Rıfat Okçabol

Bakan’ın özellikle duyarlı olması gereken iltimas konusunda konuşması, kendisinin gerçeklerden ne denli koptuğunu bir kez daha gösteriyor. Çünkü yükseköğretim tarihinde görülen en büyük iltimaslardan biri kendisine yapılmış bulunuyor.

Eğitim bakanının böylesi!

Rıfat Okçabol

Eğitim bakanı, nedense kendisini milli eğitim bakanı olarak göremiyor. Bakanlık müsteşarı olarak da, bakan olarak da yaptıkları ile söyledikleri yasalarla uyuşmadığı gibi toplumun yararına değil de AKP’nin yararına oluyor.

Bakanın bu tutumunu devam ettirdiği, “İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesini doğru bulduğunu, kendisi için dönemin mevzuatına aykırı bir değerlendirme yapıldığını, İmamoğlu'na iltimas geçildiğini” söylemesinden de belli oluyor (gazeteler, 21 Mart 2025).

Bakan bu söylemle, bile bile toplumu kandırmaya kalkıyor. Çünkü:

  • İmamoğlu’na iltimas yapıldıysa, bu onun suçu değil iltiması yapanların suçu oluyor. Ceza verilecekse İmamoğlu’na değil iltimas yapanlara ceza verilmesi gerekiyor. 
    Üstelik iltimastan söz eden bakan, daha sonra genelkurmay başkanı olmuş bir kişinin kızının ABD’deki bir biyoloji fakültesinden Hacettepe Üniversitesi Tıp fakültesine geçiş öyküsünü de biliyor: 2002’de yapılan bu transfer, 2012’de şikayet konusu oluyor. Hacettepe Tıp Fakültesi dekanlığı 2012’de, ABD’deki biyoloji fakültesinin tıp fakültesine eşdeğer olmadığını, dolayısıyla bu transferin usulsüz olduğunu belirtiyor. Bu karar sonrasında YÖK, Danıştay’ın yerleşik içtihatına göre, “İdari organ ve makamların kendi hatasından kaynaklanan hukuka aykırı işlemlerini idari istikrar ve kazanılmış hak anlayışının gereği olarak 60 gün içerisinde geri alabileceği; yapılan işlemin iptali ve geri alınmasından söz edilemeyeceği” kararı gereği diplomanın iptal edilemeyeceğini kararlaştırıyor.1 İltimas olduğu halde zaman aşımı nedeniyle diploma iptal edilmiyor. 
  • İmamoğlu olayında ise ilgili fakültenin kararında İmamoğlu’nun transferinde bir usulsüzlük yok deniyor ve bu yönde karar çıktığı için dekan istifa etmek zorunda kalıyor. Bir usulsüzlük bulunmadığına göre bir iltimas da söz konusu olmuyor. Bakanın ‘iltimas yapılmış demesi’ bir iftiraya dönüşüyor.
  • Ayrıca bakan, hızını alamayıp ‘bel altından vurma’ denebilecek bir şekilde, “İltimas gerekçesi ‘FETÖ’ ilişkili olabilir” diyor! Hem İmamoğlu’nu hem de onun transferine olur veren akademisyenleri töhmet altında bırakıyor. 
  • Bakan daha da ileri gidip bu iltimasla ilgili olarak “Dönemin güçlü sermayedar bir ailenin çocuğu değil, çok önemli siyasi aktörün yakını değil, bir bağlantı olması lazım. Bu (Fetö ilişkisi) olabilir mi diye söylüyorum” diyor! “İşverenin ya da önemli siyasi aktörün çocuğuna iltimas yapılabilir” demeye getiriyor. 
  • Bakan bu transfer konusunda, transferin usulüne uygun olup olmadığına, Hacettepe Tıp olayında olduğu gibi, ilgili fakültenin karar vermesi gerektiğini ve İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun bu konuda yetkili olmadığını ve konunun yargıya taşınacağını bile bile diploma iptali doğrudur diyebiliyor. 
  • Bu arada yargıya gideceği belli olan bir konuda, kendisi ve diğer iktidar mensupları Anayasa Mahkemesi kararlarına uymadıkları halde, konu muhaliflerle ilişkili olduğunda “yargıya saygılı olun” ya da “konu yargı aşamasında yorum yapmayın” gibilerden söylemlerde bulunsalar da, bakan yargıya yol gösterircesine diplomanın geçersiz olduğunu söyleyebiliyor.

Bakan’ın özellikle duyarlı olması gereken iltimas konusunda konuşması, kendisinin gerçeklerden ne denli koptuğunu bir kez daha gösteriyor. Çünkü yükseköğretim tarihinde görülen en büyük iltimaslardan biri kendisine yapılmış bulunuyor. Bilindiği gibi ilgili mevzuata göre, bir kişinin profesörlüğe yükseltilmesi için “en az beş yıl açık bulunan profesörlük kadrosu ile ilgili bilim alanında çalışmış olmak” gerekiyor. Bakan doçent olduktan sonra çok önemli (!) görevlerde bulunmuş olsa da beş yıl süreyle bir üniversitede çalışmadığı biliniyor. Yine de 10 Temmuz 2018’de eğitim bakanlığı müsteşarlığı sona eren bakan, 17 Ağustos 2018’da profesör yapılıyor. 15 Temmuz 2018 tarihli ve 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile rektör atanacak kişinin en az üç yıl profesörlük yapmış olması koşulu getiriliyor. Ancak bu kararnameden yalnızca 2 ay sonra, 13 Eylül 2018 tarihinde yayımlanan 17 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile rektör olmak için en az üç yıllık profesör olma koşulu kaldırılıyor. Ve profesörlükte 1 ayını bile doldurmamış olan şimdiki bakan, 15 Eylül 2018 tarihinde Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi rektörlüğüne getiriliyor.

Aşağıdaki iki açıklamayı duyunca, imamlık eğitimi almış bu bakanın, ‘iltimastan’ ve de ‘diploma iptal kararının doğruluğundan’ söz edip toplumu kandırmasının anlamı, daha da belirginleşiyor:

AKP’li Metin Metiner diploma iptali ve İBB başkanı dahil pek çok kişinin tutuklanması üzerine, “İslam’ın ahlaki öğretisine uygun davranmayan ve adalet ilkesine riayet etmeyen birinin Müslümanlık iddiası kadar insanlık iddiası da boştur” diyor (gazeteler, 21 Mart 2025).

İBB’ye yönelik operasyonu ve hukuk dışı gelişmeleri eleştiren AKP’nin bir ilçe örgütü yönetim kurulu üyesi avukat, “Devletin dini adalettir” diyerek istifa ediyor (gazeteler, 24 Mart 2025).

Değerlendirmeler ne yönde olursa olsun, toplumu bu denli kandırmaya yönelik bir kişinin herhalde eğitim bakanlığına yakışmadığı belli oluyor.

[email protected]
 

  • 1

    Emekli askeri hakim Dr. Ahmet Zeki Üçok, Sözcü Televizyonu, 24 Şubat 2025.