uzun bir süredir sadece 21 Mayıs ritüellerine ve folklorik çalışmalara indirgenen "kültürel üretime" ve dar anlamıyla "kimlik siyaseti" denen olgunun çerçevelediği bir atmosferin daraltıcı etkisi ile birlikte, anadillerinin kaybolmasını gündem dışı kalmakta olduğunu da biliyor. Buradan hareketle, toplumun tarihinin ve "kimliğinin" onu muhafaza ettiği bilişsel ve kültürel alanın "dil" olduğunun altını çiziyoruz. Biz bir iki kelime anadillerinde cümle kuramayacak bireylerin tarihlerine saplanıp oradan kendini üretmesinin bir körlük yarattığını düşünüyoruz. Biz Çerkeslerin, Çerkesçe ile var olabileceğini söylüyoruz. Gerisi kültürel olmaktan çok başka angajmanların bir sonucu olduğunu söylemek sanırım yerinde olur.

ÇDED'den bahseder misiniz ve  diğer Kafkas/Çerkes kurumlardan ayıran özellikleri nedir?

Çerkes Dili ve Edebiyatı Derneği (ÇDED)'in temelleri, 2013 yılında Düzce Üniversitesinde açılan Çerkes Dili ve Edebiyatı Bölümüne dayanmaktadır. Biz, aynı yıl, bir Düzce Üniversitesi Çerkes Kültürü ve Tarihi Öğrenci Topluluğu kurduk, sonra 2016 yılında da dernekleştik. Derneğimiz, sadece Çerkes Dili ve Edebiyatı Bölümü eğitimi almış ve alan insanları üye yapmaktadır. Bu yanıyla naçizane, bir "uzmanlık" temelinde yükselmektedir. ÇDED, kurulduğu günden beri, "kapasite geliştirme" eğitimleri almakta ve örgüt içi eğitimler yapmaktadır. Yenlikçilik ve üreticilik bizim baskın özelliğimiz, biz bunun güçlü yanımız olduğunu düşünüyoruz. ÇDED, tamamen öğrenciler tarafından kuruldu ve var olma süreci hep öğrenerek geçirdi, bu da "öğrenen örgüt" modeli ile tamamen örtüştüğünü söyleyebiliriz. Ayrıca örgütsel konularda, göreceli olarak seçiciyiz ve kendimizi özellikle son dönemlerde dar bir kadro ile sınırlıyoruz. Bu "kuruluş dönemi" kendi kadrosunu üretme sürecinin belirtileri, bir süre daha ÇDED "kadrolar" üzerinde yükselecek. Tabi bizim dışımızda bizi destekleyen gönüllü ağımızla temas yüzeyimizi her gün diri tutarak ve genişleterek. Son olarak ÇDED farkındalık yaratmak için kampanyalar, Çerkesçe öğrenimi için çıktı üreten projeler, saha kurumsal bir örgütlenme için örgütsel eğitimler yapmaktadır. 

Kaç kişi Türkiye'de Çerkesçe konuşuyor. Durum o kadar kötü mü?

Evet, durum sanıldığından kötü... Önce bir tanım sorunu ile karşı karşıyayız Çerkesçe hangi dili kapsıyor, üzerinde bir çok spekülasyon üretiliyor. Biz üniversitede eğitimini aldığımız Adığece'ye Çerkesçe örtüşmesini pratikte kabul ediyoruz. Ve tanım tartışmalarına girmiyoruz. Kendine Kuzey Kafkasya göçmeni olarak Çerkes diyen herkes bu kimliği kullanmakta ve ifade etmekte özgürdür. Ki ben de Kuzey Kafkasya'nın Karaçay/Balkar halkındanım. Bu Bizim toplumumuzda çok yaygın bir durum. Konuya dönersek, Çerkesçe, Unesco verilerine göre "savunmasız" bu da güvenli statüsünün bir altında ki kategori... Yani bu statü biraz iyimser bir statü. Bu statünün tanımı, "yeni doğan jenerasyon, günlük hayatında anadilini konuşmuyor" diye özetlenebilir. Fakat Çerkesçe'nin böyle bir durumu söz konusu değil. Değil çocuklar, 50'li yaşlarında ki insanların bile günlük konuşma dili olmaktan gittikçe uzaklaşıyor. Çerkresce bizim çıkarsamamıza göre, Unesco kriterlerine göre "kritik eşikte" bu da bir jenerasyon sonra kaybolacak demek. Yani bir duyarlılık gelişmezse Çerkesçe'nin öleceğine kesin gözüyle bakabiliriz.

Siz ne çözüm öneriyorsunuz ve bu durum karşısında ne yapıyorsunuz?

Çözüm öncelikle farkındalık... Çok yaygın olan bir gerçek bu. Yani Çerkesçe konuşucuları anadili duyarlılığı edinmeli yeni kuşakları bu motivasyona yönlendirmeli dersek, yeni bir şey söylemeyiz fakat bu evrensel bir gerçek olduğunu söylemek gerek. Her şey temelde bununla ilintili. Hiç mi dünyada ve Türkiye'de dil politikası, "küreselleşme" gibi dış faktörlerin etkisi yok diye sorulabilir. Bunun yanıtı kuşkusuz var, olacaktır. Fakat, bu "dış faktörler" tek bir dil ve ya kültür gurubu, ya da bir ülkeye sığmayacak derece de büyük bir "sistemsel" faktörlerdir. Bu faktörleri değiştirme ve yeniden kurmak elbette bütün insanlığın elindedir, fakat biz "büyük" sözlerin, kelimelerle değil, hayata geçirilen pratiklerle çözüleceğine inanıyoruz. Bu bağlamda da Çerkesçe'nin geleceği ile ilgili tarihi yapacak insanların, kaygı düzeyi ve üretim isteği ikiliği arasında bir denge oluşturulması ile gerçekleşeceğini düşünüyoruz. ÇDED olarak biz de böyle bir motivasyonla, bildiğimiz, öğrendiğimiz, hatta önemli gördüğümüz şeyleri üretirken öğrenerek, somut şeyler üretmeye çalışıyoruz. Örnek olsun, bir kaç ay önce başlattığımız "işitsel materyal projesi" ses kaydı olan Çerkesçe üretilmiş, şarkı, film, edebi eserleri Çerkesçe ve Türkçe altyazılı olarak yayımlıyoruz. Bu projedeki hareket noktamız insanların okuma-yazma ve dinleme olmak üzere iki dil becerisine seslenen bir anlamlı dinleme gerçekleştirmelerini sağlamak. Çoğu şeyi biz de yaparken öğreniyoruz. Elimizde ne varsa naçizane paylaşıyoruz. Çünkü durum çok ciddi, Çerkesçe ölüyor.

21 Mayıs Çerkes Sürgününü 153. yıl dönümü bağlamında eklemek istediğiniz son şey nedir?

Çerkesler, Çerkesçe'ye sahip çıkarsa Çerkes kalacaklar ve sadece Çerkesçe'ye değil tüm insanlığın biliş, duyuş ve kültürel değerinin eksilmesinin önünü alacaklardır. Bu tarihi ve anlamlı görevin etrafında örgütlenmeye davet ediyoruz Çerkesleri. Bir çok tali gündemi olan bizim halkımızın, ana gündemini Çerksçe'nin kaybolmakta olmasının olduğunun altını çiziyoruz. soL Haber Portalı olarak gölgede kalan böyle bir konuyu gündeminize taşıdığınız için teşekkür ediyoruz. 

ANKARA'DA ÇERKES SÜRGÜNÜ ETKNİLİĞİ

Bugün, Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde tarihçi ve soL yazarı Mehmet Bozkurt'un katılımıyla saat 15.00'de "1864'ten Bugüne Çerkesler: Sürgün Mü? Göç Mü? Soykırım Mı?" konulu etkinlik yapılacak.