'İmamın dediğini yap, yaptığını yapma!'

İmamların “imam” oldukları geçmiş yıllarda bu söylem, bilinen ancak çok sık kullanılmayan bir söylemdi. 12 Eylül 1980’den sonra ve de özellikle AKP iktidarında yaşanan gericileşme ve piyasalaşma furyasıyla, imamlara biçilen işlev, neredeyse toplum mühendisliğine dönüşmüş bulunuyor. Bu dönüşümle de, “İmamın dediğini yap, yaptığını yapma!” söylemiyle ilişkili olarak bazı değişimler oluyor. 

Bir değişim, “İmamın dediğini yapma, yaptığını da yapma” şeklinde olacak gibi. Toplumda tarikat liderleri gibi kendilerini “başimam” olarak görenler olsa da, resmi başimamın diyanet olduğunu söylemek yanlış olmuyor. Başimam/diyanet, “9 yaşına giren kız evlenebilir(1); babanın öz kızına şehvet duyması haram değil(2); Bir kimse, yüzüne karşı ‘seni boşadım, benden boş ol' gibi boşamayı ifade eden sözleri şifahî olarak söylemek suretiyle, eşini boşayabileceği gibi, bu sözleri telefon, mektup, mesaj, internet ve faks yoluyla bildirerek de boşayabilir(3)” gibi veciz açıklamalar yapıyor. Hoş tarikat liderleriyle kendisini başimam görenlerin söylemleri de, diyanetin söylemlerinden pek farklı olmuyor. Bu tür açıklamalar çoğaldıkça, bırakın diğer kesimleri, Sünni-Hanefi kesim içinde bile, “İmamın dediğini yapma” diyenler artıyor. 

İkinci değişime değinmeden önce bir internet sitesinde, “İmamın dediğini yap, yaptığını yapma” söylemi/atasözü için yapılan şu açıklamayı anımsamak gerekiyor: “1. Bir din görevlisinin anlattıkları dinin buyruklarıdır. Ancak insan beşerdir, şaşar. O da hatalı, kusurlu olabilir; hatta bile bile yanlış da yapabilir, söyledikleriyle yaptıkları birbiriyle çelişebilir. Bu bakımdan dikkatli ol; bu gibi yanlış yola sapmışların peşinden, onlar dinin buyruklarını anlatıyorlar diye sakın gitme. 2. Düşünceleri olumlu fakat davranışları tutarsız kimselerin izinden giderken dikkatli olmak gerekir. Önemli olan doğru ve tutarlı olanları benimsemektir.” Bu söylemle ilgili diğer açıklamalar da, üç aşağı beş yukarı benzer oluyor. 

İkinci değişim, “İmamın dediğini yap, yaptığını yapma” söyleminin, geçmişte kırk yılın başında, sözleriyle davranışlarının uyuşmadığı kişiler için söylenirken, günümüzde hemen hemen her an kullanılması oluyor. 

Bu konudaki üçüncü değişim ise, “Eğitim bakanının dediğini yap, yaptığını yapma” şeklinde olacak gibi. En azından eğitim bakanlarıyla ilgili olarak yazdığım yazıları, “imamın dediğini yap, yaptığını yapma” diyerek özetlemek mümkün. Ancak geçmiş yıllardaki eğitim bakanları “eğitimci” değillerdi, değişik meslek sahipleriydi ve de siyasete soyunduktan sonra bu göreve getirilmiş siyasetçilerdi. Onların söylem-eylem farkını, siyasetçiliklerine yormak mümkün idi. Oysa günümüzün eğitim bakanı, bu göreve siyasetçi olduğu için getirilmedi ve günümüz bakanının birinci kimliği akademisyenlik, akademisyenlik alanı da, rehberlik ve psikolojik danışmanlık. Bu göreve getirildiğinden bu yana bakanın söylemleri ile eylemleri arasındaki farkları göstermeye çalışan yazılar yazıyorum. Ancak şimdi değineceğim söylem-eylem farkı, tüm öncekilere tuz biber ekiyor. 

Bakan 20 gün kadar önce, “Rehberliği hem psikolojik danışman ve rehberlik uzmanlığı açısından, hem de öğretmenlerimizin temel rehberlik becerileri açısından iki ayrı şekilde değerlendirebiliriz. Esasen öğretmenlerimizin kendi alan bilgisinden ziyade; çocuklarının, öğrencilerinin bilgisini, ilgisini, yeteneğini, becerisini bilmesi, kısacası onları tanımasını çok çok önemserim. Çünkü bizim bütün çocuklar için aynı paketi vermeye değil; her çocuğun ihtiyacını ve kişisel birikimini, kişisel ilgisini, becerisini, yeteneğini dikkate alan kişiselleştirilmiş bir yaklaşıma ihtiyacımız var diye düşünürüm(4)” diyor.

Bakanın bu söyleminden sonra, gazetelere yansıyan haberlerin bir bölümüne göre, 

  • Bakanlığın başlattığı ara tatil uygulaması kapsamında, Fethiye İlçe Milli Eğitim ‘Haydi Çocuklar Camiye’ projesi başlatıp “Tüm öğrencilerimizi 22 Kasım Cuma günü evine en yakın camiye bekliyoruz” şeklinde duyuru yapıyor.
  • Milli Eğitim’de kurulan poligonda, ‘turnuva’ adı altında öğrenci ve öğretmen beraber silahlı atış talimi yaptı. Hedefi en iyi vuran öğretmenler 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde kupa alacak.
  • Danıştay, eğitim hizmeti kamusaldır deyip Ensar vakfıyla olan protokolü iptal etmesi, bu tür protokollerin iptal edileceği anlamına geliyor. Yine de bakanlık, yolsuzluklarla bilinen Deniz Feneri'yle 2017'de yaptığı protokolü yeniliyor. Protokol, derneğe okulda "mescit yaptırma" gibi gerekçelerle öğrencilerden para toplanmasının da yolunu açıyor.
  • Bakanlık, fen liselerinin artmasını 'risk' olarak görüp imam hatiplere milyarlık kaynak ayırıyor.
  • Bakanlığın anaokullarında “dini eğitim sınıfları” açmaya başladığı ve okuma yazma bilmeyen çocuklara Diyanet personeli ile haftada en az 6 saat Arapça ve din eğitimi verileceği gündeme geliyor.

Şimdi bakanın söyleminden ve bakanlığın uygulamalarından haberdar olanlar, “Bakanın dediğini yap, yaptığını yapma!” deseler yanlış olur mu?

(1) https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/diyanete-gore-9-yasina-giren-kiz-ev....

(2) https://www.evrensel.net/haber/269532/diyanetten-fetva-babanin-oz-kizina....

(3) https://www.aydinlik.com.tr/diyanet-sms-ile-bosanma-gerceklesebilir-turk....

(4) http://www.haber7.com/guncel/haber/2916940-bakani-selcuk-onlugunu-giydi-....

[email protected]