ODTÜ ders vermeye devam ediyor

18 Aralık 2012 günü ODTÜ’ye gelen Başbakan’a öğrenciler karşı gösteride bulunuyor. Polisin bu öğrencilere birdenbire biber gazı sıkmasıyla başlayan süreç, o günden bu yana, öğrenmeye açık olanlara bir şeyler öğretmeye devam ediyor.

Üniversitesinde yapılan seçimlerde genelde en çok oy alan kişi olmadıkları halde rektör atananların bir bölümü, ODTÜ’lüleri kınayan mesajlar yayımlıyor. Bu durum kimseyi şaşırtmıyor. Hatta bu rektörlerin kendi çalışma arkadaşlarına ya da senatolarına bile danışmadan böylesine açıklama yapmaları da kimseyi şaşırtmıyor. Çünkü seçimlerde en çok oyu almadığı halde rektörlüğü içine sindirmenin bir bedeli bulunuyor. Bu tür rektörlerin her an ve her fırsatta diyet ödemeye hazır oldukları tahmin ediliyor. Ancak bu olayları televizyonlarda izleme fırsatı bulanlar, rektör unvanı taşıyan kişilerin mesajlarında en hafifinden de olsa polisi kınayacak bir ifadeye rastlamayınca, haklı olarak biraz şaşırıyorlar. Şaşkınlıkları “Böyle rektör mü olur, böyle akademisyenlik mi olur” türündeki düşüncelerinden kaynaklanıyor. Bu arada, bazı üniversitelerin genel halini de öğrenmiş bulunuyorlar. Böylesi rektörlerle hem akademisyenlik değer kaybediyor hem de üniversite.

Kınama mesajları yayımlayanlar arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar, İTÜ ve Galatasaray Üniversite rektörlerinin adını duyanlar, daha da şaşırıyor. Örneğin adı güzel sanatlar olan üniversitede, genelde duyuşsal gelişmişlikleri üst düzeylerde olan ve diğer insanlardan daha vicdanlı, iyiyi kötüden ve güzeli çirkinden daha kolaylıkla ayırabilen akademisyenlerin çalıştığı varsayılıyor. Bu nitelikte olması beklenen rektörün, olaylardaki kötülükleri duyumsamamış olmasını düşünmek, insanları içten sarsıyor. Sonra gazetelere, bu güzellikle ilgili üniversitenin rektörünün, “Önüme bir kağıt getirdiler imzaladım, olayları görmedim bile” dediği haberi yayılınca, iç sızlaması tavan yapıyor. Bu arada, ODTÜ’yü kınayan rektörlere, üniversitesi çakma üniversite değilse, öğrencisinden de, öğretim eleamanından da büyük tepki geliyor. Toplumumuzun genelinde olduğu gibi üniversitelerimizde de sağduyulu insanların varlığını öğrenmek, insanların içini ısıtıyor.

Kınama mesajlarında rektörlerin görüntüsü olmadığından, olayın çarpıklığı pek de belli olmuyor. Ancak bu tür kişiler bir televizyon programına katıldıklarında, mimikleriyle, zaman zaman attıkları çarpık gülücüklerle, saldırgan söz ve tutumlarıyla seyredenlere renklerini belli ediyorlar. 26 Aralık akşamı CNN televizyonunda yayımlanan “Tarafsız Bölge” programını izleyenler, kimlerin kininin davacısı olduğunu ve kimlerin izledikleri görüntülerde olmayan durumlar üzerinden ahkam kestiklerini öğreniyor.

Programda, ODTÜ’yü kınamak için katılan bir rektör, bir profesör ve polis akademisi öğretmeni, “Büyüklerimiz en iyiyi ve doğruyu bilir, siz nasıl olur da büyüklerimizin benimsediği görüş ve düşünceler dışında görüş ve düşünce sahibi olabilirsiniz” şaşkınlığını yansıtıyorlar.

Bu rektör, profesör ve akademi öğretmeni, “Biz hükümete biat etmişken, siz nasıl olur da karşı çıkabilirsiniz” anlayışı ve tutumunu sergiliyorlar. İçlerinden ODTÜ’lüleri kıskansalar bile, hiç belli etmiyorlar.

Bu rektör, profesör ve akademi öğretmeni, öğrenciyi “suçlu!” olarak görüyorlar. Öğrencinin suçlu sayılması için yasal olarak bir suç işlemesine gerek kalmıyor. Onlar için sanki “öğrenci olmak” suç için yeterli kanıt oluyor.

Bu rektör, profesör ve akademi öğretmeni için, sözgelimi AKP’nin Mamak ilçesinde yapacağı bir mitinge Ankara’nın diğer ilçelerinden ve de hatta komşu illerden otobüslerle insan getirilmesi suç olmuyor. Ama beş on öğrencinin başka üniversitlereden gelip karşı gösteriye katılmaları affedilmez bir suç oluyor.

Bu rektör, profesör ve akademi öğretmeni için, öğrencilerin biber gazı yemeleri, fiziksel eziyet görmeleri, hatta hastahaneye kaldırılmış olmaları da, öğretim elemanlarının ofislerinin polisten atılan fişeklerle kullanılmaz hale gelmesi de hiçbir önem taşımıyor. Mağdur olmuş öğrencilere sahip çıkmanın, onları sakinleştirip olumsuz davranışlardan korumanın da önemi olmuyor. Onlar için “öğrencilerin cezalandırılmaları” önem kazanıyor.

Bu rektör, profesör ve akademi öğretmeni için, her halukarda öğrencinin hemde fena halde cezalandırılmaları gerekiyor.

ODTÜ’yü mesajlarıyla kınamaya kalkışan rektörlerle CNN programına kınama amacıyla katılan rektörün, profesörün ve akademi öğretmeninin demokrasi, bilim ve üniversite anlayışlarının öğrenilmesi, belki de ODTÜ’nün verdiği en önemli ders oluyor.

Bu anlayıştaki rektörlerle yeni yükseköğretim taslağı yasalaştığında üniverstelerin ne duruma galeceği tahmin etmek zor olmuyor.

ODTÜ’den alınacak bir başka ders, birlikte direnmek oluyor.

[email protected]