Halk için demokrasi

Türkiye toplumunun bir bölümünün, akıl tutulması yaşadığı görülüyor. Aymazlık, cinsiyetçilik, gericilik,  ırkçılık, haddini bilmezlik, muhterislik ve piyasacılık sarmalından çıkamadığı için kendine, toplumuna ve gerçeklere yabancılaşan da çok.

Bu arada aşağıda özetlenen akıl-almaz olayların gerçekleştiğine de tanık olunuyor. Muhaliflere ağıza alınamayacak sözlerle saldırılıyor! Kendi inancı dışındaki inançlar, küçümseniyor!  “Affedersiniz Ermeni” denebiliyor! Kininin ve dinin davacısı olacak gençler istenebiliyor! Yargı kurumlarının başkanları, yandaş görüntüsü içinde Cumhurbaşkanı’nın gezilerine katılabiliyor! Anayasa çalışmalarında, toplumda yüzde 15 dolayında oy potansiyeli olan parti dışlanıyor!

Esad’ı gönderip Suriye’de Sünni bir devlet kurmak için IŞİD’i ya da bir başka gerici oluşumlar destekleniyor! Komşu devletlerle kavgalı hale gelirken yurtta barış da yok ediliyor! Olmayacak hakaretlere uğrayan barış isteyen akademisyenlerle düşündüklerini yazan yazarlar, önce tutuklanıp sonra yargılanıyor! Ergenekon ve Balyoz davası gibi davalarda yapılan yanlışlık ve haksızlıklardan ders alınmadığı görülüyor!

Gönül bağı dışında yasadışı bir ilişkisi olmayan binlerce "FETÖ" yanlısı ve "FETÖ" lehine yazmış yazarlar açığa alınıp tutuklanırken, yıllarca "FETÖ"ye her desteği vermiş, "FETÖ"cüleri en önemli makamlara getirip onlarla yıllarca çalışmış ve "fetö"ye methiyeler düzmüş sorumluların, bir bedel ödemedikleri görülüyor! Tekbir getirenlerle, suçlu sandıklarına işkence eden ya da onları öldürenlerle demokrasinin korunacağı sanılıyor!

Cumhurbaşkanı’nın, zaman zaman, “Demokrasi hedefe ulaşmak için bir araçtır; Müslüman laik olmaz; ne halk egemenliği, egemenlik Allah’ındır, Allah’ın” dediği biliniyor. Demokrasinin temeli kurumu olan TBMM’nin şimdiki başkanı, halk egemenliği kavramını anlayamadığını sergilemekten bir sıkıntı duymuyor. “Anayasada laiklik olmamalı derken, Allah’a yer verilmeli” diyor ve emperyalizm karşıtlığının simgesi haline gelmiş Che’ye hakaret etmeye yeltenebiliyor! Demokratik sistem sayesinde, başbakan olan kişi, evlenen çifte "İtaat et rahat et" önerisinde bulunurken, “Cumhurbaşkanı’yla konuşalım” diyen AKP yöneticilerine “Ben ikna edemedim, fırça yemek istiyorsanız gidin” diyebiliyor! Bakan olan bir kişi, “Beş çocuğu olmayanları istihdam” etmeyeceğini açıklayabiliyor.

İstanbul Pendik Milli Eğitim Müdürlüğü'nün düzenlediği seminerde Dindar Gençlik Tasavvuru, Medine Vesikası, Esmâü’l-Hüsnâ Işığında Eğitimcinin Vasıfları gibi konulara yer verilebiliyor! Bağımsız olması gereken Yargıtay, adli yılın açılışını Cumhurbaşkanı’nın ikamet ettiği yerleşkede yapıyor ve bu arada bu yerleşkede zikir törenlerinin yapıldığı anlaşılıyor! Gülhane Hastanesine, nice insanı zindanlarda çürütmüş, Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı kapatıp zamanın anayasasını  (teşkilat-ı esasiye) rafa kaldırmış lan kuruntu hastası II. Abdülhamid adı verilebiliyor! Bir köprüye Alevilerin canına ot tıkamış Y. S. Selim ve bir başka köprüye de Osmanlı adı verilerek padişahlığa köprü kurmaya kalkışılıyor.

Bunları yapanların, ister Yenikapı’da 8 Ağustos, ister Gaziantep’te "Birlik, Beraberlik ve Kardeşlik" isterse başka bir yerde bir başka adla düzenleyecekleri mitinglerin “demokrasi” ile ilgisi olmaz diyorsanız, adres bellidir: Kardeşliği, barışı, laikliği, emeği, demokratik hakları, … gerçekten savunan “4 Eylül Mitingi” gibi mitinglere gitmek.

Çünkü yurtta barış ve dünyada barıştan yanaysanız, yukarıda özetlenen tutum ve davranışları benimsemiyorsunuz, başka ülkelerin egemenliğine saygılısınız ve topraklarına girilmesini istemiyorsunuz demektir. Yurttaşlarınızı ve hatta tüm insanları inançları, ırkları, cinsiyetleri, yaşadıkları yöre ya da gelir düzeylerine göre muamele görmesine karşısınız demektir. İnsanların bir inanca göre yaşaması için dini bile çarpıtan Diyanet ile demokrasinin gelmeyeceğini biliyorsunuz demektir. Ülkenizde adalet, laiklik, bilimsellik olmayınca ve insan haklarına önem verilmeyince, demokrasinin de, barışın da gerçekleşmeyeceğini biliyorsunuz demektir.

İkide birde “Kandırıldık” diyenlerin ve en azından kandırıldıkları konularda toplumu da kandırmış olanların, Türkiye’yi sıfırdan yeniden inşa etmelerine karşıysanız. Emperyalizmden ve sermayedardan yana, emek, doğa ve özgürlük karşıtı olanların halk için değil kendi sömürülerini sürdürme demokrasisini savunduklarını düşünüyorsanız. Doğaya, insana ve ülkeye sahip çıkıyorsanız, gezi eylemlerinde-katliamlarda-işkencelerde ölenlere sahip çıkıyorsanız, gerçek demokrasi istiyorsanız, doğal kaynakların sermayedara peşkeş çekilmesine Fetoculara da, Fetocuları destekleyenlere de, Feto cemaati yerine başka cemaatleri ikame etmek isteyenlere de karşıysanız, gerçek demokrasi mitinglerinden yanasınız demektir.

Gericiliğe, emperyalizme, darbeciliğe boyun eğmeyecekseniz, devlet kurumlarına ait kamusal varlıkların özelleştirilerek satılmasını istemiyorsanız, bu ülkede işler iyi gitmiyor diyorsanız, işsizseniz, asgari ücretliyseniz, emekliyseniz, açlık ya da yoksulluk sınırında yaşıyorsanız, emeğinizin karşılığını alamıyorsanız, Aslı Erdoğan gibi, düşündüğünü yazanların tutuklanmamasını istiyorsanız, gerçek demokrasi mitinglerinden yanasınız demektir.

[email protected]