Girişimden gerçek darbeye!

15 Temmuz darbe girişimi, bizleri uyandıracağına, akıl tutulması salgınının daha yaygınlaşmasına yol açmış bulunuyor.

Nasıl oluyorsa, demokrasi kahramanı kesilenler, ODTÜ elemanlarının demokratik tercihine saygı göstermeyip seçimlerde en çok oy almış adayı rektör olarak atamıyor?

AKP, özellikle son yıllarda pek çok kişiyi “teröre destek ve yataklık” suçlamasıyla cezalandırırken Feto cemaatini de terörist olarak ilan etmiş bulunuyor. Düne kadar Feto’nun el-eteğini öpen ve Feto’ya kol kanat gerip destek veren ve tüm görevleri Fetocularla doldurmuş olan iktidar, nasıl oluyorsa, “teröre destek vermek ve yataklık etmekle” suçlanacağına, demokrasi kahramanı olarak sunuluyor?

Darbeyle ilişkisi olmayan yazarlar, akademisyenler, öğretmenler, maliyeciler, sağlıkçılar, hariciyeciler,  … Fetocu olarak damgalandıklarında işlerinden uzaklaştırılıyor ve bir bölümü de tutuklanıyor. Görevden alınanlar içinde gerçekten Fetocu olup darbeyle ilişkisi olmayanların, cemaate katkılarının derecesi, iktidarın cemaate katkılarının yanında hiç düzeyinde kalıyor. Ancak nasıl oluyorsa, Fetocular suçlu, bu arada Fetocu olmayan örneğin muhalif sanatçıları da atan iktidar demokrasi kahramanı oluyor?

AKP, 10-11 yıl cemaatin okullarında, yurtlarında ve dershanelerinde Fetonun İslam anlayışının yaygınlaşmasına destek vermişti. AKP- cemaat dalaşı başlayınca okullar bu kez, Ensar ve TÜRGEV’in temsil ettiği “İmam Hatip Camiası, bir mektep mensubiyeti ya da bir diploma değildir. Bir Zihniyettir, Bir Misyondur” anlayışına teslim edildi. 15 Temmuz girişimiyle, Feto’nun İslam anlayışına uygun bir din devleti kurma tehlikeli oluyor da, nasıl oluyorsa, Ensar-TÜRGEV zihniyeti tehlikeli olmuyor?  

Milli savunma bakanı, “14 yıldır soruları çalmışlar” derken, soruların AKP iktidarında çalındığını açıklamış oluyor. Soruları çaldıranlara ceza kesileceğine, nasıl oluyor da, bileğinin hakkıyla o okulları kopya çekmeden kazanmış olanlara kesiyor?

Silahlı kuvvetlerde, cemaatin düzenlediği ve iktidarın desteklediği Ergenekon gibi uyduruk davalarla cumhuriyetçi subayların bir bölümü tasfiye ediliyor. İktidar, kontrolündeki MİT’den gelen bilgiler doğrultusunda, darbe girişiminde bulunan subayları etkili yerlere getirmiş bulunuyor. Tüm yetkililer, darbe girişiminin silahlı kuvvetlerdeki kırıntısı kalmış cumhuriyetçi subaylar sayesinde önlendiğini belirtiyor. Silahlı kuvvetlerdeki cemaat yapılanmasına izin verenler cezalandırılacağına, nasıl oluyorsa, askeri okullarda okuyan öğrenciler, suça karışmış olup olmamalarına bakılmaksızın okullarından atılıyor? Subay/ast subay olmak için bu okullara girmiş çocuklar, yıllarını bu uğurda harcamış ve bigünah olsalar da, başka okullara gitmek zorunda bırakılıyor. Kazandıkları parasız yatılı okuma ve bir meslek sahibi olma hakkı, ellerinden alınıyor. Bu çocukların hayallerine son verilirken eğitim hakları da çiğneniyor.

Ergenekon ve Balyoz gibi davalar nedeniyle kan kaybetmiş, darbe girişimine katılanların atılmasıyla, neredeyse hiç kanı kalmamış ve üstelik terörle mücadele etmek zorunda kalan silahlı kuvvetlere, nasıl oluyorsa (bu yıl subay çıkanlar da atıldığından) 5 yıl yeni subay yetişmemesi kabul ediliyor?

10 yaşındaki çocuklar imam hatibe alınıyor; bütün okullar, Ensar ve TÜRGEV anlayışına teslim edilmiş bulunuyor. Hiçbir okulda muhalif yönetici bulunmuyor ve neredeyse tüm okullarda dini öğretimden geçmiş ya da dini öğretimden yana olanlar yöneticiliğe getirilmiş bulunuyor. Nasıl oluyorsa bu ortamda subay/ast subay yetiştirilmesi lise sonrasına bırakılıyor?

Yasalara göre tarafsız olması gereken üniversiteler, TRT, TÜBİTAK, Basın Yayın Kurumu, yargı organları gibi tüm kurumlar AKP’leşmiş bulunuyor. Bu kurumlarda, neredeyse hiçbir muhalife yer verilmiyor. Yasal olarak özerk olması gereken üniversiteler, medreseye dönüşürken, diğer devlet kurumları gibi AKP’nin düdüğünü öttürmeye başlamış bulunuyor. İktidar istediği için, dün barış imzacıları olan akademisyenleri üniversiteden atmaya kalkan üniversite, bugün, Fetocu damgası yiyen kişileri üniversiteden atıyor. AKP’nin üniversiteleri ne hale getirdiği herkesin malumuyken, nasıl oluyorsa harp okulları yeni uydurulan Güvenlik Üniversitesi’ne bağlanıyor?

Dünyanın hiçbir ülkesinde 10 yaşında papaz yetiştirilmesine başlanmadığı gibi, öğretmen, hakim, savcı, … olarak yetişenler papaz olabilirken, papaz olarak yetişenler, öğretmen, hakim, savcı, … olmadığı gibi muhrip subay da olamıyor. Bizde ise, imamdan subay yetiştirilmesinin kapısı açılıyor ve de nasıl oluyorsa, “Batıyı örnek alıyoruz” deniyor?

Türkiye’deki iç ve dış barışı yok edenler, en az üç kez yanıldıklarını kandırıldıklarını söyleyenler (ve dolayısıyla toplumu en az üç kez kandırmış olanlar), herhalde halkın egemenliğine değer (!) verdiklerinden önce Allah’tan sonra milletten af dileyenler, nasıl oluyorsa, yine kimseye danışmadan ve toplumsal uzlaşı aramadan devleti sıfırdan yapılandırmaya kalkıyorlar?

Toplumda eğitim, hukuk, siyaset, … uzmanlarının tartıştığı ve sonunda toplumsal uzlaşının sağlandığı konularda, değil de, meclisi dışlayarak birkaç kişinin ve de hiç de uzmanı olmadıkları konularda aldıkları anlık radikal kararlar, darbe niteliğinde değil de, nasıl oluyorsa, sivilleşme/ demokratikleşme olarak gösteriliyor?

Nasıl oluyorsa, AKP iktidarının 14 yıldır sivilleşme adına yaptıkları sonunda 15 Temmuz’a gelindiği unutturuluyor?

Tüm bu olup bitenler, en hafifinden akıl tutulmasıyla açıklanabiliyor. Akıl tutulmasından kurtulmak için, bize yutturulmak istenenleri yutmamak gerekiyor.

 

[email protected]