Rıfat Okçabol

Halk egemenliğinin sürdürülmesinin tek yolu, ancak ve ancak Cumhuriyete ve Cumhuriyetin aydınlanmacı ilkelerine sahip çıkacak yurttaş yetiştirmekle mümkündür.

Hilafet/Cumhuriyet!

Rıfat Okçabol

Yüz yıllık cumhuriyet rejiminde hâlâ hilafet peşinde koşanlar olunca, kimlerin nasıl halife olduğunu merak edip öğrendiklerimi aşağıda özetledim.

Muhammet öldüğünde, halife olmasını vasiyet ettiği damadı Ali cenaze işleri ile uğraşırken, bir oldubittiye getirilerek 632’de Ebubekir halife seçilmiş! Ebubekir iki yıl sonra ölünce onun adayı Ömer, o 644’te bir kölesi tarafından öldürülünce Osman, o Mısırlı isyancılar tarafından 656’da öldürülünce de Ali halife olarak seçilmiş. Ancak Ömer’in Şam valiliğine atadığı Muaviye ile Muhammet’in dul eşi Ayşe, Ali’nin halifeliğini kabul etmemişler.

Ali, isyan eden Ayşe taraftarlarıyla 656’da yapılan savaşı kazanınca Ayşe’yi sürgüne göndermiş ve Muaviye ile de 26-28 Temmuz 657’de Sıffın’da savaşmış. Muaviye yenileceğini anlayıp askerlerinin mızraklarına Kuran yapraklarını taktırınca, Ali’nin ordusu savaşı bırakmış. Sonra Muaviye’nin halife sorununun hakem aracılığıyla çözülmesi önerisi kabul edilince, iki taraf da kendi hakemini belirlemiştir. Muaviye’nin hakemi, Ali’nin hakeminin ilk konuşmacı olması ve iki tarafın da halife olmaması konusunda ikna etmiş. Ali’nin hakemi bu anlaşma gereği orduların önünde yüzüğünü çıkartıp “Ali’yi halifelikten aldım” demiş, diğeri ise, anlaşmaya uymayıp “Ben de Muaviye’yi halife yaptım” deyip yüzüğü Muaviye’ye takmış! Ali taraftarları bu oldubittiyi kabul etmeyince, Müslümanların aynı anda iki halifesi olmuş. Ali, hakem olayını kabul etmeyip kendisinden ayrılan Haricilerle 658’de savaşmak zorunda kalmış ve 661’de de bir Harici tarafından öldürülmüş.

Küfe halkı Ali’nin oğlu ve Muhammet’in torunu Hasan’ı halife olarak kabul edince, Hasan ile Muaviye kuvvetleri karşı karşıya gelmiş. Savaşın iki tarafa da pahalıya mal olacağı anlaşılınca 661’de yapılan anlaşmaya göre, Hasan Muaviye’nin halifeliğini tanımış ve Muaviye de kendisinden sonra halifenin seçimle belirlenmesini kabul etmiş. Ancak Muaviye, 669’da Hasan’ı öldürtmüş kendisinden sonra oğlu Yezit’in 680’de halife olmasını sağlamış. Hasan’ın kardeşi ve Muhammet’in torunu Hüseyin ve ailesinin (70-72 kişi) çoğu, kendisini halife olarak kabul eden Kufe’ye giderlerken, Yezit’in ordusu tarafından 10 Ekim 680’de Kerbela’da öldürülmüş ve diğerleri de esir alınmış!

Yezit’in ordusu, Hicaz’da halife olduğunu ilan eden Abdullah bin Zübeyr’i yok etmek için, 683’te çekinmeden Mekke ve Medine’ye saldırıp Kabe’ye hasar vermiş! Yezit’in oğlu II. Muaviye (683) halife olunca, Abdullah bin Zübeyr taraftarlarıyla savaşmamanın yollarını aramış ve iki ay içinde halifelikten feragat edince1 Halife Osman’ın sülalesinden I. Mervan halife olmuş. II. Muaviye iki hafta sonra 23 yaşında ölmüş, kimi tarihçilere göre öldürülmüş. Bu arada halife olmak için Yezit’in küçük oğlu Halit’i kendine varis yapacağı sözünü verdiği iddia edilen Mervan, oğlu Abdülmelik’i varis yapınca, evlenmiş olduğu Halit’in annesi tarafından 685’te öldürülmüş ya da vebadan ölmüş. Mervan’dan sonra Abdülmelik ile onun iki oğlunun halifeliğinden sonra 720’de halife olan Mervan’ın ikinci oğlu Ömer de kısa süre sonra zehirlenmiş. Ardından Abdülmelik’in diğer iki oğlu ve üç torunu halifelik yapmışlar. Üçüncü torun İbrahim ise, halifeliği 744’te Şam’ı kuşatan amcası II. Mervan’a devretmek zorunda kalmış. II. Mervan da, ayaklanan Abbasilerle 25 Ocak 750’de yaptığı Zap Savaşı’nı kaybedince, kaçtığı Mısır’da yakalanıp öldürülmüş.

Bu arada Emevi devleti yıkılıp Abbasi Devleti kurulmuş ve Seffah halife olmuş. Halifenin emriyle, ziyafete çağrılan Emevi ileri gelenleri öldürülmüş! Seffah’tan sonra halife olan kardeşi Mansur (754), isyan eden amcasını öldürmüş. Abbasi Devletinin kuruluşunda etkin rol oynayan ve amcasının isyanını bastıran Ebu Müslim’i de, davet ettiği makamında boğdurmuş. Sonra Sünni Hanefi Mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife’yi işkenceyle ve Şii imamlarından İmam Cafer-i Sadık’ı da hapiste zehirleterek öldürtmüş!

Emevi katliamından kaçan Abdülmelik’in oğlu halife Hişam’ın torunu Abdurrahman, Kordoba-İspanya’da 756’da Endülüs Emevi devletini kurmuş. Endülüs hükümdarı III. Abdurrahman da, 929’da halifeliğini ilan etmiş ve Endülüs halifeliği 1017 yılına kadar devam etmiş.

Abbasilerde de halifelik, doğal ölümler sonrasında babadan oğula geçmiş ya da doğal olmayan ölümler sonunda ise aynı sülale içinde halifelik el değiştirmiş. Ancak halifelerin kızından ya da kız torunundan olma erkek çocuklar halife yapılmamış. Örneğin 786’da 5. Abbasi halifesi olan Mansur’un ikinci torunu Harun Reşit 809’da öldürülmüş. Halife olan oğlu Emin’i 813’te savaşta yenen abisi Memun halife olmuş. Bu arada Şam’ı ele geçiren isyancılar Emin’i öldürmüş. Memun’dan sonraki halifeler, genellikle Türk asıllı olan askeri komutanlar üzerinde otorite kuramamışlar. 847’de Harun Reşit’in soyundan gelen 10. Abbasi halifesi Mütevekkil, Kuran’ın gerçekliliğinin tartışılmasını yasaklamış, Bağdat’taki kilise ve sinagogları yıktırmış, Hıristiyanlarla Yahudileri inançlarını gösterecek kıyafet giymeye zorlamış. Mütevekkil’i 861’de öldürten oğlu Muntasır da, 862’de (kimilerine göre zehirlenerek) öldürülmüş. İsyancı askerler 866’da 12. halife Müstain’in yerine Mütevekkil’in oğlu Mutazz’ı halifeliğe getirmiş. Müstain’i öldürten ve daha sonra ayaklanan askerler tarafından yakalanıp aç ve susuz bırakılıp ölen Mutazz yerine 869’da Muhtedi, Muhtedi’nin de isyancılar tarafından aç ve susuz bırakılıp 870’de öldürülmesi üzerine de Mütevekkil’in üçüncü oğlu Mutemit halife olmuş. Mutemit de, 892’de bir ziyafette içkiden ölmüş. Aynı sülaleden gelen 18. halife Muktedir 932’de asiler tarafından öldürülünce halife olan 3. oğlu Kahir de, asiler tarafından 934’te kör edilmiş. Kahir yerine gelen Muktedir’in ilk oğlu 940’ta doğal yoldan ölünce halife olan ikinci oğlu Muttaki 944’te asiler tarafından kör edilince de üçüncü oğlu Müstekfi halife olmuş.

Bu arada Muktedir halifeyken (908-932), Tunuslu Mehdi 909’da Şii Fatimi devletini kurup kendisini halife olarak ilan etmiş. Selahattin Eyyubi vezir olduğunda Fatimi devletini 1021’de yıkınca, Şii halifeliğe son verip Abbasi halifelerine biat etmiş. Dolayısıyla Müslüman dünyasında 929-1017 yılları arasında aynı anda üç halife görev yapmış!

Halife Müstekfi’nin gözlerini 946’da kör ettiren Muktedir’in oğlu Muti, 974’te felç geçiren Muti’nin yerine oğlu Tai, isyancılar tarafından 991’de halifelikten alınan Tai yerine de amcaoğlu Kadir 25. halife olmuş. Kadir’in oğlu Kaim (1031-1075) zamanında Büyük Selçuk İmparatoru Tuğrul Bey, Bağdat’ı işgal etmişse de Abbasi halifeliğine dokunmamış. Ancak o tarihten sonra halifeler genellikle Selçuklulara bağımlı kalmış. Kaim’den sonra onun soyundan gelen 29. halife Müstarşit (1118-1135), Irak Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Mesut ile yaptığı savaşı kaybedip esir alınmış, serbest bırakıldıktan sonra çadırında ölü bulununca oğlu Mansur Raşit halife olmuş. Raşit, verdiği sözleri tutmadığı için Sultan Mesut Bağdat’ı kuşatınca kaçmışsa da Haşhaşiler tarafından 1136’da öldürülmüş. Yerine amcası Muktafi, o 1160’da ölünce oğlu Müstancit halife olmuş. Müstancit de 1170’de asiler tarafından saray hamamına kapatılıp ölüme terkedilince oğlu Müstadi halife yapılmış. 1242’de 37. Abbasi halifesi olan Müstasım da, 10 Şubat 1258’de Bağdat’ı ele geçiren Moğol İmparatoru Hülagu tarafından öldürülmüş.

Müstasım’ın öldürülmesi üzerine Kahire’ye kaçan halife Müstasım’ın amcası Ahmet, Memlük hükümdarı Sultan Baybars tarafında halife olarak ilan etmiş ve Abbasi hanedanını himayesi altına almış. Yavuz Sultan Selim 1517’de Memluk devletine son verdiğinde de, halifelik Türklere geçerken Arap asıllı halifelik sona ermiş.  

Hemen tüm halifeler, komşu ülkelerle savaşmalarından daha yoğun bir şekilde, halife olduğunu ilan edenlerle, yeni mezhep/tarikat kuranlarla ya da haksızlığa uğrayıp ayaklananları ezmekle meşgul olmuşlardır. Halife olmak için insanlar babasını, kardeşini, amcasını, … bile öldürebilmiş. Birkaç halife dışında, Müslüman toplumlar halifenin bir yararını görmemişlerdir. Örneğin Müslüman Araplar, I. Dünya Savaşı’nda halife olan Osmanlı padişahını değil Fransızları-İngilizleri desteklemişler.

Okunması bile tatsız olan bu tarihsel gerçekler ışığında, kimilerinin hele halife olabilme olasılığı olmayan kişilerin, iktidarın yurttaşların özgür iradesiyle belirlendiği halk egemenliğini savunmak yerine, iktidarın babadan oğula geçtiği halifeliği savunmasını anlamak mümkün değildir.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” anlayışıyla 29 Ekim 1923’te de kurulan Cumhuriyet, bu ilkeye işlerlik kazandırmak ve de yurttaşların kendi egemenlikleri ile halk egemenliğine sahip çıkıp hilafet/saltanat peşine düşmemeleri için, 3 Mart 1924’te de hilafete son verip Osmanlı hanedan mensuplarını da yurt dışına göndermiştir.

Halk egemenliğinin sürdürülmesinin -bir kişinin keyfi yönetiminde yaşamamanın- tek yolu, ancak ve ancak Cumhuriyete ve Cumhuriyetin aydınlanmacı ilkelerine sahip çıkacak yurttaş yetiştirmekle mümkündür.  

[email protected]

  • 1

    Feragat ettiğinde “Babam zalimdi. Taht için Peygamber'in ailesini katletti. Bu nedenle bu tahtı lanetliyorum... kime isterseniz ona verin” dediğini iddia edenler vardır.