Eğitim fakülteleri ile üniversitelerin sorumluluğu!

Eğitim fakülteleri ile üniversitelerin pek çok ve değişik konuda sorumlu oldukları biliniyor. Bugün değinilecek sorumluluk konusunu, eğitim fakültesinde okumayan öğrencilere öğretmenlik sertifikası verilmesi konusunda ilgili birimlere düşen sorumluluk oluşturuyor.
Anımsamakta yarar var. Eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmen sayısı son yıllarda sistemin gereksinim duyduğu öğretmen sayısının çok üzerinde olduğundan 300 binin üzerinde öğretmen adayı işsiz dolaşıyor. Ve bu ortamda YÖK, öğretmen gereksinimi olduğunda geçici bir önlem olarak kullanılmış olan öğretmenlik sertifika programlarının yeniden açılmasına izin veriyor!

Bu açılım, doğal olarak “eğitimi” bir “bilim alanı olarak” benimsemiş ve de öğretmenlik mesleğinin “eğitimci” boyutunu yadsımayan eğitim fakülteliler için bir kaç anlama geliyor:

1. Eğitim fakültelerinin sıkıntılarından biri tabii ki mezunlarının işsiz kalması. Bu konudaki ikinci sıkıntı da, mezunların sözleşmeli ya da ücretli öğretmen olarak kadrolu öğretmenlere göre daha olumsuz koşullarda çalışma zorunda bırakılmaları oluyor. Bu ortamda, sertifika uygulaması, kısa sürede işsiz öğretmen sayısını katlayıp öğretmenleri daha da düşük ücretle ve daha olumsuz koşullarda çalışmaya zorlayacak bir yaklaşım olarak görülüyor.

2. Eğitim fakülteleri gereksinimin üzerinde öğretmen yetiştirirken sertifika programının açılması, eğitim fakültelerinin varlığını ve işlevini yadsımak anlamına geliyor. Meslek liselerine öğretmen yetiştiren mesleki teknik eğitim fakültelerinin kapatılmasına benzer bir uygulamanın yakın bir gelecekte eğitim fakültelerinin de başına gelebileceği kuşkusunu yaratıyor.

3. Böylesine toplumsal ve yaşamsal değeri olan eğitsel kararların yeterince irdelenmeden ayaküstü benimsenmesi, bilim insanlarını rahatsız ediyor. Bu tür önemli kararların, toplumsal gereksinim ve beklentiler göz önüne almayan ve fakültelerine danışma gereği duymayan YÖK’ün atadığı (ve çoğu eğitimci olmayan) dekanlarca alınması var olan rahatsızlığı pekiştiriyor.

4. Üniversitelerin bir bölümü YÖK’ün bir oldubittisiyle kurulan eğitim fakültelerini yıllardır benimseyemiyor. Bu fakültelere üvey evlat muamelesi yapıyor. Bu nedenle, eğitim fakültelerinde bir öğretim üyesine düşen öğrenci sayısı, örneğin fen-edebiyatta bir öğretim üyesine düşen öğrenci sayısının üç katını buluyor. 10-15 yıl önce 10 kadar araştırma görevlisiyle çalışan eğitim bilimleri bölümleri, iş yükleri en az yüzde yüz artmış olsa da, bugün ancak 3-4 araştırma görevlisiyle çalışıyorlar. Sertifika programlarının açılması zaten iş yükü altında ezilen fakültelere, var olan iş yükünü katlama, bilimsel araştırma ve yayın yapmaktan ve de eğitim bilimlerinden iyice uzaklaşma anlamına geliyor.

Bu durumda ve bu konuda, eğitim bilimine ve mesleğine sahip çıkanların yapması gereken bir şey kalıyor: Sertifika programı açılmasını kabul etmemek.

Ancaak (!), temel işlevinin ve varlık nedeninin “bilim” insanı yetiştirmek olduğunu yadsıyan fen-edebiyat fakülteleri, mezunlarına fen-edebiyat alanlarında iş bulma olanaklarını araştırıp bu tür olanakları yaratma çabasını göstermek yerine, işin kolayına kaçıp, söylediklerinin ve isteklerinin ne anlama geleceğini düşünmeksizin, sertifika programlarının açılmasını istiyorlar.

Aklı başında ve yetkin eğitimcilere sahip fakülteler, bölüm kurullarında ve fakülte kurulunda bu sertifika konusunu tartışıp oy birliği ile sertifika konusuna olumlu bakmadıklarını bildiriyorlar.

Tam da bu noktada, üniversitelerin ne mene bir üniversite olduğu ortaya çıkıyor. OTDÜ ve Hacettepe gibi bilim alanına saygısını kaybetmemiş ve eğitim konusunun önemini yadsımayan üniversiteler (akademik kararların alındığı) senatolarında bu konuyu tartışıp, eğitim fakültelerinin iradesine saygılı davranarak sertifika programı açılmasını kabul etmiyorlar.

Yine ancaaak (!) bazı üniversiteler, henüz üniversiteleşemediklerini göstermekten çekinmiyorlar. Senatolarında, AKP’nin TBMM’de yaptığını yapıyorlar, işi parmak hesabıyla (kendilerince) hallediyorlar. O üniversitelerin senato üyelerinin çoğunluğu, YÖK istedi diye mi, rektörleri istiyor diye mi, üniversitelerinin en güçlü birimlerinden biri olan fen-edebiyatçılarla takışmamak için mi nedir bilinmeyen nedenlerle, işletmeci de olsalar, tıpçı da, mühendiste, birden en büyük “eğitim bilimci” oluveriyorlar. Çekinmeden eğitim fakültesi çalışanlarının bilimsel iradelerini yok sayıp, “sertifika programı açılsın” diyebiliyorlar!

Akademik, demokratik ve toplumsal sorumluluğuna sahip çıkmayan bu tür kararların alındığı üniversitelerde, eğitim fakültesi dekanları ile fakülte çalışanlarının omzuna eğitim bilimlerinin ve fakültenin saygınlığını koruma sorumluluğu düşüyor.

Bu sorumluluğu duyumsayan dekandan, dekanlık görevinden istifa etmesi, üniversite senatosu kararını düzeltene değin kararından dönmemesi ve hiçbir eğitimcinin de bu süreçte dekanlık görevine soyunmaması bekleniyor.

Hele, kimi fen-edebiyatçıların, senatoda eğitim fakültesini temsil eden dekanın ve fakülte senatörünün gözünün içine bakarak, “Biz bizimle işbirliği yapacak genç eğitimciler buluruz” diyen fen-edebiyatçıların olduğu bir üniversitede, eğitimcilerin ve eğitim fakültesinin tutumu daha da önem kazanıyor.

Senatolarında parmak hesabıyla sertifikaya evet diyen üniversitelerin bir bölümünde “etik komisyonu” bulunuyor. Bu komisyon, akademisyenler ve öğrencilerle ilgili olarak gündeme gelen etik sorunları ele alıyor. Sertifika programında olduğu gibi anti-demokratik, anti-akademik ve üniversiter anlayışla bağdaşmayan, etik olmayan, kararlar alan üniversitelerde, Senato etik komisyonuna en büyük darbeyi vurmuş oluyor. O üniversitelerdeki etik komisyonunun ne yapacağı da merak konusu oluyor.

Bir eğitim sendikasının sertifika programıyla ilgili yürütmenin durdurulması amacıyla Danıştay’a başvurduğu biliniyor. Sertifika programlarının açılması eğitim fakültelerinde okuyan yüz binlerce öğretmen adayını mağdur edecek haksız bir uygulama olduğundan, Danıştay’ın bu uygulamayı iptal etmesi bekleniyor. Senatosu böylesi bir karar almış olan üniversitelerden de, Danıştay’ın iptal etmesi olasılığı yüksek bir konuda direnmeme, Danıştay’ın iptali üzerine iyice açığa düşmeme ve üniversiter anlayışı koruma sorumluluğu içinde kararlarını düzeltmeleri bekleniyor.

[email protected]