Ne istendiği belli değil mi?

Başbakan, “Daha ne istiyorsunuz?” diye sormuştu. Bu soru yadırganmış “Bu soruyu soran Türkiye’ye gezmeye gelen bir konuk başbakan olmasın” denmişti. Çünkü tüm Türkiye’ye yayılan Gezi eylemlerinde, toplum ne istediğini açıkça göstermişti.

AKP iktidarının uygulamalarıyla ilgili birkaç soruyla, gecikmeli de olsa bu sorunun yanıtını arayalım.”AKP iktidarında, emekçiye ve emekliye, enflasyonun üzerinde zam mı verildi? İşsizlik mi azaldı? Gelir dağılımı daha dengeli olmaya mı başladı? Vergi yükü emekçilerin sırtından alınıp doğayı ve emekçileri sömürenlere mi kaydırıldı? Yolsuzluklar mı azaldı? Eğitim sistemi, fırsat eşitliğini ve çocuğun özgürleşip kendisini gerçekleştirmesini sağlaycak bir niteliğe mi kavuşturuldu bilimselleşti mi, demokratikleşti mi, laikleşti mi, anadilinde eğitim olanaklarını mı yarattı? Toplumsal yaşamda bilimsel anlayış mı güçlendi namus/töre cinayetleri mi azaldı ırza geçme, çocuk istismarı, kızların erken yaşta evlendirilmeleri eğilimi mi? Kadınlar daha özgür ve erkeklerle eşit konuma mı geldi? Heykelden, resimden, müzikten, edebiyattan, şiirden, baleden, tiyatrodan daha çok hoşlanır mı olduk? Komşu ülkelerle daha barışçıl ilişkiler mi başlatıldı? Hukuk işliyor ve adalet yerini buluyor mu?”Türkiye daha bağımsız, huzurlu ve hoşgörülü bir ülke mi oldu diğer ulusların gözünde daha saygın bir duruma mı geldi?
Bu tür soruları çoğaltmak mümkün de, bu sorulara “Evet” demek mümkün mü? Toplumun ne istediği belli değil mi?

Yukarıda örneklenen olaylarda geriye gidiş söz konusu olduğu gibi, bir de 11 yıla yayılan toplumsal kayıplar var! Sümerbank, Etibank,”SEKA gibi toplumsal üretim kaynaklarının başında gelen KİT’ler, üretime devam ediyor mu? Göller, bir bir kurumuyor mu? Hayvancılık ölmedi mi? Ürettiğimiz temel gıda maddelerini ithal eder duruma düşmedik mi? Yangınlarla, maden aramalarıyla, yol açma, köprü ve baraj yapma bahaneleriyle ya da 2B uygulamasıyla ormanlar yok edilmiyor mu? Hazine arazileri ve kıyılar birilerine peşkeş çekilmiyor mu? Yargıdan spor federasyonlarına kadar pek çok kurum yandaş kuruma dönüştürülmedi mi? Topraklar, bağlar, bahçeler, evler, limanlar, sanayi kuruluşları, bankalar, … bir bir yabancıların eline geçmiyor mu? Çanak-çömlek denen tarihi eserler, kırılarak, baraj-tünel-yol altında kalarak ya da yurt dışına kaçırılarak yok edilmiyor mu? Sulukule gibi Romanlara özgü bir yaşam alanı yok edilmedi mi? Bireysel, toplumsal ve insan olmaya özgü özgür yaşam alanları daraltılmıyor mu?

Bu tür soruları çoğaltmak mümkün de, bu sorulara “Hayır” demek mümkün mü? Toplumun ne istediği belli değil mi?

Bu arada yukarıda örneklenen kayıplara ek olarak her gün, toplumun kaldırabileceğinin çok ötesinde yeni yeni dayatmalar gündeme geliyor. İçki içilmemesi ve kürtaj yaptırılmaması dayatılmıyor mu? Hükümetin tutum ve anlayışına karşı gösteri yapanlara, gazla, suyla ve mermiyle saldırılmıyor mu uyduruk gerekçelerle suç dayatılmıyor mu? Çocuklara, cami, namaz ve Kuran kursları, öğrencilere de, din dersleri,”imam hatipler, meslek okulları ve açık lise dayatılmıyor mu? Okullar bir bir imam hatibe dönüştürülmüyor mu? Kızlara/kadınlara türban evli çiftlere üç-beş çocuk yapma muhalif gazetecilere yandaşlık her yere AVM ya da cami yapılması dayatılmıyor mu?”Topluma GDO’lu gıdalar, HES’ler, nükleer santraller, polis baskısı ve şiddeti, işçiye de yandaş sendika üyeliği, komşuya da komşusunu suçlaması dayatılmıyor mu? Suriye’ye karşı savaş dayatılmıyor mu? Başbakan’ın kendi din anlayışı,-iktisadi-siyasi-sosyal dünya görüşü, yaşam biçimi, estetik ve ahlak anlayışı, … topluma dayatılmıyor mu? Dayatma sırası şimdi de, mahremiyet alanlarına getirilmedi mi?

Bu tür dayatma örneklerini çoğaltmak mümkün de, bu dayatmalara “Hayır” demek mümkün mü? Toplumun ne istediği belli değil mi?