Yeni eğitim bakanımız (I)!

Yeni bakanlar atanamadan önce bahis oynanmış olsaydı, herhalde Prof. Dr. Ziya Selçuk üzerine oynamış olanlar çok kazanırdı.

Bu atama, bana göre, Selçuk’un bu görevi kabul etmesi açısından beklenmeyen bir şey olduğu kadar, AKP liderinin onu seçmesi açısından da, beklenebilen bir durum.

Beklenmeyen bir durum konusuna açıklık getirmek için, AKP iktidarında göreve getirilen eğitim bakanlarını anımsayıp düşünelim.

Erkan Mumcu, 3-4 aylık bakanlığında, Gazi Eğitim’den akademisyenleri bürokrat yaptığı gibi Ziya Selçuk’u da Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) Başkanlığına getirmesi dışında pek bir şey yapmadı/ yapamadı. R. T. Erdoğan başbakan olunca, onu turizm bakanı yaptı. Kısa bir süre sonra bu bakanlıktan ve AKP’den istifa eden Mumcu, siyaseti bıraktı. Bugün adını sanı yok! Nerede ne yapıyor? Bilen yok!

Doç. Dr. Hüseyin Çelik, eğitimin piyasalaşıp gericileşmesi için elinden geleni yaptı. Ağzını açarken piyasacılıktan ve kapatırken de, gericilikten dem vurdu. Onun söylemlerinin ve yaptıklarının da katkısıyla, Anayasa Mahkemesi, AKP’yi “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu için para cezasına çarptırdı. TTK Başkanı Selçuk ile üç yıl çalıştı. Altı yıl bakanlık yaptıktan sonra Hükümet sözcülüğüne getirildi. Şimdi nerede ve ne yapıyor? Bilen yok!

Nimet Çubukçu, kadın bakan olarak insanları umutlandırarak göreve geldi. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Komisyonu'nda ve Çocuk Mahkemeleri'nde görev yapmış olsa da, çocuk haklarını koruyacağına, onların aklının gerici içerikli “değerler eğitimi” anlayışıyla sınırlandırılması için elinden geleni yaptı. Şimdi nerede ve ne yapıyor? Bilen yok!

Prof. Dr. Ömer Dinçer, AKP liderinin belediye başkanlığından beri yanında olan kişi. Önce Başbakanlık Müsteşarı oldu. İntihal yaptığı için profesörlükten çıkarıldı. İstifa etmesi gerekirken milletvekili yapılıp önce çalışma sonra da eğitim bakanı oldu. 4+4+4 yasasının çıkarılması sürecinde televizyonda, “Başbakan Erdoğan’ın istekleri bizim için emirdir” dedi. Abant toplantılarında, liderinden fırça yediyse de, bakanlığı bırakamadı. Görevden alındıktan sonra, bir gittii pir gitti!    

AKP liderinin belediye başkanlığından bu yana yanında olup “Abi” diye hitap ettiği Prof. Dr. Nabi Avcı,  piyasacı ve gerici 4+4+4 yasasının meclis komisyonundan geçmesi için canla başla çalışınca, bakanlığa atandı.  Babacan haliyle herkese umut verse de, konuşmalarında gerçeğin tam da tersini söyleyip toplumu uyutsa da, yaptıklarıyla “Hedef 2023”e biraz daha yaklaşılmasını sağladı. Her karar ve uygulamasıyla eğitim sistemini piyasalaştırıp gericileştirmiş olsa da, nedendir bilinmez, eğitimden turizm bakanlığına kaydırıldı, sonra da unutulup gitti.  

İsmet Yılmaz, tarafsız (!) olduğu için 2007 seçimlerinde ulaştırma bakanı yapıldı. Arkasından, önce milletvekili sonra da milli savunma ve daha sonra da eğitim bakanı yapıldı. Eğitimden anlamasa da, piyasacı ve gerici uygulamalarıyla (örneğin yeni müfredatla), haleflerini bile mumla arattı. Konuşmalarıyla da, pek çok kimseye, “Bu adam bunları nasıl söyleyebiliyor” dedirtti. 24 Haziran 2018’den sonra, şimdiden yoklara karıştı.

Z. Selçuk, Mumcu ve Çelik’in 3 yıl süreyle TTK başkanlığını yürüttü. Bu görevden ayrılması, rivayete göre, kendi isteğiyle ya da Çelik’in zorlamasıyla oldu. 2013 yılında, gazeteci Tuğba Tekerek’in yaptığı bir röportajda, “Diyelim ki Milli Eğitim Bakanısınız…” sorusuna, “Allah korusun” diye yanıt verdi. Attığı tweetlerde örneğin,

4+4+4 yasasıyla ilgili olarak, “Üçe kadar saymayı bildiğim için 4+4+4 konusunda yorum yapamadım” dedi;

Gezi eylemiyle ilgili olarak da, “Gerçek gezi eylemcileri bir siyasi parti programı hazırlasa, partiler, STK'lar ve bürokrasi için yeni bir dile ilham kaynağı olabilir” dedi;

10 Kasım 2017’de, “Gerçek liderlikler asır geçse de etkisini koruyor. Başta Atatürk olmak üzere Misak-ı Milli neferlerine minnet ve şükranla” notunu paylaştı;

1-2 ay önce, yeni müfredatla ilişkili olarak da, “Mesele uzaysa, enerjiyse, tıpsa bilgi geleceğe yönelik ele alınıyor. Mesele dinse, bilgi hep geçmişe dönük konuşuluyor maalesef. Oysa bilgi can'lıdır. An'da yaşar. Can'ı olmayan, sadece geçmişe dönük olan bilgi çürür, çürütür, atalar dini olur” yorumunu yaptı.

Görevi bıraktıktan sonra, AKP ile belli düzeylerde dirsek temasını korudu. O partide işlerin nasıl yürüdüğünü de, bu iktidarın eğitim bakanlığını yapanların ne duruma düştüklerini de, yakından bilen bir kişi.  

Bakanlık teklifine, “He” demesi, şaşırtıcı değil mi?