Şeytan olmak!

Sporculuğunda edindiği “şeytan” lakabıyla tanınan bir spor yorumcusu var. Yorumculuktan aldığı akıl-almaz ücretle ünlenmişken, 16 Nisan halk oylamasında ‘evet’ çabasıyla ve “Evet” demelerini bekleyen bir edayla, televizyondan, “Sen ne diyorsun Arda/ Murat/ Burak” seslenişiyle, yeniden ünlendi.

Tam “İnsanlık hali, olabilir” diyerek bu tutumu unutulurken, bir şeytanlık yaptı: Son zamanlarda statlarda söylenmeye başlanan “İzmir marşını politik bulduğunu” açıkladı! Yeniden gündeme oturdu. AKP’nin seçim müziği olan Dombra, okullarda teneffüs zili olarak çalınıyor! Ankara katliamında hayatlarını kaybedenler için saygı duruşunda bulunanları, bir kısım Konya futbol seyircisi ıslıklıyor! Maçlarda, “Başkumandan Erdoğan” pankartları açılırken, “Başkomutan Atatürk” pankartları stada alınmıyor! … Bunların hiçbirini politik bulmazken, İzmir marşını politik bulması, onun şöhretine şöhret kattı.

Bu kez, “İnsanlık hali, olabilir” demeye fırsat bulamadan yorumcudan yeni inciler döküldü. Üsküp’te oynan bir milli maç dönüşü uçakta, milli takım kaptanı Arda, babası yerindeki spor yazarına, geçen yıl yazdığı bir yazı nedeniyle, küfürlerle saldırdı. Hızını alamayıp, “Seni bu uçağa alanın...”  diye tüm ilgilileri de sıradan geçirdi! O olayın üstünden bir gün geçtikten sonra bile, “Pişman değilim; bugün olsa yine yaparım” diyebildi (!), hem de Ramazan ayında (Umre ziyaretleri gazetelerde propaganda aracı gibi kullanılan bu kişinin, olayı Ramazan ayında gerçekleştirmesi, kimilerini daha da sarstı). Sporcunun ahlaklı olmasını isteyenler ve ahlaklı sporcuları sevenler, bu ünlü oyuncunun yaptığı yakışıksız durum karşısında ne diyeceklerini bilemezken, bizim yorumcu, bir şeytanlık daha yaptı: Arda’ya sahip çıkıp yine gündeme oturdu. Bu sahiplenmeyi Arda için mi, kendisi için mi, sevdiği bir başkasını memnun etmek için mi, şeytanın avukatlığına soyunduğu için mi yaptı? Bilinmiyor!

Artık ününe ün katınca bu yorumcunun, şeytani yorumları peş peşe gelmeye başladı. Bir gazeteci, şeytanın aklına uyduğundan mı nedir, bu yorumcuyla yaptığı röportajı, çok satan gazetelerden birinde iki hafta önce yayımladı.

Bu röportajda, yorumcunun şeytana pabucunu ters giydirecek açıklamaları bulunuyor. Örneğin yorumcu, “15 sene önce iktidara geldikleri zaman ben AK Partili falan değildim. Her gün şunu duyuyordum; ‘Eyvah kafeler kapanacak, mini etek yok artık, şu olacak, bu olacak’. 15 sene geçti, hâlâ bir şey olduğu yok ama aynı şeyler söyleniyor. Oysa hiçbir şey olmadı, herkes memnun hayatından” diyor! 

10 milyondan fazla yurttaş Türkiye’nin her yerinde Gezi eylemlerinde sokaklara döküldü. Binlerce Anadolu Lisesi öğrencisi, proje okulları uygulaması nedeniyle mezuniyet törenlerinde müdürlerine arkalarını döndüler. Milyonlarca işsiz var. Milyonlarca emekçi, açlığını bile gidermeyecek asgari ücretle çalışıyor. Emeklinin ve emekçinin geliri, enflasyon karşısında her yıl eriyor. Birilerinin suçlamasıyla ya da Bank Asya’yı şaşaa ile açanlar elini kolunu sallayarak gezerken bu bankaya para yatırdı diye, yüz bini aşkın insan yargısız infazlarla işinden atıldı ya da tutuklandı. Atılmalar ve tutuklamalar hâlâ devam ediyor. Askeri okullarda okuyan 16 bin kadar öğrencinin yaşamları karartıldı. Son yılların en sıcak günlerinde, on binlerce insan adalet yürüyüşe katıldı. Bu yorumcuya göre, bu milyonlar, hayatlarından memnun insanlar! Öyle mi?

Parkta, otobüste, sokakta her yerde çağdaş giysi giyen kadınlara, kadın-erkek el-ele tutuşanlara saldırılar artmış bulunuyor. Okullarda türban dışında kız öğrencilerin, bluz ve şort gibi çağdaş giysiler giymesi yasaklanalı neredeyse 4 yıl oluyor. Bazı ilçelerde içkili lokantalar kapatıldı, Öğretim yılının açılışını ya da bir kişini göreve başlamasını kutlama gibi etkinliklerde içki kullanılması, üniversitelerde bile yasaklandı. AKP iktidarında, üç din dersi daha getirildi,  imam hatipli öğrenci sayısı, 25 kat, Kuran kursuna gidenlerle ilahiyatta okuyanların sayıları da, 10’ar kat çoğaldı. TBMM başkanı, 29 Ekimlerde de, 30 Ağustoslarda da yaptığı konuşmalarda Atatürk’ü anmıyor. AKP’li belediyelerin neredeyse tamamı, 30 Ağustos gibi Cumhuriyet bayramlarında kutlama mesajı yayımlamıyor. Her gün Atatürk’le ilgili yeni bir saldırı gerçekleşiyor. Laiklik açıklaması yapanlar anında tutuklanırken, Atatürk’e saldıranlar, “meczup” denip anında salıveriliyor. Yeni müfredatla, bilimsel bulgulara göre değil de, “Kuran ve sünneti merkeze alarak güncel meseleleri çözümleyen” ve “cihat” anlayışında öğrenci yetiştirilecek!

Bu yorumcu, yukarıda özetlenen hiçbir gerçeği görmezden gelerek, şeytana pabucunu ters giydirmeye kalkıp “Hiçbir şey olmadı” diyebiliyor!

Bu yorumcu, röportajda spor camiasıyla ilgili olarak, “Şeffaflık var mı? Yok? İftira var mı? Var. … Gözümüzün içine baka baka kandırıyorlar bizi” diyor da, spor dışında yaşananlarla ilgili bir şey demiyor.

Dediği başka şeyler de var tabii. Örneğin herkesin bildiği gibi, gençlerin “Dinin ve kininin davacısı olmalarını” isteyen ve yukarıda özetlenen olumsuzlukların birinci derecede sorumlu ve neredeyse tüm dünyayla kavgalı kişi için, “Bu ülke için şans olduğunu ve içinde müthiş derecede çocuk ruhu olduğunu biliyorum. Onu görmüyorlar. Son derece çocuksu, sıfır kini olan, hayata pozitif bakan bir insan” diyor.

Bununla da yetinmiyor, “Ben Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu büyük Cumhuriyetin evladıyım” dedikten sonra, “Ne yazık ki ‘Atatürk'ümüzü seven Tayyip Beyi sevmez, Tayyip Beyi Seven Atatürk’ü sevmez’ gibi bir ortam oluşturuldu. Hayır kardeşim ben ikisini de seviyorum” diyor!

Bu yorumcu röportajda ayrıca, “Tayyip Erdoğan’ı seviyorum, bu ülke için şans görüyorum. İsteyen eleştirsin, en azından ben bu konuda omurgalıyım” diyor!

Bu yorumcunun ülkede yaşanan gerçeklerden bu denli uzak kalması da, ancak “omurgalı olması” ile açıklanabiliyor.

[email protected]