Raporda “Yaptığımız araştırma sonucunda eğitimde özel sektör payındaki artışın öğrencilerin başarısını etkilemediği görülmüştür” denmektedir. Oysa raporda insanı bu kanıya ulaştıracak bir veri yoktur.
İstanbul Planlama Ajansı’ndan özel öğretim raporu!
Rıfat Okçabol
İlgili web sitesine göre,1 “İPA Stratejik Danışmanlık Anonim Şirketi, İstanbul’un bilimsel çalışmalar ışığında, farklı disiplinlerden uzman, akademisyenlerin katkıları ve İstanbulluların katılımıyla planlanması için İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı olarak 2020 yılında” kurulmuştur. İstanbul Planlama Ajansı (İPA), İstanbul Büyükşehir Belediyesi, sivil toplum, üniversiteler, uzmanlar, özel sektör, uluslararası kurumlar ve İstanbullular ile birlikte çalışan bir ortak akıl mekanizmasıdır. İPA, İstanbul'un güncel sorunlarını tespit etmekte, bu sorunların çözümüne yönelik veriye dayalı kısa, orta ve uzun vadeli strateji ve politika önerileri geliştirmektedir.”
İPA tarafından yayınlanan araştırma raporlarından biri, Eylül 2024’te basılan "Eğitim Kurumlarında Özelleşme ve Dönüşümün Eğitim Hakkı Üzerinden Değerlendirilmesi" raporudur. Bu raporda, önce "Dünyada eğitim hakkının tarihsel süreci" ile "Türkiye’de eğitimin yasal çerçevesi" hakkında bilgi verilmektedir. Sonra da "Türkiye ve İstanbul’da devlet ve özel okulların nicel değerlendirilmesi" yapılmaktadır.
Raporda yer verilen bilgilerin bir bölümü şöyledir:
- 2022-2023 itibarıyla Türkiye’de okul öncesi kurumlar arasında özel öğretim kurumlarının oranı %19,76 iken, bu oran İstanbul’da %43,43’e çıkmaktadır.
- İstanbul’da 2012-2013 eğitim öğretim yılında %17,93 olan özel ilkokul oranı, 2022-2023 eğitim öğretim yılında %35,44’e yükselmiştir.
- Türkiye ve İstanbul’daki özel ortaokulların tüm ortaokullar arasındaki oranına bakıldığında İstanbul’da Türkiye’ye göre üç kattan fazla özel ortaokul bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
- Türkiye’deki özel lise sayısı tüm liselerin %46,2’sini, İstanbul’da ise %68,10’unu oluşturmaktadır.
- Okul öncesi eğitimin çok büyük oranda kar amacı güden özel sektöre bırakıldığını göstermektedir.
Raporda yer verilen 2012-2022 yılları arasında Türkiye’de ve İstanbul’daki özel okullarla ilgili sayısal durum, Çizelge 1’de özetlenmektedir. Bu yıllarda özel okul sayısı Türkiye genelinde 2,8 kat artıp 2 bin 803’ten 7 bin 816’ya ve özel okullara giden öğrenci sayısı da 2,6 kat artıp 488 binden 1,2 milyona çıkmıştır. Türkiye’de özel ilkokulda okuyanların yüzde 6,3’ü, ortaokulda okuyanların yüzde 14,8’i ve lisede okuyanların da yüzde 8,5’i özel okullarda okumaktadır. İstanbul’da özel okulda okuyanların devlet okullarında okuyanlara göre yüzdeleri de sırasıyla 10,7; 13,2 ve 12,3 kadardır.
![]() Çizelge 1. Seçili yıllara göre özel okullardaki sayısal artış |
Rapora göre, 2012-2022 yılları arasında özel meslek liselerinde okuyanların sayısı da 8,5 kat artıp 17 binden 151 bine yükselmiştir. 2022-2023 itibarıyla özel meslek liselerinde okuyanlar, devlet meslek liselerinde okuyanların yüzde 6,45’i kadardır.
Raporda nedense özeli olmayan imam hatip okullarıyla ilgili sayısal artışa da yer verilmektedir. Yine nedense raporda özel okullarla ilgili sayısal veriler 2012 yılı itibariyle başlatılmışken imam hatiplerle ilgili veriler 2014 itibariyle başlatılmıştır. Rapora göre imam hatip okullarının sayısı (ortaokulu ve lise), 2014-2015’te 2.614 iken, 2022-2023’te 5.166’ya çıkmıştır. Raporda “… dershanelerin kapandığı yıl olan 2014’ten itibaren imam hatip liseleri sayısı artış göstermiştir” denmektedir (s.28). Bu açıklamayı kabul etmek mümkün değildir. Çünkü imam hatiplerdeki artış öncelikle 2012’de çıkarılan 4+4+4 yasasıyla imam hatip ortaokullarının yeniden açılmasıyla başlamıştır. 4+4+4 yasası çıktığında 537 imam hatip lisesinde 268 bin öğrenci okurken, 2013-2014 öğretim yılında imam hatip ortaokulu ve lise sayısı 2 bin 415’e ve öğrenci sayısı da 714 bine çıkmıştır.
Raporda “LGS sonucunda Anadolu ve Fen Liselerine yerleşemeyen öğrenciler için seçenek olarak Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri, Anadolu İmam Hatip Liseleri kalmaktadır” denmektedir. Oysa bu ifade eksik bir ifadedir. Öğrencilerin bir seçeneği de açık lisedir.
Raporun "Sonuç ve Değerlendirme" kısmında “Yaptığımız araştırma sonucunda eğitimde özel sektör payındaki artışın öğrencilerin başarısını etkilemediği görülmüştür” denmektedir (s.36). Oysa raporda insanı bu kanıya ulaştıracak bir veri yoktur. Raporda bu konuyla ilgili bir veri, 32. sayfada bulunan ve 2023 LGS’de 450 + puanla üniversiteye yerleşenleri sayılarını/yüzdelerini gösteren Grafik 22’dir. Bu grafiğe göre 450+ puanla üniversiteye yerleşenleri çoğunluğu devlet lisesi mezunudur. Ancak yine bu grafiğe göre, üniversitede 450+ puan ile dil programlarını kazananların yüzde 24,5’i, eşit ağırlıklı programları kazananların yüzde 21,3’ü ve sayısal programları kazananların da yüzde 24,4’ü özel lise mezunudur. Özel lise öğrencileri toplam lise öğrencilerinin yüzde 8,5 kadarı olduğundan, bu veriler özel liselilerin LGS’de çok daha başarılı olduğunu göstermektedir.
Raporun üç yerinde Prof. Dr. Erhan Erkut’un şu yorumlarına yer verilmiştir:
- Eğitimin ilk 8 yılı devletin görevidir ve bu seviyelerde özel okul olmamalıdır. Devlet, asli görevi olan eğitimi özel sektöre devretmek yerine uluslararası standartlarda finanse etmeli ve eğitimde kaliteyi yükseltmelidir. Bireylerin yaşamlarının en önemli, en belirleyici döneminde fırsat eşitsizliği ülkedeki adalet duygusunu zedeler.
- Veliler, devlet okullarındaki aşırı kalabalık sınıflar, öğretmen yetersizliği, fiziki koşullar, dini eğitime yönelim gibi pek çok nedenin yanında, devletin özel okullara giden öğrencilere uzunca bir sure verdiği destek (veya teşvik) sayesinde de özel okullara yöneldi.
- Pandemi döneminde tüm okullar çevrimiçi eğitime geçince, özel okulun fiziksel avantajlarının kaybolduğunu düşünen birçok veli çocuklarını özel okullardan alıp devlet okullarına verdi. Böylece 2020 ve 2021 yıllarında özel okullara önemli bir darbe vurulmuş oldu. Pandemi geçti ama özel okul kayıtlarına yapmış olduğu etki hala tümüyle geçmiş değil.
Ülkemizde özel okulları olan eğitimci profesörlerin varlığına bakınca, endüstri mühendisi Prof. Dr. Erhan Erkut’un eğitimin ilk 8 yılında özel okul olmamalı demesi önemli bir durumdur. Ancak bu görüş IPA’nın benimsediği bir görüş ise burada bir sorun vardır: Çünkü sola dönük partilerden ilk 8 yılda değil, “zorunlu eğitim süresinde özel okul olmayacağını” söylemeleri beklenir.
Bu raporun "Türkiye’de eğitimin yasal çerçevesi" kısmında eğitimin yasal mevzuatıyla ilgili olarak Anayasa maddelerine, 430 sayılı Öğretim Birliği Yasası, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Yasası, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel yasası ve 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası gibi AKP iktidarından çok önce çıkarılmış olan kanunlara değinilmiştir. Ancak bu kısımda, 2012-2024 yılları arasında AKP oylarıyla kabul edilen ve eğitim sisteminin yapısını piyasalaştırıp gericileştiren
- 30 Mart 2012 tarih ve 6287 sayılı ‘İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a, halk arasında bilinen adıyla 4+4+4 yasasına,
- 14 Mart 2014 tarih ve 6528 sayılı ‘Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a, halk arasında bilinen adıyla dershane yasasına,
- 10 Temmuz 2018 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile devlet sistemi yeniden yapılandırılırken, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde eğitim politikalarını belirlemek üzere ‘Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’ oluşturulduğuna (m.20); bu 1. kararnamenin 301 ila 335. maddeleriyle eğitim bakanlığının merkez örgütünün yeniden yapılandırıldığına ve
- 3 Şubat 2022 tarihli ve 7354 sayılı ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’na
nedense değinilmemiştir.
Bu rapor, önemli sayısal verileri içerse de, iç tutarlılığı sorunlu olan bir rapordur. Raporda gizli müfredatı dini öğreti olan tarikatlara/cemaatlere ait özel okullarla, devlet okulu olmayan sıbyan mektebi ve medrese gibi kaçak oluşumlara değinilmemiştir. Ayrıca raporda, meslek liseleri ile imam hatiplerden söz edildiği halde bu okullardaki dönüşüm eğitim hakkı açısından yeterince irdelenmemiştir.
- 1
https://ipa.istanbul/hakkinda/, erişim 8 Şubat 2025.